Fetullahçı Terör Örgütü‘nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsü sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yaveri olan eski yarbay Levent Türkkan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi.
Sanıklar arasında yer alan eski yaver Türkkan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
“Ben paralel yapı üyesiyim. Bu cemaate yıllarca gönüllü hizmet ettim. Bugüne kadar cemaatte birlikte olduğum abilerime itaat ettim. Onlar tarafından verilen emirlere harfiyen riayet ettim.” Bu ifadeler, darbe girişiminin ardından tutuklanan Levent Türkkan’a aitti.
Türkkan, 15 Temmuz 2016’ya kadar piyade yarbay rütbesiyle dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın emir subayıydı.
Türkkan, Bursalı çiftçi bir ailenin çocuğuydu. FETÖ ile ortaokul yıllarında tanıştı. Örgüt abilerinin “cemaat” evlerine gitmeye başladı. Çocukluktan beri asker olmak isteyen Türkkan, 1999’da Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına girdi. Birçok örgüt mensubu gibi sınavdan önceki gün cemaat “abi”lerinden sınavda çıkacak soruları aldı ve çalıştı. Okulu kazandı ancak sınavda derece yapamadı. Zira kendi sözlerine göre “abileri, kasıtlı olarak soruların tamamını kendisine göstermemişlerdi.” Askeri lise döneminde de örgüt abileriyle temasını sürdürdü. Onlardan “imayla namaz kılmayı” öğrendi. Abilerince “Tek göreviniz ifşa olmamak” diye de tembihlendi.
Askeri okulun ardından Kara Harp Okuluna kaydını yaptırdı. İlk yıl örgütle bağı kopmaya yaklaşsa da hem okulun kalan yıllarında hem de mezuniyetinin ardından Trabzon, Diyarbakır, Kıbrıs, Kızıltepe ve Ankara’daki görev yıllarında örgüt mensuplarıyla bağını sürdürdü.
2010’da Ankara’ya gelen Türkkan, 2011’de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in emir subay yardımcılığına, sonrasında emir subaylığına getirildi. O tarihten sonra FETÖ’den bazı gizli görevler almaya başladı.
Türkkan, savcılık ifadesinde “harfiyen yaptığını” belirttiği örgütsel görevini, “Necdet Özel Paşa’yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak kadar, radyo diye tabir edilen dinleme cihazını her gün Paşa’nın odasında herhangi bir yere koyup akşam çıkarken alıyordum. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı.” ifadeleriyle anlattı.
Ancak Türkkan, Hulusi Akar’ın emir subaylığını yaptığı dönemde ses kaydetmeyi bıraktığını söyledi.
Türkkan, örgüte bağlılığını 15 Temmuz 2016’da da gösterdi. Türkkan, darbe girişiminde bulunulacağını önceden biliyordu. Nitekim beyanlarında da “Darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 sıralarında öğrendim. Genelkurmay Başkanı Danışmanı kurmay albay Orhan Yıkılkan bana darbe planladıklarını… işin 15 Temmuz’u 16’ya bağlayan gece 03.00’te yapılacağını söyledi.” diyerek olacakları bildiğini kabul etti.
Yine, kendisine Orgeneral Akar’ın etkisiz hale getirilmesine yönelik görev verildiğini anlattı.
Türkkan, aynı akşam kendisinden sorumlu örgüt abisi “Murat”ın Konya yolu yakınlarındaki evine gitti. Evde “Murat” yok, ancak örgüt hiyerarşisinde onun da üzerinde bulunan “Adil” ve “Selahattin” adlı örgüt abileri ile Mehmet Akkurt vardı. Onlara “ertesi gece yapılacak faaliyetten haberdar olup olmadıklarını” sordu. Şaşıran örgüt sorumluları, Türkkan’ı “Bu konuyla ilgili hiç kimseye bir şey söylemeyeceksin. Olay çok gizli şekilde devam edecek.” diye tembihledi.
Ertesi gün Orhan Yıkılkan ile dönemin Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanı olan Mehmet Dişli’nin odasına gitti. Üçlü, darbe sırasında ne yapacaklarını konuştu. Akar’ın darbe girişiminin başına geçmemesi halinde Türkkan ve ekibince nasıl etkisiz hale getirileceği planlandı.
Türkkan, planladıkları gibi 15 Temmuz akşamı, Genelkurmay Başkanı Akar’ın derdest edilmesinde rol aldı.
Akar, mağdur olarak alınan ifadesinde, darbe girişiminin başına geçmeyi reddetmesinin ardından darbecilerin makam odasına girdiklerini ve Türkkan’ın, “Komutanım otur, kalkma, sakin olun, zorluk çıkartmayın.” diye bağırdığını anlattı.
Akar, odada derdest edildiğinde Türkkan’ın kendisine silah çektiğini şöyle anlattı:
“O esnada Levent Türkkan’ın elinde tabanca ile ‘Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım.’ gibi şeyler söylediğini işittim. Hatta ben bir iki adım daha atıp kendisine ‘Sık ulan!’ diye bağırdım. Gözlerinde sıkmakla sıkmamak arasındaki robotik tereddüdü gördüm.”
Türkkan, Akar’a “Komutanım, lütfen dediklerimizi yapın. Hiçbir sorun çıkmayacak.” dedi. Özel Kuvvetler Komutanlığından gelen darbeci ekip Akar’ı Akıncı Üssü’ne götürürken Türkkan makamda kaldı ve Akar’ın şahsi eşyasını topladı.
FETÖ’nün darbe girişimi başarısız oldu ve Türkkan da kolluk güçlerince yakalandı. Savcıya verdiği 8 sayfa tutan ifadesinin hemen başında “Ben paralel yapı üyesiyim.” dedi.
Ailesini, örgütle tanışmasını, askeri eğitim yıllarını, kendisinden sorumlu örgüt abilerini tek tek anlattı. Daha savcı huzuruna çıkmadan emniyette kendi el yazısıyla yazdığı 5 sayfalık itiraflarını savcıya verdi. Savcı ve tutuklama istemiyle sevk edildiği sulh ceza hakimi önünde birden çok kez pişmanlığını dile getirdi.
İfadesinde “darbe girişimine kadar Fetullah Gülen cemaatinin vatan haini olduğuna inanmadığını, onların Allah rızası için çalıştıklarını düşündüğünü ancak darbe teşebbüsü ve sonrasında ne olduklarını anladığını” söyledi. “Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için vatan haini tabiri az gelir. Artık biliyorum ki bu yapının mensupları cani ruhlu kişilerdir.” diye de ekledi.
Sulh ceza hakimliğindeki ifadesinde de “Sayın halkıma şunu söylemek istiyorum: ‘Ben eziyet gördüm, dövüldüm, sövüldüm de, konuşturuldum da bilmem ne falan’… Böyle bir şey yok.” dedi ve hayatında ilk defa kendi hür iradesiyle konuştuğunu söyledi.
Burada da örgüt ve darbe girişimine ilişkin bilgiler verdi.
Türkkan, 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanlığı karargahındaki eylemlere ilişkin Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Genelkurmay Çatı davasının sanıkları arasında yer aldı.
Savunmasını 13 Kasım 2017’de yaptı ancak pişmanlığından adeta eser kalmamıştı. Önceki bütün beyanlarını reddetti. “Her şey hayal aleminde gibiydi, bana bir şeyler içirildiğini düşünüyorum.” diyen Türkkan, darbe girişimine katkı sağlayacak bir davranışının olmadığını ileri sürdü.
Türkkan, 24 Aralık 2018’deki esas hakkındaki savunmasında da “FETÖ ile bağlantım yok. Ne genetiğim ne de aile geleneğim FETÖ’cü olmama müsaade etmez.” ifadelerini kullandı.