İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi 16. Dönem Yönetim Kurulu; yeni deprem yönetmeliği, kentsel dönüşüm, ulaşım, üyelerinin mesleki sorunları ve inşaat sektörüne dair açıklamalarda bulunmak üzere basın toplantısı düzenledi.
İMO Bursa Şubesi’nde gerçekleşen basın toplantısına İMO Bursa Şubesi Başkanı Mehmet Albayrak ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Şubat’ta gerçekleşen olağan genel kurulda 2 yıla ilişkin hedeflerini üyeleriyle yaptığı istişareler neticesinde hazırladıklarını belirten Albayrak, kent ve ülke gündemini yakından ilgilendiren konularda önemli açıklamalar yaptı.
2 yıllık görev sürelerince daha yaşanılabilir bir Bursa için, geçmişten beri devam eden sorumluluk anlayışıyla kentin sorunlarına çözüm arayışında olmaya devam edeceklerini ifade eden Albayrak, 2019’un başında yürürlüğe girecek yeni deprem yönetmeliğine dair görüşlerini aktardı.
YENİ DEPREM YÖNETMELİĞİ NELER GETİRİYOR?
Albayrak, “Yönetmeliğimizin getirdiği en büyük yenilik ‘Ülkemizde 1.2.3.4. ve 5. Derece’ şeklinde sınıflandırılan deprem bölgelerinin kaldırılmasıdır. Bunun yerine ‘Fay hatlarına olan uzaklıklara’ göre Deprem İvme Değerlerinin dikkate alınması esası getiriliyor. Yani projesi yapılacak olan arsanın koordinatlarının Afad’ın web sayfasında ilgili alana girilmesi suretiyle elde edilecek deprem ivme kayıtlarının alınarak hesap yapılması esası meslek hayatımıza girmiş bulunuyor” dedi.
Albayrak şöyle devam etti: “Yeni yönetmeliğimizin getirdiği kurallara göre bir diğer önemli durum da en kötü zemin yapısına sahip arsada (gerekli önlemler alınmak kaydıyla) 7.00 mt. irtifayı geçmemek üzere bina yapılması mümkün olabilecek. Eski binaların yeni yönetmeliğe uydurulması kuralının inşaat sektöründe sıkıntı yaratacağını da belirtmek isteriz. Ancak can güvenliği söz konusu olduğunda bu sıkıntılara katlanılması gerekiyor. En düşük C25 kalitesinde beton kullanımının öngörüldüğü yeni yönetmelikte beton dökümü sırasında vibratör kullanımı zorunluluğu açıkça yazılmış. En küçük kolon boyutu artık 30 cm olarak belirlendi.”
“KENTSEL DÖNÜŞÜM ÜÇ ÖNEMLİ AYAĞI VAR”
1980’li yıllardan itibaren sanayileşmenin de etkisiyle sürekli göç alan Bursa’nın şişmanlamış, hantallaşmış, düzensizleşmiş ve acil tedaviye ihtiyaç duyar hale geldiğini belirten Albayrak, bunun da kentsel dönüşümü ihtiyaç kıldığını ifade etti. Albayrak şunları söyledi: “Kentsel dönüşüm; Yıldırım, Osmangazi ve Gemlik gibi ilçelerde, yıpranan yapı stoğunu yenilemek, bölgelerdeki riskleri en aza indirgemek amacıyla kullanılması gerekiyor. Oysa yapılan çalışmaların Nilüfer ilçesi gibi planlı ve değeri oluşmuş alanlarda rant aracı haline dönüşmesinin önüne geçilemedi. Geçilmeliydi. Ortak akılla uzun bir planlama aşaması geçirilerek ortaya konması gereken Kentsel dönüşüm çalışmalarının daha birçok etkenlerinin yanında üç önemli ayağı var: Ekonomik etkenler, Hukuksal etkenler ve Sosyal etkenler.”
“KENTSEL DÖNÜŞÜMDE BAŞLANILAN NOKTANIN DA GERİSİNDEYİZ”
Albayrak açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Geldiğimiz noktada problemin çözümü adına yapılan çalışmalar büyük bir problem haline dönüştü. Körfez depreminin üzerinden 19 yıl; 2012 yılında çıkan 6306 sayılı yasanın üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen sorun olduğu gibi ortada duruyor. Büyük hayallerle atılan adımlar; sürecin doğru kurgulanamamasından dolayı maalesef başlanılan noktanın da gerisinde. Kentsel dönüşümün yık-yap anlayışından çıkması gerekmektedir. Zira ülkemizin ekonomik durumu göz önüne alındığında tüm binalarımızı yıkıp yeniden yapmak yerine güçlendirerek de depreme dayanıklı hale getirmek mümkündür. Yüzde 60 daha az maliyetli güçlendirme kavramı da dikkate alınarak kentsel dönüşüm çalışmalarının parsel bazlı değil, ada bazında ya da daha bölgesel ölçekte çalışılarak bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekliliği bir kere daha anlaşılmıştır.”
“ALBAYRAK’TAN ULAŞIM KONUSUNDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ”
Bursa’nın yakın geçmişte boy gösteren ‘Ulaşım’ problemiyle ilgili de açıklamalarda bulunan Albayrak, “Çözüm için büyük resme bakmak lazım. Bunun dışındakiler palyatif çözümlerdir ve sadece geçici rahatlık sağlar. İnsanların doğdukları şehirde yaşamalarını sağlayacak, istihdam, eğitim, sağlık vb. tesisleri kurmak ve dolayısıyla iç göçü önlemek en etkin ve kalıcı çözümdür. Vatandaşların toplu taşımadan hızlı, konforlu, ucuz ve kaliteli bir şekilde yararlanması sağlanmalıdır. Yayalaştırma yapılarak kent merkezine özel araç girişi kısıtlanmalıdır. Ulaştırmada talep yönetimi olarak adlandırılan sistemle sabah ve akşam zirve saatlerde yaşanan aşırı yüksek ulaşım talebine başka bir çözüm olarak mesai başlangıç ve bitiş saatlerinin kaydırılarak, zirve saat trafiğinin sabah 07.00-10.00, akşam 16.00-20.00 saatlerine yayılmalıdır. Bu sayede hem mevcut toplu taşıma sistemindeki raylı sistem, otobüs, minibüs ve servis araçları gibi araçların hem de özel araçların karayolundan faydalanma kapasitesini daha etkin ve verimli kullanılması sağlanabilecektir. Bursa tek merkezli bir yerleşim merkezine mahkûm olmaktan kurtarılmalıdır. Mevcut durumda Acemler ve Heykel tek merkez statüsündedir. Belli merkezlerdeki yığılma önlenmelidir.”
“DOĞRU OLAN; UYGULAMALARI DÜZELTMEYE ÇALIŞMAK DEĞİL O YANLIŞLARI BAŞTAN YAPMAMAKTIR”
Albayrak, sözlerini şöyle noktaladı: “Bursa’ya Bakacak’tan bakmak burada tüm söylenenlerden daha çok şey anlatacaktır bizlere. Çarpık şehirleşme, birinci sınıf tarım arazilerinin oluşturduğu eşsiz Bursa Ovası’nın gün geçtikçe kaçak inşaatlara kurban gitmesi, şehir içinde kalan sanayi ile hava kirliliğinin her gün biraz daha fazla hissedilmesi, su şehri Bursa’nın yerüstü ve yeraltı sularının umarsızca kullanımı gibi sorunlar bizlere artık sözün bittiği yerde olduğumuzu göstermektedir. Bize bırakılan emaneti kötü yöneterek, emanetin mirasçısı gelecek nesillere nasıl ulaştıracağız? Hesap vermeden, yaptığımız yanlışlar yanımıza kâr kalarak sessizce kaybolup gidecek miyiz? Asla. Unutulmamalıdır ki: Asıl doğru olan uygulamaları düzeltmeye çalışmak değil o yanlışları baştan yapmamaktır. Bu da ancak eğitimle mümkündür. Artık Bursa; eskiden olduğu gibi ‘Yeşil Bursa’ olarak anılmıyor. Bu nedenle bundan sonra atılacak her adım doğru atılmalıdır diye düşünüyoruz.”