Okan Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Adnan Gökçel, “Ramazan ayında diyabet hastalarında, uzun süreli açlık sonucu şeker yükselmesi, şeker düşmesi, şeker koması, tansiyon yükselmesi, kalp krizi ve felç riskinde artma gibi çeşitli istenmeyen durumlar ortaya çıkmaktadır. Hastalarımızın büyük çoğunluğu kendi bildikleri gibi davranarak oruç tutmaktadırlar. Doktor ve şeker hastası, hastalığın durumuna ve kullanılan ilaçlara göre buna beraber karar vermelidir” uyarısında bulundu.
Ülkemizde 7 milyon civarında şeker hastası bulunmaktadır. Ramazan ayında oruç tutmak isteyen diyabet hastalarının, bu bir aylık bu dönemde günde ortalama 16 saat aç ve susuz kalması gerekmektedir. Okan Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Adnan Gökçel, oruç tutmak isteyen diyabet hastalarına önemli tavsiyelerde bulundu.
Hipoglisemi (Şeker Düşmesi), Kalp Krizi Veya Felç Geçirmenize Sebep Olabilir!
“Klasik tedavi yaklaşımında gereken 3 ana ve 3 ara öğün beslenme önerisi bu süre zarfında, 8 saat 2 ana öğün ve genellikle aralıksız ara öğün, ve sonrasında 16 saat açlık uygulamasına dönüşmektedir. Şeker hastalarında bu dönüşüm sonucu şeker yükselmesi, şeker düşmesi, şeker koması, tansiyon yükselmesi, kalp krizi ve felç riskinde artma gibi çeşitli istenmeyen durumlar ortaya çıkmaktadır” diyen Prof. Dr. Adnan Gökçel, “Kesinlikle oruç tutma demek çok kolay bir çözümdür. Hastalarımızın büyük çoğunluğu bu basit ve kolay görünen çözümü dinlememekte ve kendi bildikleri gibi davranarak oruç tutmaktadır. Doktor ve şeker hastası, beraberce oturarak hastalığın durumuna ve kullanılan ilaçlara göre buna birlikte karar vermelidir. İnsülin veya insülin salgılatıcı ilaç kullanan hastalar, kesinlikle oruç tutmamalıdır. Hipoglisemi (şeker düşmesi), ani tansiyon düşme veya yükselmesine, kalp krizi ve felce neden olarak hastaların ölümüne yol açabilir. Şeker hastalığı ile beraber hipertansiyon, kalp hastalığı, böbrek yetmezliği gibi ek hastalığı olan hastaların durumu da değerlendirilmelidir” şeklinde konuştu.
İftarda Yenilen Öğünün Yarısı, ‘Salata Veya Sebze Yemeği’ Olmalı
Oruç tutması yasak olmayan hastaların ilaç tedavilerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Gökçel, “Normal düzeyde egzersiz, olumsuz etkilemez, fakat ağır egzersizlerden kesinlikle kaçınılmalıdır ve mümkünse iftardan birkaç saat önce dinlenilmelidir. Gün içinde şeker ölçümü yapılarak sıkı takip edilmelidir. En önemli unsur, dengeli beslenmedir. Karbonhidratlı yiyecekler kesinlikle tek başına yenilmemeli ve toplam öğünün dörtte birinden fazla olmamalıdır. Çorba, pide, pilav, tatlı ve meyve peş peşe yenilerek vücuda karbonhidrat yüklemesi yapılmamalıdır. Şekerli içecekler ve meyve suyundan kaçınılmalıdır. Yenilen öğünün yarısı salata veya sebze yemeği, dörtte biri protein ve dörtte biri karbonhidrat ağırlıklı olmalıdır. Sıvı kaybını önlemek için bol su tüketilmelidir” dedi.