Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet BÜYÜKATAMAN iP’e un serenlere sağlam kapak yaptı…
İşte İsmet Büyükataman’ın o basın açıklaması;
Türkiye çetin süreçlere göğüs germekte, vahim darboğazları aşmak için kıyasıya, kıran kırana mücadele vermektedir. Önümüzü kesmek için pusuya yatanların, ömrümüzü kısaltmak için fırsat kollayanların varlığı açıkça anlaşılmaktadır.
Her türlü melanet, kamuoyunun önünde alenen sergilenmektedir. İç ve dış karanlık odaklar boş durmamakta; Türklüğün ve onun yeryüzündeki mücevheri Türkiye’nin hasımları, geri adım atmamaktadırlar. Devamlı üzerimize gelmekte, etrafımızda sürekli tuzak kurmaktadırlar. Türkiye’nin yıkımı için ittifak edenler, ihanet ve ihtilaf çukurunda da ortaktırlar.
Tarihin yarım asırdır sınadığı, kurgulanan her cendereden başarıyla çıkan Milliyetçi Hareket Partisi’nin aleyhine senaryo yazmak da bu çerçevede, adeta bir alışkanlık halini almıştır. Zira görünür/görünmez, muhteris figüran da oyuncu da mebzuldür. Dikkatle tahlil edildiğinde, aslında habis planların ve sinsi projelerin milli bekanın ağır hasar görmesine yönelik olduğu görülmektedir. Kara kampanyaların asıl sebebi de kötüleme, kara çalma ve itibarsızlaştırma girişimlerinin esas gayesi de bu amaca hizmettir.
Bütün dünyanın idrak ettiği açık gerçeği bir kez daha yineliyoruz. Davamız, hak ve hakikat davasıdır. Davamız, millet ve memleket sevdasıdır. Derdimiz Türkiye’dir, dileğimiz kutludur. Hamd olsun bugüne kadar hiç mahcup olmadık. Hiçbir zaman mağlup olmadık. İşte bu yüzden deliye dönüyorlar, idraklerini kaybediyorlar. Temyiz kudretlerini kaybedip vasi atanacak hâle geliyorlar.
Bilindiği üzere; “Kınalı Yapıncak”, partisinin Grup Toplantısında partimizi hedef alan sözler sarf etmişti. Sayın Genel Başkanımızın veciz ikazından sonra gemi iyice azıya alıp, edebi bir tarafa bırakarak mahalle ağzıyla cevap yetiştirme gayretine girişti.
Siyasi üslupsuzluğu bir üslup haline getiren ve bununla da övünen ama 24 Haziran seçimlerinde aziz milletimizin verdiği dersi bile hâlâ idrak edememiş olan “Kınalı Yapıncak”, terbiye sınırı bırakmadan partimizi ve şartlı ceza indirimi teklifimizi eleştiriyor; “Bu af hikâyesini getirir de FETÖ’nün kodamanlarının salıverilmesine bağlarsanız…” diyor.
“Kınalı Yapıncak” ve yancıları bilmez ama millet farkındadır ki 15 Temmuz’dan çok önce FETÖ belasına bayrağı ilk olarak MHP açtı. 15 Temmuz gecesi ise Ankara’daki ilk çıkışı MHP yaptı, millî duruşu MHP gösterdi. Temyiz kudreti kaybının belirgin bir göstergesi olan hafıza kaybıyla dumura uğradığı için kendisi hatırlamayabilir ama Ülkücü Hareket çok iyi hatırlıyor. Kendileri “yurtta sulh” deyip FETÖ’cü hakimlerle MHP’yi ele geçirmeye çalışırken MHP, FETÖ’ye karşı bir savaş veriyordu ve bir milim bile geri adım atmıyordu.
FETÖ liderinin “O hanıma sahip çıkın, koruyun.” dediği hanım kimdir? “İçişleri Bakanı biz yaptık, bizim referansımızla oldu” dedikleri kişi kimdir? Tabi ki bu kişi FETÖ üzerinden sahte racon kesen kişidir. Türkiye bunları bilmektedir.
“FETÖ’nün kodamanları”ndan bahseden “Kınalı Yapıncak”, “FETÖ kodamanı” görmek istiyorsa, “Kınalı Yapıncak”ı kastederek “FETÖ’cüler ona destek veriyor.” diyen Genel Başkan Yardımcısına, “Ben FETÖ’nün Belediyeler başimamıyım.” diyen milletvekiline ve dönüp geçmişine bakıp, eski konuşmalarını dinleyip “1980 öncesi Fethullah Gülen’in dinlerarası diyalog modeli uygulansa sağdan soldan ölümler olmazdı.” diyen kendine bakmalıdır.
15 Temmuz darbe planını çok öncesinden bilen FETÖ mensuplarının tamamı niçin MHP kongresinde taraf olup, adeta seferberlik ilan edip “Kınalı Yapıncak”ı desteklemiştir? Soru bu kadar basittir.
15 Temmuz darbe girişimini yapanların kendine “Yurtta Sulh Konseyi” demesiyle, “Kınalı Yapıncak”ın MHP kongresi yaptırmak için Türkiye’yi gezerken her gittiği il ve ilçede “MHP iktidarında “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini hayata geçireceğiz” cümlesini kurması tesadüf müdür?
“Kınalı Yapıncak”ın gezdiği tüm il ve ilçelerde tekrarladığı çok ilginç başka bir söz daha vardır. “Muhteremlere ot yoldurmazsak namerdim” bu söz, herkesin bildiği gibi askerde talim terbiye amaçlı fiili ceza sistemi modelidir. Bu da mı tesadüftür? FETÖ’nün siyaset ayağı ortaya saçıldığı gün bunlar net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Ayrıca kendilerinin “Molla Kasım” olduklarını söyleyip, yeni Molla Kasım’lar burada diyen “Kınalı Yapıncak”, anlaşılan Molla Kasım’ın partisinin adı gibi sahte “iyi” olduğunu bilmiyor.
Hikâyenin aslı şöyledir: “Molla Kasım isminde bir kaba softa ve ham yobaz, Yunus’un şiirlerini almış eline, bir dere kenarında okumaya başlamış. İlk bin şiiri okuyunca “Bunlar şeriata uygun değil.” deyip binini de dereye atmış. İkinci bin şiiri de okumuş ve yine “Bunlar da şeriata uygun değil.” deyip bu şiirleri de yakmış. Üçüncü bin şiire başlayınca, “Derviş yunus bu sözü eğri büğrü söyleme seni sigaya çeker bir Molla Kasım gelir.” beytini görmüş “Ben ne yaptım, ben ne ettim?” vahlanmalarına vasıl olmuş. Derler ki ilk bin şiiri sulardaki varlıklar okurmuş. Yakılan ikinci bin şiiri ise gök ehli terennüm edermiş. Üçüncü bin şiir de insanlara kalmış.”
Netice olarak Molla Kasım kendileriyse, Yunus da eleştirdikleridir. Dolayısıyla kendilerinin yanlış yaptıklarını kabul etmektedirler.
MHP’ye “küçük ortak” benzetmesi yapan siyasi üslupsuz, öyle sanıyoruz ki işportaya düşen, “yeni bir Genç Parti” rolüne soyunmuş olan partisini kurtarma peşindedir. Unutmayalım ki Genç Parti de 2002 seçimlerindeki misyonunu tamamladıktan sonra ilk yerel seçimlerde tabela partisine dönmüştü. Merak etme, çok sürmez. 6 ay sonra, adı gibi her şeyini taklit ettiğin adını da partini de anan kalmaz.
Hayatı siyasal pazarlıkla ve “küçük ortak” olma gayretiyle geçmiş, beş parti değiştirip her seferinde bir önceki söylemlerinden kendi ağzıyla rücu etmiş, en sonunda kendi kurduğu partisinde de iki defa beyan ettiği istifasından geri adım atmış bu pazarlamacının yetiştiği siyaset geleneğinde, sığınacak liman arama hastalığı kalıcı hâldedir.
Milliyetçi Hareket Partisi, kurulduğu günden bu yana millet eksenli siyaset yapmakta ve Türk Milleti’nin iradesini siyasetinin merkezine koymaktadır. En önemlisi de dünyaya Ankara merkezli bakar ve Ankara merkezli-Türk Dünyası eksenli bir dünya tasarımı hedefler. Bilir ki böylesi bir dünya, sadece Türkiye’yi ve Türk Dünyası’nı değil aynı zamanda İslâm Âlemi’ni ve bütün insanlığı adaletle buluşturacak ve kulun, kula kulluğuna mani olacaktır.
Kaptı-kaçtı mantığıyla hareket edip “az zamanda çok ve büyük götürmek” misyonuyla yaşamış ve siyaset yapmış kimselerden müteşekkil bir partinin/şirketin, böyle ulvî hedefleri anlamasını beklemesek de “Balık bilmese de Halık bilir.” demeye devam edeceğimizden ve yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır.
“Demirden korksa trene binmeyeceği”ni ifade edene, bir kere yanlış trene bindiyse; koridordan ters tarafa yürümesinin hiçbir anlamı olmayacağını hatırlatmak isteriz. Son olarak; Ülkücü Hareketin “kadife eldiven içindeki demir yumruk” olduğunu da kimse unutmamalıdır.