SAĞLIK – EKONOMİ – GDOlu tarıma ve gıdalara gosterilen tepkilerin giderek arttığı, diğer yandan ekolojik üretim süreclerinin kalkınmada öncelikli faaliyet alanları olarak dile getirildiği bu günlerde, konuya bilimsel ve teknik açıdan yaklaşmak zorundayız.
Yapılan araştırmalar dünya piyasalarındaki ilgili gıda ürünlerinin %70’ nin GDO veya GDO’dan elde edilmiş yan ürünlerle bulaşık olduğunu işaret etmektedir.
Daha endişe verici olan, daha önce de bahsettiğimiz gibi tam segregasyon sağlama zorluğundan doğan “istenmeyen bulaşmadır”.
İngiltere’de sağlık ürünleri satan mağazalardan alınan numulerle yapılan bir incelemede, ‘GDO içermez’ veya ‘Organik’ etiketi taşıyan ürünlerin %40’ ında GDO kalıntısı tespit edilmiştir.
Uzmanlar, AB’nin ürünlerde eşik değer olarak belirlediği %0.9 luk oranın mevcut üretim yöntemlerinde bir iyileştirme yapılmaz ise tutturulamaz olduğuna dikkat çekmektedirler.
Diğer yandan tohumlar için belirlenen eşik değerler daha da düşük ve öyle görülüyor ki biyogüvenlik tedbirleri sadece ülkeler değil bölgeler ve hatta dünya ölçeğinde yürürlüğe sokulmaz ise bu oranlar da tutturulamayacaktır.
Gerekli tedbirler alınmaz ise siz isteseniz de istemeseniz de, izin verseniz de vermeseniz de GDO’lar konvansiyonel ve organik üretim kanallarınıza bulaşacak demektir! Avrupa’da bu tartışmalar yaşanırken, ülkemizde konu tamamen sahipsiz ve alabildiğine karanlık bir uygulama içerisinde gözükmektedir.
2011 yılında Türkiye’de tüm ürünlerin dışalımı, eski adıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan kontrol belgesi alınması koşuluyla serbesttir. Türkiye ABD ve Arjantin’den gıda ve yem amaçlı kullanılmak üzere önemli miktarda mısır ve soya fasulyesi dışalımı yapmaktadır. 2003-2004 sezonunda sadece ABD’den alınan mısır bir milyonyüzbin tonu geçmiştir.
Toplam ithalat ise bir milyon beşyüz bin tona yakındır. Soya dışalımı ise 800.000 tona yakındır. 2003 yılı rakamlarına göre dışalım değerleri mısırda 277 milyon USD, soyanın ise tamamı 227 milyon USD olarak belirlenmiştir. Türkiye’de bu iki bitkiye ilişkin alım değerlerinin son yıllarda önemli düzeyde arttığı görülmektedir.
O dönem dehşet verici Cargill dosyası! uğruna hükümetin yasa çıkardığı genetiği değiştirilmiş tohum ve “uyduruk şeker” üreticisi Cargill şirketi bilinmiyor, sadece “tahmin ediliyor”” başlığı ile yaptığı açıklamada:
Ülkemizin ilk şeker fabrikalarından biri olan Alpullu şeker fabrikasını satın alıp şeker pancarıyla üretilen şekeri baltalayıp genetiğiyle oynanmış ucuz mısırdan şeker üreten ABD’li Cargill firmasına özel yasa ısrarı hala sürüyor. ABD başkanı George W. Bush ile Dünya Bankası’nın ısrarı ile Cargill’in önünü açacak yasa değişikliği ikinci kez meclisten geçti… Hükümet Cargill’i yasal halemi getirmek istiyor?… Birinci sınıf tarım arazisine sanayi tesisi kurmaktan dolayı çalışma izni alamayan Bursa Orhangazi’deki Cargill firması 7 yıldır faaliyette bulunuyor.
2011’deki haberlere göre bu suçtan dolayı firmanın tesisi 2006 yılında sadece 47 gün mühürlü kalmıştı. Bütün hükümetlerin üretim yapması için adeta seferber olduğu firma için bölge “Özel Endüstri Bölgesi” dahi ilan edilmişti. Bu karar Danıştay’dan dönünce hükümet yasa çıkararak Cargill tesislerini meşrulaştırma yoluna gitti.
1865 yılında ABD’de kurulan Cargill şirketi çevreyi kirleten fabrikaları, genetiği değiştirilmiş mısır ve nişasta bazlı şeker üretimi ve ithalatı ile ün salmış bir kurum. Tarım gıda alanında ABD’nin ilk beş, dünyanın ilk on şirketi arasında yer alıyor. Bu büyüklüğüne rağmen borsada işlem görmeyen bir aile şirketi olan Cargill ile ilgili veriler, çoğunlukla “tahmin edilmektedir” notu ile yayınlanıyor.
Cargill’in ABD siyasetindeki gücünün oldukça yüksek olduğu biliniyor. Firma dünyanın 61 ülkesinde faaliyet gösteriyor ve 60 milyar doları aşan yıllık ciroya sahip. Cargill tahmin ediliyor…. 1960′ lı yıllardan beri Türkiye’de iş yapan Cargill, ülkemizde Marmara bölgesine konuşlanmış durumda.
1986 yılında İstanbul şubesini açan ve yurt dışından getirdiği veya Türkiye’den satın aldığı hububat, yağlı bitkiler, yem ve pamuk ürünlerinin yurtiçinde ticaretini yapan şirketin ABD ve Amerika kıtasında kabul görmeyen bir takım “deneysel” ürünleri, gelişmekte olan ülkelerde denediği de iddia ediliyor.
Cargill daha sonra ülkemizin ilk şeker fabrikalarından biri olan Alpullu şeker fabrikasını satın alıp bölgede şeker pancarıyla üretilen şeker sektörünü baltaladı.
Genetiği değiştirilmiş mısırdan şeker üreten Cargill’in üst düzey yönetici yakınları vasıtasıyla Türkiye’ye sokulan ithal mısırı satın alıp, bu mısırdan ürettiği yüksek fiyatlı nişasta bazlı şekeri ortağı Ülker’e verdiği de bilinenler arasında.
Cargill’in Pendik’te bulunan fabrikada Ülker ile ortaklığı ise, İngiliz Cerestar firmasını satın alması ile oldu. Cargill ayrıca Hendek’te bulunan fındık işleme tesisinde işlediği fındıkları yurtdışına satıyor.