Kadın ailenin hem ayrılmaz bir parçası hem de lokomotifidir. Aile, kadın ve erkeğin ortaklığında devam eden hayati bir meseledir. Öyle sanıldığı gibi geçim işlerinin erkeğe ev işlerinin kadınlara yüklenmesi söz konusu değildir. Aile toplumunun güçlü olmadığı bir ülkenin geleceği kadın için de, erkek için de karanlıktır.
‘KADINA AYRIMCILIK YAPMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR’
Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü sözü bizim her alanda rehberimizdir. Kadınları ve erkekleri belli yükümlülükler içinde tutma anlayışı sonradan ortaya çıkmıştır. Kadına ayrımcılık yapmamız mümkün değildir. Fıtratın gereği tüm yaratılanlara aynı bakmaktır. Köklerimizde de cinsiyet ayrımı yoktur. Konuşmama dikkat ederseniz, hanımefendiler, beyefendiler diye başladım. Bizde efendi kavramı hem unvan hem isimdir. Mecazi anlamı da ağır başlı demektir. Bu kavram çok güzel göndermelere sahiptir.
‘YANLIŞLARIMIZI KENDİ İÇİMİZDE TARTIŞIP DOĞRUYU BULACAĞIZ’
Kadın hakları, çocuk hakları hatta hayvan hakları tartışmalarının arkasında yaşanmış çok fazla ihlaller, yanlışlar vardır. Bizim tarihimizde hamdolsun acı kırılmalar bulamazsınız. İnancımız da, kültürümüz de buna izin vermez. Eksiklerimiz varsa konuşmamız doğaldır. Bunu yaparken hareket noktamız, kendi tarihimiz, kendi kültürümüz değil de batı dünyası olursa doğru yere varamayız. Dün kadını meta anlayışı olarak kullananların, bugün eşitlik adı altında meta olarak kullanması bizim için şaşırtıcı değildir. Türkiye’nin son 200 yılında kadın hakları meselesinde de savrulmalar yaşadık. Asırlar boyunca insanların ayaklarına, boyunlarına zincir vurarak satanların kodları bize ait değildir. Cenneti annelerin ayaklarının altına seren, kadınlara sultan yakıştırması yapan bir milletin böyle bir referansı olamaz. Biz yanlışlarımızı kendi içimizde tartışarak doğruyu bulacağız. Ülkemizdeki kadın hareketlerinin yaptıklarının doğru bulunmamasının arkasında hareket noktası yatar.
‘ŞAHSIM ADINA HEP ŞEREF DUYDUM’
Dezavantajlı kesimin bir yerlere gelebilmesi için çok emek harcadık. Siyasetin her alanında kadınlarımıza yer açmaktan, onlarla yürümekten şahsım adına hep şeref duydum. İlk Beyoğlu’ndaki seçim kampanyamızdan bu yana kadınlarımızın neler yapabileceğini gördük. Meclis’in yüzde 17,5’ini kadınlar oluşturuyor. Bu sayı yeterli değildir.
‘BAŞKA BİR ÜLKE DAHA YOK’
Kadınlara sadece iş hayatında adalet sağlamakla kalmadık. Kadına şiddetin her türlüsünü en ağır şekilde cezalandırma yoluna gittik. Dul kalan kadınlarımızı özellikle gözettik. Hiçbir kadınımızın korunaksız kalmaması için önlemlerimizi aldık. Okullaşmada cinsiyet ayrımını neredeyse sıfırladık. Ailenin korunması için de çok önemli adımlar attık. Aile sosyal destek programları, aile öğretim programlarını hayata geçirdik. Gençlerimize çeyiz desteği ile yardımcı oluyoruz. Yaşlılarımızın ve engellilerimizin evde bakımını teşvik ederek hayatlarını daha huzur içinde geçirmelerini sağlıyoruz. Araştırın, bakın; bizim yaşlılarımıza verdiğimiz önemi veren başka bir ülke daha yok. Biz bir numarayız.
Adalet kavramı hep peşinden koşulan, tartışılan bir alan olarak dikkat çekiyor. Partimizi kurarken adaleti özellikle partimizin adına koyduk. Herkese hakkını vermek demek, bir şeyi herkese vermek demektir. Herkese her şeyi eşit vermek anlamına gelmiyor. Büyük ile küçüğü aynı teraziye koyamazsınız. Güçlü ile güçsüzü aynı maratonda koşturamazsınız. Kadınla, erkeği 100 metrede koşturmak olur mu? Fıtrata uygun olan kadının kadınla, erkeğin erkekle koşmasıdır. Zalimle, mazlumu aynı apartmana koyamazsınız.
Her şeyi yerli yerine koymazsak, zulüm yoluna girmiş oluruz. Adalet hakların adil şekilde dağıtılması demektir. Kadını ve erkeği aynı çizgiden başlamaya zorlamak adil görünmüyor. Ülkemizde de bu konuda geçmişte yapılan yanlışlar var. İdeolojik tartışmalarda kadının sembol olarak kullanılması bizi hep rahatsız etmiştir.