Cübbeli Ahmet’ten bir Vehhabilik uyarısı daha: Sonu kan ve katliam olacak; FETÖ’de olduğu gibi iş işten geçecek Kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Vahhabîlik uyarılarına devam ediyor. Sakarya’da vaaz veren Kuveytli Şeyh Osman el Hamis üzerinden il müftüsünü eleştiren Cübbeli, işin sonunun FETÖ gibi olacağını öne sürdü.
GÜNDEM – Cübbeli Ahmet’ten bir Vehhabilik uyarısı daha: Sonu kan ve katliam olacak; FETÖ’de olduğu gibi iş işten geçecek Üç hafta önce Sakarya’ya gelen Kuveytli Vehhabi “şeyh”i Osman el Hamis’in Tozlu Camii’nde şehirde yaşayan Araplara hitaben konuşma yapmasına tepki gösteren kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet’ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü,
“Adam manyak mı ki Diyanet’in camisinde Müftü’nün yanında ben Vehhâbîyim diyecek ve Türkiye’nin aleyhine konuşacak? Zaten şu anda onların yapmak istedikleri şey Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı methederek kendilerine yer edinmek.” ifadelerini kullandı.
Sakarya Müftüsü Hasan Basiş, el Hamis’in bölgede yaşayan Arapların davetlisi olarak geldiğini belirterek, iddialara yanıt olarak,
“Namaz kıldırdığı iddiası yalan. Sadece 15 dakikalık kısa bir konuşma yaptı. Sakarya’daki Araplara ‘Bu memleketin kıymetini bilin’ dedi. Kesinlikle Vehhabilik propagandası yapmadı.” açıklamasını yapmıştı.
Diyanet’in kontrolü kaybettiğini söyleyen Ünlü,
‘Vehhabi isimlere izin vermeye devam edilmesi halinde iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağı’ konusunda uyarıda bulunmuştu.
Cübbeli Ahmet sosyal medya üzerinden yaptığı son açıklamalarında ise,
“Tabi ki bir zaman sonra kendilerine yer edinince o zaman herkes hakikati görecek ama Fetö’de olduğu gibi iş işten geçecek.” ifadelerini kullandı.
“Sakarya Müftüsü Hasan Başiş’e Dikkat!
Şimdi Sakarya Müftüsü Hasan Başiş kendini medyabar ve serbestiyet gibi internet sitelerinde savunmaya kalkmış, savunacağım derken de batırmış. Özellikle Akit de bunu bana cevap mahiyetinde yayınlamış. Şimdi onun sözlerini tek tek çürüteceğim
Evvela şunu beyan edeyim ki bu H. Başiş evvelce de Accan el-Hadid’den “Seyyidimiz ve mürşidimiz” diye övgüyle bahsederek ortalığı karıştıran ve gazetelerde manşet olan şahış.
Bu konuda H. Başiş: “Gelen kişi Kuveyt’te Fetva Komisyonu’nda olan biri” demiş. Oysa o komisyon Vehhâbîlerle dolu, bu kişinin yakın arkadaşı olan komisyon başkanı ve Kuveyt Müftüsü Muhammed Tebatebayi ise Suudi Arabistan’daki “Kibâru’l-Ulema Heyeti”nin üyesi.
İşte bunu düşünürseniz zincirleme trafik kazasını daha iyi anlarsınız. Vehhâbî olmayan birini Suud’un Ulema Heyeti’ne hiç alırlar mı?!
H. Başiş: “Kendisi Arapların sevdiği biri.” demiş. Arapların bir kişiyi sevmesi Türkiye’nin camilerinde konuşmasına yol vermeyi mi gerektirir?!
Devamla Müftü: “Ben devlet adamıyım. Neyin ne olduğunu bilirim. Biz bilip bilmeden konuşmayız, herkese de konuşma hakkı vermeyiz. 35 yıldır devlette çalışıyorum. Bu imam ülkeye kaçak olarak gelmemiş.” demiş
35 senelik devlet adamlarımızın durumu buysa ört ki ölem, ülkeye normal yoldan gelen herkes için camilere cemaat doldurulup konuşma yapması mı sağlanacak?!
H. Başiş: “Camide herhangi bir provokasyon olmadı, herhangi bir sıkıntı olmadı.” demiş. İlk konuşmada provokasyon olur mu?
Tabi ki bir zaman sonra kendilerine yer edinince o zaman herkes hakikati görecek ama Fetö’de olduğu gibi iş işten geçecek.
H. Başiş: “Vehhabilik propagandası falan yapılmadı. Türkiye’nin aleyhinde en ufak bir söz söylenmedi.” demiş.
Adam manyak mı ki Diyanet’in camisinde Müftü’nün yanında ben Vehhâbîyim diyecek ve Türkiye’nin aleyhine konuşacak? Zaten şu anda onların yapmak istedikleri şey Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı methederek kendilerine yer edinmek.
H. Başiş: “Ben kendisini tanımam bilmem.” demiş. Ama öncesinde: “Ben neyin ne olduğunu bilirim. Biz bilip bilmeden konuşmayız, herkese de konuşma hakkı vermeyiz.” demişti. Hem adamı tanımadığını söylemiş hem de tanımadığını konuşturmadığını ifade etmiş. Bu ne yaman çelişki!
Halbuki onun konuşturduğu Osman el-Hamis birçok İslam ülkesinde konuşması yasak olan biri. Kuveyt’in resmi müftüsünün arkadaşı. Zaten geride dediğim gibi Kuveyt Müftüsü de Vehhâbî. Kuveyt, Vehhâbîler içerisinde en şiddetli olan bir ülke.
Yemen ulemasından, Suriyeli ve Iraklı büyük şeyhlerden birçoğu bu adamların faaliyetlerinin sonunun Türkiye’yi karıştırmak, kan ve katliam olacağını bana beyan ettiler ve yetkililere bildirmemi istediler.
Zira milyonlarca Arap kardeşimiz Türkiye’ye sığınmışlar ve Vehhâbîlerin Irak ve Suriye dahil her yerde neler yaptığını görmüşler şimdi Türkiye’nin de karışmasını nasıl istesinler?
H. Başiş bir daha böyle işler yapmayacağını söyleyebiliyorsa ne âlâ değilse Accan ve Hamis olaylarından sonra daha ne çanaklar kıracağını izlemeye devam edeceğiz.
Bir iki gün içinde açıklayacağım üzere Suudi Arabistan’da okuyanlara dikkat edilmelidir. Bu hususta birkaç isim daha vereceğim. Diyanet buralarda okuyanlara vazife vermemelidir, bünye içinde varsalar fikirlerini dikkatle inceleyip zararlı gördüklerini tasfiye etmelidir.
Nitekim Hamis Vehhâbîsini konuşturan Sakarya Müftüsü Hasan Başiş’in de 1985’te Medine İslam Üniversitesi’nden mezun olduğu dikkate alınacak olursa bu kaidenin doğruluğu daha iyi anlaşılmış olur.
Diyanet’e yaptığımız bu tavsiyenin Fetö hususunda yaptığımız uyarılar gibi manasız kalacağını düşünsem de biz yine “Kaç kere seslendim ama herhalde evde bir canlı yok” beyti fehvâsınca vazifemizi yapıyoruz.”
Kaynak: Yeniçağ