Edebiyat yapmak sözü kısaltmaktır.Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından ‘Edebi Şehir Bursa’ temasıyla düzenlenen ‘Bursa Edebiyat ve Yazı Akademisi’nin bu haftaki konuğu Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Şahin oldu. Edebiyat yapmak sözü kısaltmaktır.Tayyare Kültür Merkezi’nde yapılan ve ilginin hayli yoğun olduğu etkinlikte, dil ve edebiyat arasındaki ilişkiye değinen Şahin, aynı zamanda Milattan sonra 7’nci yüzyıldan günümüze bilinen tarihiyle Türkçe dilinin edebiyatta nasıl kullanıldığını örneklerle anlattı. Dilin gücü ve Türk edebiyatının oluşumunda Türkçe’nin katkıları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Şahin, “Edebiyat dili, dil ise kullanıldığı toplumu yansıtır. Bir milletin dilinin yolculuğu aynı zamanda edebiyatının da yolculuğudur. Dilin güçlü etkisi, kültür varlığının her yanında kendini duyurur. Toplum, dil, edebiyat, tarih, eğitim gibi kültürün her yöresinde en derin noktalarına kadar dilin damgasını taşır. Dil çepeçevre insan var oluşunun ana koşuludur. Dillerle ilgilenenler, dünyayı bilmenin ancak ve ancak dil vasıtasıyla olabileceğine, var olmanın koşulunun da içinde yaşadığımız dünyayı bilmek olduğuna dikkat çeker” dedi.
Edebiyat boş laf değil
Edebiyatın oluşumu ve dilin edebiyat üzerindeki etkilerine de değinen Şahin, “Edebiyat yapmak bir sürü boş laf etmek, lafı boş yere uzatmak demek değildir. Hatta edebiyat yapmak sözü olabildiğince kısaltmaktır. Bu kısaltmanın da bir sınırı yoktur. Son yıllarda henüz deneme niteliği taşıyan bir cümleden oluşan hikayeler yayınlanmaya başlamıştır. Sanat dallarının birçoğu içinde belli standartlardan söz edilemez. Sanatı, edebiyatı belli kalıplara indirgemek mümkün değildir. Böyle yapıldığında sanat nefes alamaz olur. Kalıplar içine konamayan edebiyat, dille oynanan bir oyun olarak görülür. Bu oyunun taşı, aracı da dildir. Dil temelde iletişim aracıdır. Ancak edebi metinlerde dil neredeyse araç olmaktan çıkarak amaca dönüşür. Elbette edebiyat metni okuru da bir tür iletişimde bulunmaktadır. Fakat bir edebiyat metni aynı zamanda okur tarafından çözümlenmeyi ve özümsenmeyi bekler. Bu kolay bir iş değildir. Okurun öncelikle edebiyat metninin şifresini çözebilmek için hazırlıklı olması gerekir. Üstelik bu tür metinlerde yazar, her şeyi dosdoğru söylemez. Okura da doldurması gereken önemli boşluklar bırakır. Şüphesiz bir metinde okura bırakılan boşluk çoksa o metnin çözümlenmesi dolayısıyla da özümsenmesi güçleşir. Ama okura hiçbir boşluk bırakmayan metnin edebiliği dolayısıyla da iyi bir metin olup olmadığı ayrıca tartışılabilir” diye konuştu.