Dünya genelindeki mülteci sayıları rekor seviyelere ulaşırken, müreffeh ülkelerin mültecilere gösterdiği ilgisizlik, krizi daha da şiddetlendiriyor. Mültecilerin güvenli bir sığınak bulma arzusuyla tehlikeli yolculuklara çıkmalarına yol açan istikrarsızlıklar ve çatışmalar, sorunun yalnızca bir kısmını oluştururken, diğer kısmı ise uluslararası aktörlerin duyarsızlığı.
Birleşmiş Milletler, 2023’ün sonunda dünya çapında 117,3 milyon kişinin zorla yerinden edildiğini bildirdi. Bu sayının 2024’ün ortalarında 120 milyonu aşması bekleniyor. Son yıllarda artan çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve iç düzensizlikler, mülteci nüfusunun benzeri görülmemiş bir şekilde büyümesine neden oluyor.
Gazze’de, BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) göre, nüfusun %75’i olan 1,7 milyon insan yerinden edildi. Sudan, 7,1 milyondan fazla kişinin ülke içinde yerinden edildiği ve 1,9 milyon kişinin komşu ülkelere sığındığı en büyük mülteci krizlerinden birini yaşıyor. Suriye, 13,8 milyon kişinin zorla yerinden edilmesiyle dünyanın en büyük mülteci krizi olmaya devam ediyor. Myanmar’da 1,2 milyondan fazla kişi çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, 5,6 milyon yerinden edilmiş kişinin yanı sıra 529.000’den fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Mülteci sayısındaki artış, Avrupa ülkelerinin duyarsızlığıyla daha da kötüleşiyor. 2015-2016 göç krizinden bu yana AB, mültecilerin güvenlik ve refah arayışlarını engellemeye çalışıyor. AB sınırlarında yaşanan geri itmeler, ölümcül deniz kazaları ve insan hakları ihlalleri, dünyanın dört bir yanından gelen eleştirilere maruz kaldı.
AB’nin son Göç ve İltica Anlaşması, insan hakları kuruluşları tarafından eleştirildi. Kuruluşlar, yeni kuralların mülteci hukuku ihlallerine yol açabileceğinden ve AB’nin mülteci sorumluluklarından kaçmasına olanak sağlayacağından endişe duyuyor. Yeni kurallar, dış sınır kontrollerini sıkılaştırıyor ve mültecilerin aylarca kabul merkezlerinde tutulmasına olanak tanıyor.
Mülteci krizi, artan çatışmalar ve istikrarsızlıklarla beslenirken, uluslararası toplumun duyarsızlığı sorunu daha da şiddetlendiriyor. Avrupa ülkeleri, AB’nin son Göç ve İltica Anlaşması gibi insanlık dışı politikalarla mültecilerin güvenli bir sığınak bulmasını engelliyor. Bu krizin çözümü, daha empatik bir yaklaşım, çatışmaların önlenmesi için diplomatik girişimler ve mültecilerin temel insan haklarına saygı duyulmasını içeriyor.