Zaman içinde sigara içmek, aşırı alkol almak ve sağlıksız beslenmek gibi zararlı alışkanlıklar DNA’ya zarar verip bağışıklık sistemini zayıflatarak kanser riskini artırır. Ancak son araştırmalar, travmatik olayların da kanser gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini öne sürüyor.
Bazı bilim insanları, acı bir ayrılık, ailede ölüm veya ciddi bir kaza gibi tek bir travmatik olayın, yıllar sonra ölümcül bir hastalığın gelişmesine yol açabileceğine inanıyor. Örneğin, 2019 yılında yapılan bir araştırma, travmatik olaylar yaşayan ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtileri gösteren kadınların, yumurtalık kanseri riskinin iki kat daha fazla olduğunu buldu.
Kanser ve stres arasındaki ilişki herkes tarafından kabul edilmiyor. 2016 yılında Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırma, olumsuz yaşam olayları ile meme kanseri riski arasında hiçbir bağlantı bulamadı. Bu çalışmalar, bazı uzmanların stresin kansere yol açma konusunda daha temkinli yorumlar yapmasına neden oluyor.
Uzun süreli stres, vücudun hastalıklara karşı savunmasını zayıflatır. Kronik stres bağışıklık sistemine zarar vererek kanseri önlemeyi zorlaştırır.
Stresli dönemlerde insanlar sigara, alkol ve sağlıksız yiyeceklere yönelme eğilimindedir. Bu alışkanlıklar da kanser riskini artırır. Bununla birlikte, stres ile alışkanlıklar arasındaki ilişki karmaşıktır.
Kronik stresi yönetmek sağlık için önemlidir. Terapi, meditasyon, düzenli egzersiz ve uyku alışkanlıklarını iyileştirmek stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Uyku, stresle mücadelede özellikle etkilidir.
Sonuç olarak, stres ve kanser arasındaki ilişki hala tartışılmaktadır. Uzmanlar, stresin genel sağlığı etkileyebileceğini ve kronik stresin bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabileceğini kabul ediyor. Stres yönetimi, kansere karşı değil, birçok sağlık sorununa karşı da önemli bir önlemdir.