İnsanların hükümranlık adına bazen inanılmaz yöntemlere başvurması, bazen sembollerle kendi çıkar gruplarını ifade etmesi, bazen de totem tutar gibi hayali kahramanlara sığınması bir gerçekliktir.
Bilimselliğin olduğu yerde hayaller gerçekleşebilecek türdendir ve insancıldır. Üstelik hayallerle beslenen yüce idealler, kendini ona adayanların fedakârlığı üzerinden ilerler.
Dimağı saf, ruhu ucuz topluluklarda akıl üstü profillere ve gerçekleşemeyecek hülyalara bel bağlanır. Hedefinde sömürme planı olan uygarlıklar da sembolleşen bu idolleri devreye sokarak kendi çirkin senaryolarına hayat verir. Çünkü ezenlerin, yok edenlerin, sömürenlerin amacına hizmet eden en önemli figürler ya mitolojiden veya dinden ama ortak miras olarak mutlaka, kültürlerindeki aktörlerden seçilir.
İyilik ve kötülük sözcükleri zıt karakterde olduğu ve birbiriyle savaşımı ifade ettiğinden iyiler ile kötüler kendi taraflarına ait ulaşılmaz misyonerleri ararlar. Kötülüğü; şeytan, iblis, cin, ifrit, deccal gibi varlıklar temsil ederken iyiliğin rolünü; melek, peri veya Mesih ve Mehdi benzeri varlıklar üstlenir.
Son dönemdeki Gülenizm de ilhamını ve kaynağını gayri sahih meşruluğa müstenit İslamcılıktan alan ve temelsiz ifrazattan doğan, belki de varlığı istenilmediği halde meçhulden maluma fışkırmış ama cami bahçesine bırakılamayacak kadar sahte ve sevimsiz bir bebek, doğa dışı bir nesebi gayr-i sahih, ancak ne olursa olsun varlığı gerçektir.
Fethullah Gülen Cemaat Örgütünü birçok kez işleyişim belki fazlaca yerel tema olarak görülebilir ama aslında Fethullah Gülen Cemaat Örgütü, dünya kamuoyuna ilk planda silahlı bir İslami örgüt olarak değil, kravatlı takım elbisesiyle, bürokrat görünümüyle ve legal iddiasıyla algı satması dolayısıyla uluslararası bir dinci siyasal aktördür. Fethullah Gülen Örgütü tüm insanlık için sinsi bir tuzaktır. Gerçi sözünü ettiğim tuzak, ona alternatif ve paralel gözüken siyasal İslamcılarda da vardır.
Dünyadaki en örgütlü, en zengin, en etkili, en gizli ve elbette en tehlikeli İslamcı grup olarak Fethullah Gülen’in kutsallık satan yönünü ulusal medya ele alamadığı için benim bunları işlemem gerektiğine inanıyorum. İslamcı terör örgütlerinin diplomasiyi kullandıklarında bürünecekleri kalıp Fethullah Gülen Cemaatinin görüntüsü olacağından bu yapıyı silahlı terör örgütü özelliğinden daha çok, mistik ve mitolojik tanımlamalara göre ele almayı uygun görüyorum.
Fethullah Gülen Cemaatinin lideri konumundaki Fethullah Gülen’in etrafında, leh ve aleyhinde olmak üzere üretilen efsanevi, hatta çokça mitolojik inanışlı manevi makamları ve hurafeleri belli bir sıra ile vereceğim.
FETHULLAHÇILARDA AMERİKA’NIN ANLAMI
Washington’daki Beyaz Saray’ın ahir zaman hadislerindeki “Beyaz Ev” (Müslim, İmare 10) ile yorumlanması konusu ilginçtir. Amerika’ya ilk Risale örneklerini götüren kişi Minyeli Abdullah adlı romanın yazarı Hekimoğlu İsmail, gerçek adıyla Ömer Okçu idi. Muvazzaf asker olarak Amerika’ya vazifeli giden Ömer Okçu, yanında Risale külliyatından bazı kitapları da götürmüştür.
Peki, Amerika niçin hedef ülke seçilmiştir? Bunun asıl cevabı, Amerika’yı onların seçmesi değil, Amerika’nın onları seçmesidir.
Fethullah Gülen de bir gün cemaatlerine özgü o palavrası bol, inananı inanılmaz sayıda olanından bir rüya gördü. Rüyasında yüzerek Amerika’ya gidiyordu. Ona ve yakınlarına göre, kutsal göç (hicret) buraya olabilirdi. Mukaddes yolculuğun bittiği yerde, yani Amerika kıyılarında onu CIA ajanları bekliyordu. Hani daha sonraları şeflerinin kendisine referans ve kefil olacağı CIA’ın ajanları.
Burası sahihlik (doğruluk) derecesi meçhul hadislerde geçen “Beyaz Ev”in yani bizim “Beyaz Saray” diye bildiğimiz konutun olduğu yerdi. Beyaz Ev, hadislerde Deccalın mekânıydı. Muaviye’nin yaptırdığı “Kasru’l Hadra (Yeşil Saray)”,Muaviye iktidarına benzeyen tüm yönetimlerin etkileyici sığınaklarına ilham kaynağı olmuştu.
FETHULLAH GÜLEN’NİN AMERİKA’YA KAÇIŞI HİCRET MİDİR?
Fethullah Gülen ve Prof. Dr. Esad Coşan gibi İslamcı önderler nedense yurtdışına kaçmayı hep bir marifet bilmişlerdir. Ardında kalanlar ise hem bunları mağdur ve mazlum ilan etmişler hem de ödlekliklerine kılıf olarak “Aslında onlar hicret ettiler!” zırvasına bel bağlamışlardır. Oysa Ergenekon ve Balyoz gibi davaların mağdurları kaçmamış, suçluluk halet-i ruhiyesini ilan etmemişlerdi.
Hz. Muhammed ve arkadaşlarında gördüğümüz hicret kaçış değil, stratejik vaziyet almak ve uygun pozisyona geçmektir. Aynı zamanda hicret, aynı tip insanların yaşadığı topraklarda ülke içi yerel göçtür. Hz. Muhammed hicret ederken yerelliğe göre hareket etmiş ve zamanın kodaman, sömürgeci ülkeleri olan Roma ve İran (Pers) diyarına gitmemiş, halkının onuruyla oynamamıştır. Kaldı ki putperest olduğu halde karakter sahibi olan Abdullah bin Uraykıt’ı da hicret hareketine katmıştır.
SARIKLI GENÇ OLUŞU
Nurculuk hareketi içinde Fethullah Gülen’e pek çok dini paye biçilmiştir. Bu payelerden ilki ve ona yakıştırılmasında en uygun olduğunu düşündükleri rol, Nurcular içinde efsaneleşen “Sarıklı Genç”tir.
Risale-i Nur Külliyatı’nda Mektubat adlı kitapta, 28. Mektup bahsi vardır. Said Nursi’nin en değerli talebesi Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, rüyasında hutbe veren sarıklı bir genç gördüğünü anlatır. Said Nursi bu rüyanın tabirini yaparak, sarıklı birinin çıkacağını ve Nurculuk hareketine büyük bir güç, ivme kazandıracağını öne sürmüştür. (Said Nursi, Mektubat, s.334)
Rüyada tarif edilen “Sarıklı Genç kimdir?” meselesi yıllarca Nurcular arasında tartışılmıştır. Lider pozisyonunda kişilikli eleman üretemeyen Nur cemaati, önceleri sevmedikleri bir herifin etkisine seneler sonra mahkûm olmuş ve Fethullah Gülen’in, o beklenen ‘Sarıklı Genç’ olduğuna ikna olmuşlardır. (Said Nursi, Mektubat, s.133) Aslında bazı Nurculara göre, Ağrı’da ikamet eden Molla Nusret lakaplı Nusret Kocabay adlı kişi Sarıklı Genç’tir.
MEHDİ OLUŞU
Mehdi birçok hadis kitabında; geleceği müjdelenen kutlu kişi, iyilik taraftarı, hatta iyiliği tekrar canlandıran/ ihya eden, umut bağlanan manevi kahramandır. Mehdi ‘Hidayete erdiren, doğru yolu gösteren’ anlamındadır. Tarih, bu manevi rütbeye erişmek arzusunda olan birçok şizofrene tanıklık etmiştir. Fethullah Gülen de bu iddiada ısrarcı davrananlardandır. Kur’an, hidayet kavramını “Cehenneme hidayet etmek, cehenneme yol açmak” (Saffat Suresi, Ayet 23) şeklinde de kullanarak aslında herkeste bir çeşit mehdiyet olabildiğine, ama aynı zamanda kötülüğe de götürebildiğine işaret etmiştir.
RİSALE-İ NUR’DA MEHDİNİN 3 GÖREVİ
Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı kitabında Mehdi’nin üç özelliğini saymaktadır.
1-Ümmetin beklediği, ahirzamanda gelecek zatın üç görevinden en önemlisi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikiyi (gerçek inancı) yaymak ve inanç sahiplerini dalaletten (sapkınlıktan) kurtarmaktır.
2-O zatın ikinci vazifesi, şeriatı uygulamaktır.
3-O zatın üçüncü vazifesi, hilafeti tekrar kurarak İslam birliğini sağlamak ve Hıristiyanların dindarlarıyla birlik olmaktır.
Birinci vazife, önceki iki vazifeden üç-dört derece daha çok değerlidir.
FETHULLAH GÜLEN’İN MEHDİLİĞİ
Fethullah Gülen cemaati, Risale-i Nur’da haber verilen, “Avrupa’nın dörtte biri yüzölçümü büyüklüğünde bir ülkenin İslam’a gönül ve destek vereceği… Mazlum bir ülkeye yardım ederken paraşütle asker indirmesinin de Hz. İsa’nın inişini temsil edeceği” (Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı; Kastamonu Lahikası, s.54) müjdesinin Amerika’ya işaret ettiğini, elverişli koşullara ve ortama burada ulaşabileceklerine inanmıştı. Zaten bu yorumu hasretle bekleyen uluslararası örgütler de vardı. Dinlerarası Diyaloğu 1964 yılında kemikleştiren Hz. İsa’nın varisi olan Vatikan ve ABD’nin Sheriff’i Rockefeller, bu bekleyen topluluğun en önemlileriydiler.
Risale’deki ifadeler karışık olduğundan, yorumlara göre Amerika bazen Deccal bazen Hz. İsa gibi rollere sahip bulunuyor, Fethullah Gülen ise bazen Hz. İsa bazen de Mehdi oluyordu. Uluslararası platformdaki herkesin aday olduğu ortak rol ise Mesih İsa idi. (Nazif Ay, Deccal Dindarmış Sırran Tenevveret, Kaynak Yayınları, 2015, s. 135) Bunu destekleyen argüman da yok değildi. Cemaatin yayın organlarından Aksiyon Dergisinin bir sayısında ‘İnsanlık O’nu Bekliyor’başlığıyla Hz. İsa’nın kilise ikonlarından kopyalanan resmi yayınlanmış, açık açık Mesihçi senaryoya ve senaryonun yazıcısı Nurcuların anlayışına uygun çizgi ilan edilmişti.
“Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü” gibi sloganlarla Batı’nın biçtiği yörünge belirlenmiş oldu. Mesihçi politikanın dinsel ayağını, fetvaları ve tefsirleriyle yazar Ahmet Şahin ve Prof. Dr. Suat Yıldırım oluşturuyordu.
Fethullah Gülen’in ilk kayıtlardaki adının başına eklediği “M” harfiyle bir anda Muhammed olması ona ayrı bir Mehdilik havası vermiştir. Çünkü hadis kaynaklarında Mehdi olarak gelecek zatın adının Muhammed olacağından söz edilmekteydi.
Adnan Oktar da Mehdilik konusunda kendini işaret ederek şunları söylemiştir: “Fethullah Gülen Hocamızı daha önce Erbakan için karşıt olarak kullandılar. Cidden başarılı da oldular. Şimdi de bize karşı kullanıyorlar. Biz birbirimizi çok severiz. Fethullah Gülen cemaatinde Mehdi biliniyor. Ahir zamanda Mehdi’ye yardımcı olacak kişidir. Bu sırrı da bana söylettiniz. Şahsımı da çok takdir eder.”(Nazif Ay, Mehdi Mesih, s. 248, 249, 250 ve 251)
CEHCAH/ KAHTÂNİ OLUŞU
Mehdi’nin diğer isimleri ‘Kahtâni’ veya ‘Cehcah’tır. (Müslim, Fiten, 67-69; Buhari, Menakıb, 7)
Cehcah, “Bağıran, sesi çok çıkan” demektir. Bazılarınca İslam dünyasının kurtarıcısı olarak beklenen kahramanın sıfatı, Mehdi’nin diğer bir adıdır. Kimi yorumculara göre ise bu kişi, Mehdiden sonra çıkacak ve onun yolunu takip edecektir.
Bazı İslam kelamcılarına göre, Mehdi’nin halefi Yemen’deki Kahtân’dan olacaktır. Kahtâni, ahir zamanda bolluk ve refah döneminin lideri olarak verilmektedir. Ayrıca “Yokluktan, yokluk diyarından” manalarına gelen ‘Kahtâni’ kelimesinin, Mehdi’nin çıkışından sonra dünyada görülecek bolluk ve bereketi ifade etme olasılığı da vardır.
Fethullah Gülen’in, kaynakları şüpheli ve ifadeleri karışık olan hadislerin haber verdiği kişi yani, Cehcah veya Kahtâni olduğuna inananlar vardır.
SÖZLERİNİN VAHİY OLUŞU
Peygamberlere özel bir durum olan vahiy alma meselesini, özel kabul edilen şahıslara verme inanışı dinen sapıklık, İslam inanç esaslarına göre küfür yani dinden çıkmadır. Böyle bir iddia, yabancı projelerin temellerinin atılması gayretidir. Şöyle ki, Şia Mezhebi’nde “Masum (günahtan uzak) imam inancı”vardır. Masum imamın sözleri bazen Allah’ın ya da peygamberin sözü gibi kesin kabul edilebilir. Fakat o masum denilen imam yani lider öldüğünde, daha önceki fetvaları da geçersiz olur. Yeni gelen imamın görüşleri geçerlilik kazanır. Anlaşıldığı kadarıyla Şia’nın bu inanç sistemi, çağdaş yorum yapma hastalığına tutulmuş kesimleri/ cemaatleri yeni arayışlara sürüklemektedir. Batının da teşvikiyle “inançta dinamizm” adı altında adeta ‘Şia Sünniliği’ gibi tuhaf bir inanç yapısı inşa edilmeye çalışılmaktadır. Fethullah Gülen’in, İzzettin Doğan ile Tuzluçayır Mahallesi’nde yapmak istediği “Cami-Cemevi Projesi”ni anlamak, bu izahtan sonra daha kolay olacağına inanıyorum.
İSA MESİH OLUŞU
Elijah Stahl, Kanada yurttaşı bir Hıristiyan’dır. İslam ve Hıristiyan dünyasını etkileyeceğini düşündüğü sıradışı bir röportaj yapmıştır. Röportajda Harvardlı Elijah Stahl soruyor, Dr. Hamza Metiner de yanıtlıyordu. Said Nursi’nin İsa Mesih olabileceği, Fethullah Gülen’in de beklenen Mehdi olduğu iddialarının dile getirildiği bu röportajdaki satırbaşları şöyledir: “Beklenen Mehdi Aleyhisselam şu kişidir diyemiyorum. Burası yasak sınırdır. Buradan öte tek bir kelime söylersem bu baş, gövdeden uçurulur. Said Nursi Mehdi Aleyhisselamı biliyordu, ama büyük vazifesine engel olunur, düşmanlar hizmetine sekte vurur diye düşündü, kim olduğunu açıklamadı. Sadece ana hatlarını aktarmış, ama kim olduğunu söylememiştir. Risale-i Nurları program olarak uygulayacağını, onu herkesin tanıyamayacağını, iman nuruyla Mehdi Aleyhisselam’ın tanınabileceğini öngörmüştür. Mehdi Aleyhisselam 2014 yılı itibarıyla hayattadır veya değildir de diyemem. Zaten Mehdi Aleyhisselam ‘Ben Mehdi’yim’ demez, demeyecektir de. Çünkü Mehdi kıyametin habercisidir. İmtihan sırrı bozulur. İslam dünyasında en az elli kişi ‘Mehdi benim’ diyerek dinden çıktı. Onlara iman edenler de kâfir oldu. Risale-i Nur’un kendisi Mehdiyet makamındadır, yani peygamberlik mesleğine bakan hakikat mesleğidir. Risale-i Nur ekollerinden hiçbiri Mehdiyetin şahs-ı manevisini, velayetini tümüyle temsil eder yapıda değildir. Hep birkaç yönleri eksik kalır. Yazıcılar, Okuyucular, İhlasçılar, Yeni Asyacılar, Kırkıncı Hocacılar vb. bu toplulukların hiçbiri Mehdiyetin şahsı manevisini temsil etme noktasında değiller. Bizce Mehdiyet velayetini şahs-ı manevi olarak temsil eden tek topluluk Sayın Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin başını çektiği Gönüllüler Hareketi’dir.”(Nazif Ay, Mehdi Mesih, s. 80,81ve 82)
HZ. MUSA GİBİ OLUŞU
Fethullah Gülen taraftarları, hocalarının durumuna birtakım benzetmelerle yorum yapmaktadır. Onlara göre Fethullah Gülen, mukaddes bir davayı üstlenmiş ama bunu düşmanına belli etmeyen bir kahramandır. Şu anda Amerika’nın piyonu gibi gösterilse de, o aslında gizliden gizliye bu ülkenin altını oyan kişidir.
Çizilen tablo, tıpkı Hz. Musa’nın hayat hikâyesinin senaryosuna benzemektir. Bu durumda hakkın taraftarı olan Musa yani Fethullah Gülen için, “Gerçekten de Amerika’yı devirebilecek ve onu firavunluğunda boğabilecek midir?” soruları insan zihnini meşgul etmektedir.
İŞTE YANITLARI
1-Hz. Musa en başında, kendisinin ve misyonunun ne olduğunu bilmiyordu. Fethullah Gülen ise en başta üstlendiği prototip için, kendisinin Amerika için neyi ifade ettiğini çok iyi biliyordu.
2-Hz. Musa’nın destekçileri, başta annesi olmak üzere aile yakınlarıydı. Fethullah Gülen’in ise yakınları CIA-FBI istihbaratçılarıdır.
Sekiz yıl önce Amerika vizesi almak istediğimde bana “Onun yaşadığı Pensilvanya’ya gidip gitmeyeceğim” ısrarla sorulmuştu, ben gitmeyeceğimi ısrarla belirtmiştim. Oraya gideceğini söyleyenlere daha kolay vize verildiğini sonradan öğrendim. Demek ki onun taraftarı olmak, özel bir kolaylaştırıcı sebepti ABD nazarında.
3-Hz. Musa kendi seçimiyle Firavun’un yanına gitmedi. Fethullah Gülen ise planlı olarak bir görev üstlenmiştir.
4-Hem Mehdi hem de “Musavâri” bir rol oynanıp Deccal tasavvuruyla mücadelenin ön safında olduklarını düşünenlerin, hadislere göre Deccalı Mehdi’nin değil, Hz. İsa’nın öldüreceğini bilmeleri gerekirdi. Üstelik Fethullah Gülen, aynı zamanda Hz. İsa da olabiliyordu.
5-Hiçbir firavun, bile bile kendi Musa’sını yetiştirmez. Amerika da kendisinin egemenliği ve hükümranlığını yıkacak bir kişiyi besleyip büyütmez.
KUTBU’L AKTAB VE KUTBU’L İRŞAD OLUŞU
Kutub sözlükte, medâr yani değirmenin alt taşına yerleştirilen ve üst taşın dönmesini sağlayan demir anlamındadır. Kutub’la alakalı olarak tasavvufî kaynaklarda şu bilgilere rastlamaktayız: “Kutub; en büyük veli (Allah dostu), her zaman âlemde Allah’ın nazar (özel koruduğu) kıldığı tek kişidir.
Kutub, bir tarikatın en büyüğü, âlemde Allah’ın iradesini temsil eden evliyanın, rütbe ve derece bakımından en yüksek olanıdır. Kısacası kutub, Hz. Muhammed’in varisidir; ‘Varis-i Resul’dür. Kutub, âlemin ruhu, âlem de onun bedeni gibidir. Her şey kutbun çevresinde ve onun sayesinde hareket eder, her şeyi o idare eder.”
Fethullah Gülen kendisinin makamını anlatırken bir Kutbu’l Aktab ve Kutbu’l İrşad olduğundan, yani Allah’ın otoritesinden sonra ama adeta peygamberlerden üstün ve kalpleri idare eden kişi olduğundan söz eder.
Fethullah Gülen, Kutbu’l Aktab ve Kutbu’l İrşad terimlerini şöyle tanımlamaktadır: “Hz. Muhammed ahirete göçünce, onu bu dünyada temsil edenler, Allah ile irtibatları kavi olan insanlardır. Onlar, mazhariyetleri ve misyonlarıyla bir bakıma yeryüzünde âdeta Kâbe konumundadırlar. Bazen onlar Kâbe’nin etrafında, bazen de Kâbe onların etrafında döner. İşte böyle kişilere ‘Kutub’ adı verilir. Bu kişiler, hep tazarru (Allah’a boyun eğen), naz ve niyaz makamında bulunmaktadırlar. Allah böylelerinin bakışları ile kâinata bakar, merhamet veya gazap eder. Kutub makamının bir adım ötesinde ‘Gavsiyet’ makamı yer alır. Bu makamı kazananların tasarrufları öldükten sonra da devam eder. Kutbu’l-irşad hem kutup hem de gavsdır. O, bütün insanlığı sahil-i selamete çıkaracak bir rahmet ve ışıktır. Özetle, kutbu’l-irşad, kâinatın manâ, mahiyet ve muhtevasını anlatan, yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın matmah-ı nazarı, (hırsla baktığı, herkesten gözü gibi esirgediği) bir hakikat eridir.”
Gülen, kör gözüne parmak sokar gibi, kimi tarif etmiş dersiniz?
ATATÜRK ÖLDÜĞÜ GÜN DOĞMASI
Nureddin Veren, Fethullah Gülen’e ait: “Ben aslında 1938’de doğmuşum, belki 10 Kasım’da, belki onun (Atatürk) öldüğü gün ve öldüğü saat.” sözünü aktarmaktadır.
Bazı tarihlere yoğun ve mistik anlamlar yüklemenin Nurculukta çok önemli olduğunu biliyoruz. Özellikle Kabalacılık öğretisinin eseri olan Ebced hesabı yöntemiyle birçok şarlatanlıkların yapıldığına şahit olmuştuk. Kutlu Doğum Haftası etkinliğini uyduran Gülenci yapı, kendilerine düşman belledikleri Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm gününü de kendi liderlerinin ‘Kutlu Doğumu’na bağlayarak sabote etmek, dolayısıyla Atatürkçü vatanseverlerin maneviyatını kırmak maksadıyla 10 Kasım 1938’i kendilerine hedef seçmiştir.
HZ. MUHAMMED’LE GÖRÜŞMESİ
Fethullah Gülen Cemaat Örgütü soruşturmasının itirafçısı olan bir karı-koca hâkim çift, HSYK seçimlerinde oy istenirken Fethullah Gülen’den etkilendiklerini söylemişlerdi. Güya Fethullah Gülen rüyasında, Kâbe’de Hz. Peygamber ile görüşmüş, Peygamber de Gülen’e, “Seni üzüyorlar değil mi, merak etme az kaldı” demiş ve cemaat içinde yayılan bu söylence zayıf iradeli şahıslar üzerinde manevi bir baskı oluşturmuş.
Çiftin ifadelerine göre Fethullahçı Örgüt; mensuplarını maneviyatlarının gücüne göre 5’lik, 4’lük, 3’lük, 2’lik ve 1’lik diye ayırıyordu. Fethullah Gülen Örgütü soruşturması sırasında açığa alınıp tutuklanan, isimleri savcılıkça gizli tutulan karı koca hâkimler: “2014’ün Ekim ayında gerçekleşen HSYK seçimleri öncesinde Ankara’dan gelen zayıf yapılı, Adanalı, orta boylu, esmer tenli, ismini bilmediğim bir şahıs evime geldi. Fethullah Gülen’in rüyasında Kâbe’ye gittiğini, Kâbe’de Peygamberimiz ile görüştüğünü, Peygamberimizin “Seni üzüyorlar değil mi?” diye sorduğunu, Gülen’in ‘evet’ manasında başını sallayıp ağladığını, bunun üzerine peygamberimizin “Merak etme, az kaldı” şeklinde cevap verdiğini anlatarak HSYK seçimlerini kesinlikle bağımsız adayların kazanacağını, onlar için oy vermemizi ve oy istememiz gerektiğini belirten konuşmalar yaptı.” ifadesini kullanmıştır. Ayrıca aynı çift, Gülen’in Hz. Muhammed ile uyku ve uyanıklık arasındaki yakazada görüştüğünü, Peygamber ile farklı boyutlarda diyalogda bulunduğunu, onu sürekli rüyasında görüp istişare ettiğini, ondan nasihat ve kararlar aldığını ifadelerine eklemiştir.
HZ. MUHAMMED’İN TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA KATILMASI
Fethullah Gülen, Pensilvanya’da yaptığı sohbetinde Türkçe Olimpiyatlarıyla ilgili çok sayıda mektup aldığını, bu mektuplarda Peygamberin de Türkçe Olimpiyatlarına katıldığının yazıldığını ifade ederek kendisi de bu fikre onay vermekteydi. İşte Gülen’in o açıklamaları: “Yaklaşırsan, yaklaşırlar; şirin görürsen, şirin görürler; kabul edersen, kabul görürsün. Senin âlemden beklediğini âlemin de senden beklediğini asla aklından çıkarmamalısın! Arkadaşlarımız ona yakın mektup okudu. Hepsi Peygamber Efendimizin (S.A.V) Olimpiyat Stadlarına teşrif buyurduğunu söylediler. Şimdi ben kendi içimden hep diyordum ki; ‘yav acaba meseleyi tahrif mi ediyoruz, aşağıya mı çekiyoruz, folklordür, şarkılardır, şiirlerdir… bunlarla’. Fakat demek ki bazı hakikatlerin ifade edilmesi adına, ittifakın sağlanması adına, kalplerin birbirlerine karşı yumuşaması adına, bunlar çok önemli faktörler ki; İnsanlığın iftihar tablosu (Peygamberimiz), bazılarımızın, bir kısım mutasavvıf ve sufi görünümlü kimselerin yadırgamalarına rağmen, teşrif etti…”
Ayrıca Fethullah Gülen, bir müridinin “Peygamberimizle birlikte rüyalara gelmişsiniz. Efendimiz: “Twitter’daki paylaşımları ikiye katlayın buyurmuş” sözüne cevaben “Aynen uygulayın! Ne diyorsa onu yapın” şeklinde talimat vermiştir.
ÜZERİNE SİNEK KONMAMASI
Nurculukta “mübarek özel kişilerin üzerine sinek konmaz” inancı vardır. Risale-i Nur’da Hz. Muhammed’in mucizelerinden biri olarak, elbisesine veya vücuduna herhangi bir sineğin konmaması gösterilir. “İslam bilginlerinin, Peygamberlerin varisi” olduğunu bildiren hadisten (Tirmizi, İlim 19; Ebu Davud, İlim 1; İbni Mâce, Mukaddime 17. bab, 223) hareketle, müceddid (dini yenileyen bir çeşit reformist) mertebesinde gördükleri kimi özel kişilerde de mucizeye benzer bu tür şaşırtıcı durumların görülebileceğine itikad eden Nurcular, liderleri (üstad) Said Nursi’nin kerametleri arasında böyle kerametler olduğunu savunurlar.(Risale-i Nur Külliyatı, Lem’alar, s.184) Said Nursi’nin kulaktan kulağa yaygınlaşan kerametlerden biri de, üzerine sinek konmaması söylentisidir. Said Nursi’nin ölümünden sonra onun makamına layık görülen Fethullah Gülen’de de “Sinek konmaması” efsanesi sürdürülmüştür. “Sinek Konmaz Fethullah Efendi!” (Nazif Ay, Deccal Dindarmış, s.125)
EMRİNDEKİ CİNLER
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Fethullah Gülen Cemaat Örgütünün cinleri de kullandığına dair bir iddia ortaya atmıştı. Buna benzer ipe sapa gelmez iddialar İslamcı camiada çok kullanılmaktadır. Hapisten çıkan İbda-C lideri Salih Mirzabeyoğlu da buna benzer şeyler mırıldanmıştı.
Konuya dönecek olursak, Fethullah Gülen’in darbe girişimi başta olmak üzere birçok olayı cinlerle yaptığını savunan Gökçek: “Size çok komik gelecek ama bunu enteresan bir metotla yapıyorlar. Üç harflilerle yapıyorlar. Herkes bundan sonra biraz da bunu tartışsın. İnsanları cinlerle esir alıyorlar. Bakın etrafımızda birçok insanın belli konularda esir alındığı aşikârdır. Böyle bir kabiliyetleri var. Haşhaşiler denmesinin nedeni de bu. İnsanlar büyüleniyor ve esir alınıyor. Onun (Fethullah Gülen) ufak ama değerli bir metali var, ondan dağıtırlar. Bana da getirdiler verdiler bir dönemde. Derler ki ‘Bu üzerinde olduğu takdirde sen her şeyden korunursun.’ Bir de Cevşen’leri var. İçinde de belli bir takım formüller vardı. Bunlarla insanları etkileyip esir alıyorlar. Canlı olarak buna benzer olaylarla karşılaştım. Çok yakınımdaki bir ismin üç harflilerle ne hale getirildiğini, ölecek hale getirildiğini biliyorum. Arkasından bunu bozanlar da vardı. Bir kuyunun içinden bıçak çıktı, o alınıp denize atıldı ve kadıncağız düzeldi. Bunu yaşadık.” dedi. Melih Gökçek, “Madem öyle neden başarıya ulaşamadılar” sorusuna ise “Yapıyorlar da nereye kadar yapıyorlar. Allah’ın kudretine kadar yapıyorlar. ” yorumunda bulundu. (Sözcü Gazetesi, 24.7.2016)
CÜBBELİ AHMET’İN RÜYASI
Cübbeli Ahmet’in Fethullah Gülen grubuyla arasının iyi olmadığı bilinir. Cübbeli’nin, cezaevine girişinden cemaati sorumlu tuttuğu, hatta Kamer Genç’e “Bana komplo kurdular” dediği basına yansımıştı. Oysa Cübbeli’nin Fethullah Gülen’le ile ilgili görüşleri şöyleydi: “Fethullah Hoca grubu nezih bir cemaattir. Hocaefendi’ye saygı duyarım. Mahmut Efendi de kendisini sever, sayar, laf söyletmez. Bunun şahidiyim. Hocaefendinin kanunsuz işlere razı olacağını düşünemem. Bu işi onlara konduramam. Belli ki birileri bizi birbirimize düşürmek istedi. Biz bu oyuna gelmedik. Ben ‘Cemaat bana komplo kurdu’ demedim.”
Ayrıca Cübbeli, Fethullah Gülen’i rüyasında da görmüştü. “Rüyada bana bildirilir, benim rüyam çıkar.” diyen Hoca, “Kendisini çok iyi gördüm. Bana dua ediyordu. Üzüldüğünü söylüyordu” demişti. (ensonhaber, 8.7.2012)
CİZVİT PAPAZI ROLÜ
Fethullah Gülen’in Pensilvanya’daki çiftliği, yani Golden Generation (Altın Nesil) Vakfı’nın çiftliği diye bildiğimiz yerleşke, daha önce Cizvit Tarikatı’nın (Hıristiyan Katolik mezhebi) yaz kampı olarak kullanılıyordu.
Cizvit Tarikatı, Katolik Kilisesi’ne bağlı ve bu kiliseyi destekleyen dört önemli tarikattan biridir. Daha çok papalık kurumunu savunan bir tarikattır. Kendilerine bağlı birçok resmi kuruluş vardır. Tarikatı 1534’te Loyolalı Ignatius kurmuştur. O günden bu güne kadar zaman zaman kiliseyle ters düştüğü olmuş ama özellikle son yıllarda gayet faal ve etkilidirler. Amerikan yönetiminde olduğu kadar Avrupa’nın diğer ülkelerinde de önemli bir tarikattır.
Cizvitlerin temel özelliklerinden biri, eğitime önem veriyor olmasıdır. Küçük yaşta aldığı çocukları okutmakta, temel bilimler noktasında yetiştirmekte ve onları devlete sokmaktadırlar. Cizvitler ile Gülen Örgütünün benzerliği oldukça dikkat çekicidir.
TARTIŞILAN DUALARI
Sandy Kasırgası Duası
2012 tarihinde ABD’de 66 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Sandy kasırgası hayatı felç etmişti. Başkanlık seçiminin iptal edilmesi bile gündeme gelmişti. Kurban Bayramı tatili için okyanus ötesini tercih eden yaklaşık 4 bin Türk de afetten etkilenip orada mahsur kalmıştı.
O tarihte Süper Güç’ü çaresiz bırakan Sandy’e karşı Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen bir dua yazmıştı. Tarihinin en büyük afetlerinden birini yaşayan Amerika üzgün ve şaşkındı. Herkul.org’un resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Gülen’in yazdığı duaya yer verilmişti. .Amerika’yı vuran Sandy kasırgasının, Fethullah Gülen’in yazdığı dualar sayesinde fazla hasara yol açmadığı duyurulmuştu. İşte “Sandy Kasırgası ve Dua Sığınağı”başlıklı o yazı: “Sevgili arkadaşlar, öncelikle duyarlılığınız, dostluğunuz, nezaketiniz, “geçmiş olsun” mesajlarınız ve dualarınız için çok teşekkür ederiz. Dünkü kısa mesajımızda belirttiğimiz gibi, Sandy Kasırgası buradan da geçti. Yetkililer bizim bulunduğumuz yerde ve Pennsylvania genelinde çok yıkım bekliyorlardı ama elhamdülillah korkulan olmadı. Muhterem Hocamız Âyetü’l-Kürsi’yi başa koyarak bir dua yazdı. O metni hemen her taraftaki tanıdıklarımıza gönderdik; duanın kopyalarını çoğaltıp evlerimizin kapılarına ve bulunduğumuz mekânların sınırı olan ağaçlara astık. Ayrıca, yine Hocaefendinin ikaz ve irşadıyla hacet namazları kılıp ilahi hıfza vesile saydığımız niyazlara sarıldık. Cenab-ı Allah’a sonsuz hamdü sena olsun ki birkaç ağaç devrilmesinden başka bizde ve tanıdıklarımızda hasar meydana gelmedi. (Hürriyet Gazetesi’nin 01 Kasım 2012 tarihli haberi)
DARBECİLERE DUASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı oteli bombalayan Fethullah Gülen Örgütü üyesi Deniz Yüzbaşı Haldun Gülmez, Çiğli Askeri Havaalanı’na indikten sonra polisin yaptığı operasyonda yaralı olarak ele geçirildiğinde üzerinden Fethullah Gülen’in duasının bulunması dikkat çekmiştir.
BEDDUALARI
Kelam Biliminde harika ve olağanüstü gösterilerin çeşitleri sayılmaktadır. Mucizeyi peygamberler, kerameti Allah’ın sevdiği bazı özel kişiler sergiler. İstidrac adındaki harikulade gösteri, Allah’ın lanetli kullarına özeldir ve şımartılmak için Allah tarafından adım adım felakete sürüklensin diye sadır olur.
Son bir olağanüstü gösteriye ise ‘İhanet’ denir. İsteği ve duasının zıddıyla rezil edilecek kişide zuhur (ortaya çıkma) eder. Fethullah Gülen, tam da bu “İhanet” teriminin karşısında dikili varlıktır. Çizgi film Tom ve Jerry’deki Tom adlı kedinin çaresizliğini yaşamak Fethullah Gülen’in kaderidir, çünkü mütemadiyen tuzaklar kurup her defasında o tuzağın kendi başına geçmesi, her keresinde kollarını açıp höykürerek beddua ettiği halde bedduanın aksiyle başına belaların gelmesinin başka bir izahını yapamıyorum. Fethullah’ın diğer adı da herhalde “Fitnetullah” olsa gerek, hem kendisi hem de insanlar onun desiseleriyle imtihana tabi tutuluyorlar.
HZ. MUHAMMED İSA’NIN BABASIDIR İDDİASI
“Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar” adlı kitabında Fethullah Gülen, Meryem Suresi 17. ayetinin mealini kendi ifadesiyle şöyle veriyor: ”Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Ruhumuzu göndermiştik de, ona (Hz. Meryem’e) tam bir insan olarak görünmüştü.” Fethullah Gülen sonra şu yorumunu ilave etmektedir: “Acaba ne idi bu ruh? Hemen büyük çoğunluğu itibariyle bütün tefsirler, ayeti kerime de “Ruhumuzu gönderdik” diye belirtilen ruhun Cebrail meleği olduğunu ifade etmektedirler. Ne var ki, burada Kur’an ‘Ruh’ tabirini kullanıyor; ruhun ne olduğunda ise görüş ayrılığı vardır. Görüş ayrılıkları içinde ilginç yorumlar vardır; hatta Hz. Muhammed’in ruhunu içine alacak kadar ilginç yorumlar vardır. Evet, bu da muhtemeldir; zira Hz. Meryem çok afife ve nezihe bir kadındı. Bu itibarla da gözlerinin içine başka bir hayal girmemişti ve girmemeliydi. Ona sadece kendisine helal olan biri bakmalıydı. O da olsa olsa Hz. Muhammed olabilirdi; zira o bir münasebetle Hz. Meryem’in kendisiyle nikâhlandığına işaret buyuruyordu. Bu açıdan da ’Ruh’un Efendimizin ruhu olabileceği ihtimal dahilindedir.”
Fethullah Gülen, cümlesinin sonunda bu konuda kesin ifade kullanmadığını belirtiyorsa da, konuya şüphe çeken bir zorlamayla yaklaşarak ve adeta ayete işkence ederek bir tuhaf yorumda bulunmaktadır. Gülen’in sözünü ettiği işaret, Kenzul Ummal‘daki uydurma hadistir. Güya Hz. Muhammed demiş ki: “Cennette Allah beni İsa’nın annesi Meryem ile evlendirecek.” (F. Gülen, Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar, 2000, s.247-248.)
Nazif Ay