Türkiye’nin 2012 ölçümlerine göre 181,49 milyar metreküp olan su varlığı, 2022 sonunda 112 milyara geriledi. Böylece Türkiye’nin son 10 yıldaki su kaybı 70 milyar metreküpe yakınladı. Uzmanı verilerin ışığında önümüzdeki 10 yılda çok şiddetli kuraklık tehdidi öngörüldüğünü belirtti.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, ‘2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’ nedeniyle sulak alanlarda yaşanan ciddi kirlilik, kuraklık ve bunların ortaya çıkabileceği salgın hastalıklara dikkat çekip, uyarılarda bulundu.Dr. Kesici, sulak alanları korunması gereken doğal müzelere benzetti. Sulak alanların, iklimi kontrol ettiğini, çevresindeki halkın yaşamında önemli yer tuttuğunu, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağladığı, su kuşları için beslenme, konaklama ve üreme alanı olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Sulak alanlar; içme-kullanma suyunun, nemin kaynağının, bitki-hayvan çeşitliliğinin ve dağılımının sigortasıdır” dedi.Türkiye’nin bir zamanlar göller bakımından komşularına nazaran oldukça zengin yapıya sahip olduğunu belirten Dr. Kesici, “Ülkemizde geçici gölcükler ile bataklıklar hesaba katılmasa bile sürekli göllerin sayısı 300’dü. Belirlenen sulak alanların sayısı 135, irili ufaklı gölet ve barajı sayısı 860, akarsu sayısı da 160’ı bulmaktaydı. DSİ rasat ölçüm istasyonlarınca 1980, 2000 ve 2012 yıllarındaki ölçümlere göre; Türkiye’nin su miktarı ortalama 181,49 milyar metreküp olarak belirtilmektedir. 2022 sonunda ise toplam su varlığımız 112 milyar metreküp olarak belirtilmektedir. Yılda ortalama 46 milyar metreküp suyu tarımda kullanan ülkemizde, son 10 yılda 70 milyar metreküp su varlığımız azalmış durumda” diye konuştu.2023 yılı Ocak ayının Türkiye’de çok şiddetli kurak geçtiğine işaret eden Dr. Kesici, “Bu nedenle tüm su kaynaklarımızda su seviyelerinin ortalama yüzde 30’ların altına düşmesi nedeniyle, su varlığımızın da 100 milyar metreküpün altına gerilediği öngörülmektedir. Su kaynaklarımızın aşırı kullanımı ve israfı nedeniyle önümüzdeki yılın tarımda, sanayide ve içme-kullanmadaki kesimini de şimdiden tüketmiş durumdayız. Kuraklık, etkileri bakımından dünya ve ülkemiz genelinde kalıcı bir risk olarak değerlendirilmektedir. Uzmanlar, kuraklıkla gelecek olan açlık gibi sosyal sorunların tıpkı yeni yaşanan küresel koronavirüs salgını gibi hayatımızda pek çok şeyi değiştireceği ve buna hazır olmamız gerektiği görüşünde” diyerek uyardı.Yağışlardaki ciddi düşüşün su dengesi ile döngüsünü bozduğunu dile getiren Dr. Kesici, “Türkiye’de önümüzdeki 10 yıl içinde çok şiddetli kuraklık yaşanacağı belirtilmekte. Su kaynaklarında seviyenin ortalama yüzde 30 altına düşmesi, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin 10-15 yukarısında olması, 2023 yılında ve sonrasında çok şiddetli kuraklık yaşayacağımızı göstermektedir. Gerek Meteoroloji Genel Müdürlüğü gerekse BM, WRI-NASA tarafından hazırlanan raporlar, haritalar yer üstü ve yer altı sularını çok büyük oranda tükettiğimiz için beklenin çok üzerinde kuraklık yaşayacağımızı belirtmektedir” dedi.Tüm canlılar için fiziksel, ekonomik ve sosyal susuzluğun ortaya çıkaracağı tehlikelere değinen Dr. Kesici, şu uyarılarda bulundu:”Ülkemizin 2000 yılı öncesi yüzde 30 oranına varan yarı kurak iklimi, son yıllarda neredeyse ülkemizin yüzde 80’inde görülmekte. İç Anadolu, İç Ege ve Güneydoğu Anadolu, kurak bir iklim dönemi yaşamaktadır. Her alanda suyu tasarruflu kullanmalı, iklimlendirme çalışmalarına hız verilmeli. Kuraklık acil önlem merkezi kurulmalı ve planlar geliştirmeli. Sular tekrar ileri teknoloji arıtma ile arıtıp kullanılmalı. Bilinçli yağmur hasadı yöntemleri uygulanmalı. Suyumuza göre tarımı ve kentleri düzenlemeliyiz.”