Youtuberlar, çocukları kullanarak para mı kazandılar! Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Youtuber Mert Karakaş ve Burak Tutal’ın ‘sosyal deney’ adı altında yayımladıkları ve Diyarbakırlı iki çocuğun yer aldığı görüntülere ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Bildirici yazısında, “Aslında bu iki YouTuber, önceden senaryosunu yazdıkları bir oyunu gerçekleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bir ticari faaliyette bulunmuş oldular. “Diyarbakır’da iyilik yapan çocuklara tablet vermek” adını verdikleri videoyu 1 milyondan fazla insan izledi. Onlar da bu çocukları kullanarak para kazandılar.” Dağıtılan tabletler için sponsor olan kebapçı da görüntünün sonundaki duyuru sayesinde epey bir reklam yaptı” ifadelerini kullandı.
Medyanın söz konusu görüntülere ilişkin rolüne dikkat çeken Bildirici, “Medya Diyarbakırlı çocukların ticari amaçla kullanılmasına ortak oldu” dedi.
Bildirici’nin yazısından ilgili bölüm şöyle:
Peki, iki YouTuber’ın kurguladığı bu oyunun medyada haber yapılmasında gazetecilik ilkelerine uyuldu mu? Bu soruyu yanıtlamak için Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne bakalım. Bildirgede “çocuk” başlıklı maddede önce “suça itilmiş çocuklar” ve “cinsel saldırılar” ile ilgili ilkeye yer veriliyor; ardından da şu uyarıda bulunuluyor:
“Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır.
Çocuklarla ilgili haberlerde soruna dikkat çekmek, kamuoyunda yaratacağı etki ve yarar dikkate alınmalıdır.”
Diyarbakır’da çekilen görüntünün, “çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek bir durum” olduğunu söyleyebiliriz. Bu görüntülerin yayımlanmasının bu ülkedeki başka çocukların davranışları üzerinde olumlu ya da olumsuz başka etkisi de olabilir. Bunu da uzmanlar söyleyebilir.
Gazeteciler röportaj yapmamış olsa da “aile büyüğü” ya da “çocuktan sorumlu bir kişinin” izni olmadan, uzman görüşü alınmadan çekilen bu görüntüleri olduğu gibi yayımlayan medya kuruluşları, bildirgedeki çocuklarla ilgili bu ilkelere aykırı davranmış oldular.
Çocukların kullanıldığı bir sosyal medya ürününü tanıtarak çocukların kullanılmasına ve teşhirine aracı olmak yanlıştı. Çocukların mahremiyeti ihlal edildiği gibi yüzleri de kapatılmayarak ikinci yanlış yapıldı. Üçüncü yanlış da çocuklar ve ailelerinin aranıp bulunmaması, görüntülerin hiçbir araştırma ve sorgulamaya tabi tutulmadan yayımlanmasıydı. Dördüncü yanlış da çocuk işçiliğin normalmiş gibi sunularak meşrulaştırılması. Haberlerde çocuk işçiliğe yönelik bir uyarıda bulunulmadı.
Ayrıca medyadaki haberlerin çoğunda çocukların -izinsiz ve onaysız şekilde- kullanılması ve teşhirine yönelik tepkilere de yer verilmedi. Diyarbakır Barosu’nun açıklamasındaki eleştiriler görüntüyü çeken iki YouTuber ile ilgili olduğu kadar üzerine o görüntüyü bilgi eklemeden yayımlayan medya kuruluşları için de geçerli:
“Kendilerini medeni, kendilerinden olmayanı ise temel insani özelliklerinden dahi mahrum gören üsttenci bir zihniyetin ürünü olan sosyal deney adlı video çocukların haklarına yönelik ihlal oluşturmaktadır.
Görünür olma arzusuyla paylaşılan video çocukların mahremiyetini ve unutulma hakkını ihlal etmektedir. Görüntüler paylaşılırken çocukların tanınmalarını ve herhangi bir tehlikeye maruz bırakılmalarını önleyecek şekilde paylaşım yapılması ve yine çocuklar ile velilerinin rızasının alınması gerekmektedir.
Bu önemli noktalara riayet edilmeden yapılan paylaşımlar çocuklar bakımından hayatlarının ileriki aşamalarında sorun teşkil edecektir. Bugün sessiz kaldığımız takdirde böylesi olayların daha çok yaşanacağını bildiğimizden tepkimizi dile getiriyor ve ilgili videonun daha fazla paylaşılmamasını temenni ediyoruz.”
Görüldüğü gibi, Diyarbakır Barosu’nun eleştirisi de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki ilkelerle örtüşüyor. Baro da çocuk haklarına ve rıza alınmadan tanınır şekilde görüntülerinin yayımlanmasının yanlışlığına dikkat çekiyor.