Yeşilçam sinemasının efsane oyuncularından İzzet Günay, 90 yaşına yaklaşırken evinde ağırlandı. Birlikte 30’lu yılların İstanbul’unu, II. Dünya Savaşı’nı, Yeşilçam anılarını, Dört Yapraklı Yonca’yı, Zeki Müren’i ve bu yaşta hala nasıl bu kadar dinç kalabildiğinin sırlarını konuştuk.
İzzet Günay, jilet gibi bir nesilden geldiğini, ancak hayatında hiç cep telefonu kullanmadığını söyledi. Cep telefonlarına ve kredi kartlarına eşinin baktığını belirtti.
İstanbul’un Salacak semtinde büyüyen İzzet Günay, Sarıyer’deki babaannesi ve halasının yanına bayramlarda el öpmeye gidermiş. En eski hatırladığı bayram, Sarıyer’deki babaannesinin evinde geçtiğini anlattı.
II. Dünya Savaşı yıllarında İzzet Günay, abisiyle birlikte hayatın zorluklarını paylaşmış. Salacak’ta babasının iskele memuru olarak çalıştığı dönemde, babasına yardım etmek için bilet kesermiş.
Savaşın en belirgin etkilerinden biri, yiyecek kıtlığıymış. İzzet Günay, ekmek karnelerini hatırladığını, bir seferinde Deveci Fırını’ndan ekmek almak için Üsküdar’a gittiğini ve yanlışlıkla denize atladığında kulağını kaybettiğini söyledi.
İzzet Günay, askerliği bırakıp Haydarpaşa Lisesi’ne gittikten sonra oyunculuğa adım attı. 1957’de Haldun Dormen Tiyatrosu’nda başladı ve 1959’da “Kırık Plak” filmindeki şoför rolüyle sinemaya geçti.
Zeki Müren’in şoförünü canlandırdığı “Kırık Plak” filmi, İzzet Günay’ın hayatının dönüm noktası olmuş. Bu film sayesinde Zeki Müren ile yakın bir dostluk kurmuş.
“Zeki Paşa”nın açık sözlü ama terbiyeli bir insan olduğunu söyleyen İzzet Günay, evine sık sık ziyarette bulunduğunu ve onun hayatını kolaylaştırdığını belirtti.
1964 yılında “Ağaçlar Ayakta Ölür” filmindeki rolüyle İzzet Günay, ilk Altın Portakal Ödülü’nü “En İyi Erkek Oyuncu” kategorisinde aldı. Bu ödülü İstanbul’a getirilerek kendisine verildiğini belirtti.
İzzet Günay, bir süre de Bebek Maksim’de sahne aldı. Bülent Ersoy, Gönül Yazar gibi ünlü isimlerle çalıştı. Sahnede hem alaturka hem alafranga repertuvar icra eden döner sahne sisteminden bahsetti.
İzzet Günay, hayatındaki birkaç şeyden pişmanlık duyduğunu söyledi. Bunlardan biri üniversite okuyamamış olmasıydı. Mimar olmak istediğini belirten İzzet Günay, tiyatronun onun üniversitesi olduğunu ifade etti.
Yeşilçam’ın Dört Yapraklı Yonca’sını birer cümleyle anlatan İzzet Günay, Türkan Şoray’ın Türk sinemasının en iyi kadın oyuncusu olduğunu vurguladı. Fatma Girik’in erkek Fatma olarak anıldığını ve hastalıklara karşı savaştığını söyledi. Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın’la çok film çektiğini belirtti.
İzzet Günay, Türker İnanoğlu’nun sinemaya büyük katkı sağladığını ancak acımasız bir insan olduğunu ifade etti. Türker İnanoğlu’nun, Filiz Akın’ı sette sık sık azarladığını ve bunun ekibi rahatsız ettiğini söyledi.
İzzet Günay, “Bomba Gibi Kız” filminin çekimleri sırasında Sadri Alışık’ın bir yumruk atması sonucu burnunun kırıldığını anlattı. Hastaneye kaldırıldığını ve burnunda hala o yumruğun izi olduğunu söyledi.
İzzet Günay, 55 yıldır hiç sigara içmediğini ve 73 yılından beri de yürüyüş yaptığını söyledi. Askerde ve sinema hayatının başlarında sigara içtiğini ancak daha sonra bıraktığını, bunun için de Mercedes’ini satıp yürüyüşe başladığını belirtti.
İzzet Günay, dinçliğinin sırrını kafasını çalıştırmaya ve bulmaca çözmeye bağladı. Her şeyi hatırlamaya çabaladığını ve bunun hafızasını güçlendirdiğini ifade etti. Ayrıca 55 yıldır kahvaltı etmediğini de söyledi.
İzzet Günay, sinemanın yanı sıra antikacılık ve koleksiyonculukla da tanınıyor. Bu hobisini, nesneler hakkında bilgi edinme ihtiyacına bağladı.
Pul, madalyon, para ve deniz kabuğu gibi farklı kategorilerde koleksiyon yaptığını belirten İzzet Günay, araştırma yapmanın ve ustalardan öğrenmenin önemini vurguladı.
İzzet Günay, hayatındaki en önemli kadınların annesi ve eşi olduğunu söyledi. Annesinin çocuklarını korumak için kendini feda ettiğini, kendisini kadınlara dayadığını ve bu nedenle eşi ve rahmetli eşi sayesinde sırtını dayayıp hayatta ilerlediğini belirtti.
İzzet Günay, yeni kuşak oyuncuların çok yetenekli olduğunu ancak dizilerde yer alan oyuncuların ileride ne gibi sorunlarla karşılaşabileceklerine dair endişelerini dile getirdi. Zirveye yaklaştıkça oyuncular için de zorlukların artabileceğini ifade etti.