Konuyu hemen özetleyelim; Biliyorsunuz, Bursa’da son dönemde “şantajcı gazetecilik” furyası aldı başını gidiyor. Bazı gazeteci müsveddeleri, “aba altından sopa göstererek”, “haber şantajı yaparak”, kurum ve kuruluşları haraca bağlamaya çalışıyor.
Resmen mafyacılık yapıyorlar.
“İstediğim parayı vereceksin, vermezsen aleyhinde haberler yaparım, yazılar yazarım” diye aklınca tehdit ediyor bu ayak takımı.
Sırf bu keşküller yüzünden bana gazeteci denmesine çoğu zaman ifrit oluyorum.
Yoksa bende isterim gazeteci olmayı ama o iş kolay değil hacılar…
Gazeteci olmak o kadar kolay mı?
Gazetecilik mesleğinin mikropları bunlar. Meymenetsiz tipler…
Aslında bu ahlaksızları kızılcık sopasıyla eşek sudan gelene kadar döveceksin ama malum burası bir hukuk devleti, her şeyin kurallara uygun yapılması gerekiyor.
Zaten ben şiddete de karşıyım!
Bursa Gazeteciler Cemiyeti de, son genel kurulunda aldığı karar gereği “şantajcı gazeteciler”e karşı harekete geçiyor, Basın Meslek İlkeleri’ni korumak için öncülük yapıyor. Bu çok doğru çok güzel bir hareket…
Hemen BGC’nin öncülüğünde bir Basın Etik ve Akreditasyon Kurulu oluşturuluyor ve ilk toplantıya gazetecilerin yanı sıra ilgili kurum ve kuruluşlar da davet ediliyor.
Toplantıda, konunun iki boyutu; “Etik” ve “Akreditasyon” konuları ayrı ayrı ele alınıyor ve bazı kararlar kamuoyuyla paylaşılıyor.
Bursa Basın Etik ve Akreditasyon Kurulu’nun “Etik” ile yani “şantajcı gazetecilik”le ilgili kararlarını, tavrını Bursa’daki herkes sonuna kadar destekledi, desteklemeli de zaten.
Şantajcıların köküne kibrit suyu dökülmesi için herkes hemfikir. Bunda hiçbir sorun yok.
Eğer, bunu yapamazsak gazetecilik diye bir meslek kalmayacak, şantajcılar cirit atacak, meydanı boş bulup istediği gibi at koşturacak.
Milletvekilleri, belediye başkanları, mesleki kuruluşlar, iş dünyası kiminle görüşsem “Basın Etik ve Akreditasyon Kurulu’nu destekliyoruz, siz mesleki olarak gerekeni yapın, biz de destek verelim ve bu şantajcılardan kurtulalım” diyor.
“Etik” konusundaki gayretinden dolayı başta BGC olmak üzere Kurul üyelerini kutluyor ve de destekliyorum.
Bu konuya itiraz eden de görmedim şimdiye kadar.
Ancaaak; Basın Etik ve Akreditasyon Kurulu’nun diğer gündemi olan “akreditasyon” meselesine gelince ise burada bazı farklı fikirler olduğunu söyleyebilirim ki bu çok normal bir durum, çünkü teknolojik gelişmeler nedeniyle mesleğimizin yapısı da günden güne değişiyor.
Kurul’un ilk toplantısında; kimin gazeteci olup kimin olmadığına dair belli kriterler konuşulmuş. Ancak, şantajcı gazetecilerle mücadele edilmek istenirken, yıllardır alınteri ile gazetecilik yapan kişileri mağdur edebilecek bazı kriterler ortaya konulduğu algısı oluşmuş durumda.
Belirlenen kriterlere göre, şantajcılıklarını cümle alemin bildiği tescilli şerefsizler bile “gazeteci” tanımlaması içinde kalırken, tek başına ya da 1-2 kişiyle gerçek gazetecilik yapanlar sistemin dışına itiliyor gibi bir durum ortaya çıkmış.
Kurul’a yapılan eleştiriler de buradan kaynaklanıyor yani, benim dünkü yazımın da esası buydu. Ben bunu ortaya koymaya çalıştım.
Tamam, bazen kantarın topuzunu kaçırabilirim, kurunun yanında yaş da yanabilir.
Olacak o kadar!
İnanıyorum ki, Basın Etik ve Akreditasyon Kurulu, “akreditasyon” konusunda yapılan haklı eleştirileri kaale alacaktır. Görüşleri ve talepleri değerlendirecektir.
Gazetecilik mesleğinin itibarının korunması noktasında hepimiz aynı fikirdeyiz. Basın ve Bursa kamuoyu olarak şantajcılarla hep birlikte mücadele edelim. Ama bunu yaparken, gerçek emekçileri bu mücadelenin dışına itmeyelim.
Gerçek emekçiler de bu mücadelenin içinde olsun ki şantajcılara hak ettikleri ders verilsin.
NOKTA