Atatürk’ü, Cevad Abbas Gürer ve Fuad Bulca yolcu etmiştir Çankaya’daki o bağ evinden. Nereye mi?
Büyük Taarruza!
Zekice bir hamledir bu çay ziyafeti haberi. Atamız Ankara’dan gizlice ayrılır, 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başlar ve sonrası malum… Kazanılan zafer ile bugün özgürce bu topraklarda yaşayabiliyoruz. Bu anlatıda bizi bambaşka bir hikâyeye sürükleyen ve adını unuttuğumuz bir kişi vardır, gelin kim bu kişi bakalım;
Atatürk’ün Ankara’dan ayrılarak cepheye gitmeden önce Konya’da evinde kaldığı bir kişi vardır; işte o ilginç hikâyenin kahramanı Behiç Erkin’dir. Kim midir bu kişi? 10.Yıl Marşı’nda geçen “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” cümlesinin gizli öznesidir. Öte yandan Atatürk’ün güvendiği, fikrine saygı duyup her daim düşüncelerine başvurduğu ve dertleştiği sayılı kişilerden biridir. Kendisine “Erkin” soyadını da Atatürk vermiştir.
Behiç Erkin, Harp Akademisinden 1901’de mezun oldu. Kurmay yüzbaşı olarak Selanik-İstanbul demiryolu şefliğini yaptı.
1909’da Beyoğlu’nda Markiz Pastanesi’nin karşısındaki sokakta bir ev kiraladı, Atatürk ile birlikte bu evde kaldı.
1918’de Azerbaycan’ın ilk düzenli ordusunu kurmakla görevlendirildi, Azerbaycan’ın Jandarma Teşkilatı’nı kurdu.
1920’de mütarekede İstanbul’daydı ve Atatürk’le birlikte Anadolu’ya geçti. Orada Kurtuluş Savaşı’na katıldı. 6 Temmuz 1920’da İsmet İnönü Genelkurmay Başkanıydı Behiç Erkin’e ikinci başkanlık teklif etti. Behiç Erkin Atatürk’e danıştı. Atatürk “Demiryollarının başına sizin geçmenizi isterim. Zaten Gelibolu Harbi’nde de bu görevi layıkıyla yapmadınız mı? Siz cephelere askerlerimizi getirmekte başarılı olun ki, ben de cephelerde başarılı olabileyim” dedi.
Behiç Erkin, Devlet Demiryolları’nın kurucusu ve ilk Genel Müdürü oldu. 1920-1926 arası bu görevi sürdürdü. Kurtuluş Savaşı’nda kurduğu demiryolları ile cepheye asker, erzak ve silah sevkiyatının yapılmasını sağladı. Çanakkale Harbinde cepheye tüm lojistiği üstlendi ve harbin görünmeyen kahramanlarından biri oldu. Savaştaki bu yararlılığı neticesinde Alman İmparatoru tarafından en değerli madalyaları olan Demir Haç Madalyası’yla ödüllendirildi.
Bayındırlık Bakanlığı, Büyükelçilik yaptı. Millî İstihbarat Teşkilatı’nın 13 kurucu üyesinden oldu.
1926’da Bayındırlık Bakanı olunca demiryollarını millileştirilmesini sağladı. İlk demiryolları müzesini ve ilk demiryolu okulunu o açtı. “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları” adını koydu. Şimdilerde unutulsa da Cumhuriyetin o aydınlık günlerinde “Demiryollarının Babası” namıyla tanındı.
1939’da Türkiye’nin Paris Büyükelçisi oldu. Paris, Nazilerce işgal edildi ve Yahudilere soykırım başladı. Bu soykırıma engel olmak istedi. İnsanlık dramına seyirci kalmadı, 20 bine yakın Yahudi’ye Türk pasaportu verdi, Türkiye’ye trenlerle gönderilmesini ve hayatta kalmalarını sağladı. Savaşın ardından Fransa’nın en yüksek nişanı olan Legion D’Honneur madalyası ile kendisine teşekkür edildi.
11 Kasım 1961’de vefat etti. Vasiyeti gereği genel müdür olarak ilk çalıştığı Eskişehir Enveriye yakınlarında “İzmir-İstanbul-Ankara” hatlarının birleştiği yere mezarının yapılmasını istedi. Mezar yapıldı. Ama çevre halkı kim olduğunu bir türlü çözemedi; “Zamanında adamın biri kendini raylara atıp intihar etmiş, işte bu mezar da o adamın mezarı” diye düşündü. Seneler sonra bir anıt mezar anca yapıldı.
Torunu kitabını yazdı ilgi görmedi şimdilerde 2 TL’ye sahaflarda satılıyor. Bir ara bizimkiler “Schindler’in Listesi”nden etkilenip Hollywood ile anlaşılıp filmini yapmak istedi. O da unutuldu gitti, kendi gibi…
10.Yıl Marşının gizli öznesiydi o. “Demiryollarının Babası”… Bilir misiniz, 10.Yıl Marşı’nda geçen “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” cümlesini de marşa o ekletmişti.
BehiçErkin
Atatürk
10.YılMarşı