Gerek üniversite sınavına hazırlanma telaşı, gerekse hayatın sınavları, sürekli bir yorgunluk hissine neden olabilir. Bu omuzlarımıza binen yük aslında psikolojimizin bir sınavıdır. Eğer altında gizli bir tıbbi neden yoksa, yorgunlukla mücadelede başarı sağlayabileceğimiz pratik önerilerden bahsettik:
Tükenmişlik koçu Anna Katharina Schaffner, Tanner Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmadan alıntı yapıyor:
-“Takdir ya da minnettarlık eksikliği, tükenme olasılığını önemli ölçüde artırır. Öte yandan, başkalarını takdir etmek de bizim takdir edilme şansımızı yükseltir.”
Modern çağda tükenmişlik sorunuyla başa çıkmak için farklı perspektiflere ihtiyaç duyarız. Tarihsel süreçte insanlık bu sorunla çeşitli şekillerde yüzleşmiş ve tanımlamıştır. Günümüzde ise yorgunlukla mücadele, geçmiş korkularımızla ve hızla değişen toplumsal dinamiklerle bağlantılıdır.
Endüstrileşmeden önce, mevsimler ve gün ışığı çalışma saatlerini belirliyordu. Ancak modern çağda, çalışma hayatı farklı bir tutum gerektirdi. Zaman yönetimi ve verimlilik, erdem gibi algılanmaya başladı. Bu durum, insanlar arasında başarıya ulaşmanın tek yolunun çalışmaktan geçtiği inancını pekiştirdi.
Yorgunluğa karşı en etkili panzehirlerden biri, hobiler edinmektir. Hobiler, hayatımıza neşe ve sosyal etkileşim sağlar. Bahçecilik, sanat veya tırmanış gibi hobiler, tükenmişlik araştırmacısı Nick Petrie’nin “çok yönlü insanlar” olarak tanımladığı kişiler olmamıza yardımcı olur. Bununla birlikte, hobiler bize sadece mutluluk değil, kendimizi geliştirmek için de alan tanır.
Çoğumuz, zihnimizde bizi yargılayan bir iç eleştirmenle boğuşuruz. Bu ses, yetersizliğimiz ve eksikliklerimiz konusunda bizi uyarır. İç eleştirmen olumsuzluğu güçlendirir ve yorgunluğumuza katkıda bulunabilir. Kabul ve Kararlılık Terapisi, bu olumsuz sese başa çıkabilmek için araçlar sunar.
19. yüzyıl filozofu Henry David Thoreau, “yaşam maliyeti” kavramını ortaya atmıştır. Bu kavram, hedeflerimize ulaşmak için harcadığımız zaman, enerji ve özverileri ifade eder. Çoğu zaman, başarı peşinde koşarken, önemli olan şeyleri gözden kaçırabiliriz. Bu nedenle, seçimlerimizin gerçek maliyetini hesaplamak önemlidir.
Yorgun olduğumuzda, taahhütlerimizi yeniden değerlendirmeli, temel değerlerimizle uyuşmayanları belirlemeliyiz. Önceliklerimizi belirleyerek zamanımızı ve enerjimizi daha verimli kullanabiliriz. Hayır demek, kendimize zaman ayırdığımızın ve seçimlerimizin kontrolünün bizde olduğunun bir göstergesidir.
Pareto Yasası olarak da bilinen 80/20 İlkesi, çabalarımızın yalnızca küçük bir kısmının sonuçlarımızın büyük çoğunluğuna yol açtığını belirtir. Bu ilkeyi hayatımıza uygulayarak, en önemli faaliyetlerimizi belirleyebilir ve bunlara odaklanabiliriz.
Tükenmişlik, vücudumuzun ve zihnimizin dinlenme ihtiyacını dile getirdiğine dair bir işarettir. Ancak çoğu zaman, dinlenmeyi ihmal ederek kendimizi daha da kötü bir duruma sokarız. Uygun molalar vermek ve dinlenmenin önemini kabul etmek, yorgunlukla mücadelede önemlidir.
Antik Stoacılar, acının kaynaklarının dış koşullar değil, bunlara verdiğimiz tepkiler olduğunu savunmuşlardır. Dış etkenler üzerinde kontrolümüz sınırlıdır ve bu nedenle, enerjimizi bunlar hakkında endişelenerek harcamak yerine, kontrol edebildiklerimize odaklanmalıyız. Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi Stoacı filozoflar, beklentilerimizi kontrol etmenin önemini vurgularlar. Marcus Aurelius’un dediği gibi: “Sadece bir deli kışın incir arar.”