– Erdoğan’ın Suriye’yle normalleşme mesajı verme nedenleri neler?
Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin’i de devreye sokarak Suriye ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik mesajlarının bölgesel dinamiklerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu, birkaç önemli parametreyle desteklenmektedir. Birincisi, 2015 yılında Suriye’ye gelen Rusya’nın, Suriye’nin toprak bütünlüğünü hem Orta Doğu’da hem de Doğu Akdeniz’de kendi çıkarlarına uygun bulmasıdır. İkincisi ise, bölgedeki tüm cihadist unsurların ayıklanması, hem Rusya hem de Suriye için siyasi açıdan önemli görülmektedir. Bu ilk iki madde, Rusya ve Suriye’nin beklentilerinin kesiştiği noktalardır.
Türkiye açısından, Erdoğan’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı bağlamında süreç olumlu işlerse görüşme iklimine olumlu bakabiliriz” şeklinde verdiği mesaj, Türkiye’nin normale dönmek için olumlu bir dürtü olarak değerlendirilmelidir. Siyasi iktidar da bu yönde bir başlangıç yapmak istemektedir.
Son parametre ise, ABD destekli PYD/YPG yapılanmasının devletleşme stratejisi içeren bir seçim arayışında olmasıdır. Ankara, bu süreci Esad ile diyalog kurarak engellemeyi amaçlamaktadır. Aslında, bu adım için oldukça geç kalınmıştır.
– Erdoğan’ın “Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir” sözleri bağlamında Türkiye’ye düşen rol nedir?
Suriye’de muhalifleri umutsuzluğa sürükleyen unsurlar arasında Esad ve Suriye ordusunun kararlı siyaseti, Rusya ve İran’ın desteği, ABD’nin istikrarsız bölge politikası, Rusya-Ukrayna ve İsrail-Gazze çatışmaları, ABD ile birlikte hareket eden Körfez ülkelerinin tavır değişiklikleri yer almaktadır.
Esad’ın direnişiyle ABD’nin bölgedeki etkisiz politikaları arasında kalan Türkiye, Orta Doğu’da düşük profilli bir ülke haline gelmiştir. Suriye politikasını ve Mısır politikasını yanlış yürüten Türkiye, hızla normalleşme arayışında olmalıdır. Bu durum hem sığınmacı sorununa olumlu katkı sağlayacak hem de Yeni Suriye’de Türkiye’ye rol verecektir. Ancak, ilk olarak Gaziantep Üniversitesi’nin El-Bab’da kurduğu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi gibi yapılanmalar ortadan kaldırılmalıdır, çünkü burası başka bir ülkenin toprağıdır.
– Erdoğan’ın da kabul ettiği gibi, “Bölgedeki istikrarsızlık terör örgütlerine hareket alanı sağlamaktadır.” Terör örgütünün var olduğu yerlerden sökülüp atılması biraz da ABD’ye mi bağlı? ABD burada nasıl bir oyun kurar?
Irak ve Suriye gibi bölge ülkeleri, ABD askerlerinin bölgeden çekilmesi için baskı yapmaktadır. ABD’nin Irak’tan çekilme kararı vermesi halinde Suriye’de de uzun süre kalamayacağı açıktır. Rusya ve Çin’in de desteklediği Türkiye ve Irak merkezli Kalkınma Yolu Projesi bu noktada önemli bir role sahiptir. Bu proje, Türkiye’yi Basra Körfezi’ne bağlayan bir demiryolu ve otoyoldan oluşmakta ve Avrupa’dan Körfez ülkelerine kadar uzanan bir bölgede yeni bir enerji alanı yaratma potansiyeline sahiptir. Türkiye, yeniden şekillenen bu ortamı doğru okumak zorundadır.
– Erdoğan’a göre Suriye’de barış ve istikrarın sağlanması, milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmesi açısından da gerekli. Ancak, sığınmacı meselesinin yükünü en çok çeken ülke Türkiye ve “Nasıl geri gönderileceği” konusunda bir strateji var mı? Doğrusu ne olmalı?
Tarih boyunca Türkiye’nin önemli bir nüfus hareketliliği yaşadığı gözlemlenmiştir. Ancak, bugün Türkiye’deki sığınmacı oranı %12-13’tür ve bu korkunç bir durumdur. İstatistikler, sığınmacıların ikametinin üç yılı geçerse %50’sinin, beş yılı geçerse %72’sinin geri dönmeyeceğini göstermektedir. Türkiye ve Suriye kalıcı bir barış iklimi oluşturamazsa ve sığınmacılara ikamet ettikleri ülkelerde cazip koşullar sunulamazsa, önemli bir nüfus geri dönmeyebilir. Türkiye’nin 2011’den bu yana izlediği tüm bölgesel politikalar felaket getirdi.
– Türk asıllı reformist Pezeşkiyan İran’ın yeni Cumhurbaşkanı oldu. Bölgeye etkisi ne olur, Türkiye-İran ilişkilerinde fark yaratır mı?
Tıp kökenli ve pozitif bilime önem veren Pezeşkiyan, üzerine düşecek gölgelerden arınabilir ve önünü açabilirse İran’ın dünyaya yeniden entegre olması mümkün olacaktır. Kıyafet konusundaki liberal görüşleri ve Batı ile ilişkileri geliştirerek yaptırımları kaldırma yönündeki çabaları göz önünde bulundurulduğunda Pezeşkiyan’ın halk desteğini de arkasına alabileceği görülmektedir. Dini lider Hamaney’in bir filtre görevi üstlenmesi beklenmekle birlikte halkın Pezeşkiyan’a verdiği desteği görmezden gelmeyecektir.