Yörükler’in Rıza’sı taakkk, taaakkkk. Havada uçuşan kargalara köy kahvesinin önünden böyle bağırarak ürkütüyordu Yörüklerin Rıza’sı. Başında şapkası, yakasız yelvesi* onun üstünde setresi** ceplerinde cevizleri, kuşağının arasında köpekleri kovmak için taşları eksik olmazdı.
Yörükler’in Rıza’sı taakkk, taaakkkk
Yörükler’in Rıza’sı taakkk, taaakkkk
YEREL – Havada uçuşan kargalara köy kahvesinin önünden böyle bağırarak ürkütüyordu Yörüklerin Rıza’sı. Başında şapkası, yakasız yelvesi* onun üstünde setresi** ceplerinde cevizleri, kuşağının arasında köpekleri kovmak için taşları eksik olmazdı.
Köy kahvesinin içinde ocaklığın yanında dışarısını endişe ile gözleyen Koreli Salih sara hastası yeğeni Rıza’yı sakinleştirebilmek için ocaklığın yanındaki bakır ağacını*** ve iki tenekeyi ona doğru uzatarak; “Tatlıbınar’dan su getir Rıza” diyerek gönderdi.
Rıza agam çocukluğundan beri sara hastasıdır. Bu hastalık onu rahat bırakmaz. Nerede nasıl düşeceği belli olmaz. Özellikle soğuk kış günlerinde sıcak sobanın yanına oturması bu düşüşleri hızlandırır. Bu yüzden yüzü yara içindedir ama bu yaralar bir o kadar da çabuk iyileşir.
Yörükler’in Rıza’sı
Çocukluğu sonrasında iyileşme umudu kalmayınca ablası Kadriye ve eniştesi Koreli Salih sahip çıktılar Rıza agama. Kadriye ablası Rıza agamı yıkanmaya ikna edebilmek için ne diller dökerdi. Köy içinde onu kızdırmadıkları sürece asla kimseye zararı olmaz. Köpeklerle özel bir ilişkisi vardır, ona havlayan köpeklere diş biler, kuşağındaki taşları gıcırdatarak köpeklere seslenirdi; “Sıkıysa gelin, haydi” diye.
En sevdiği cebinden eksik etmediği birinci cıgarasıydı. 74 yılında köye gelen akülü küçük televizyonun bulunduğu köy kahvesine girmek için Yumuk İbrahim’in İlhan az mı dal cıgara verirdi Rıza agama. Yoksa almazdı kahveye Vaysal’ın kızanlarını.
Ceviz zamanını en iyi Rıza agam bilirdi. Cevizlikte canı hangi ağaçtan isterse ceplerini cevizle doldurur, o dönem cevizsiz kalmazdı.
Bakır ağacına takılı iki teneke suyu ocaklığın yanındaki toprak büyük küpe boşalttıktan sonra aşağı odunluğa iner, kahvenin yakacak ve çay yapmakta kullanmak için odun keserdi. Baltayı her indirdiğinde “ıh” diye bir ses çıkararak.
İşi bittikten sonra acıkan karnını doyurmak için ya Kadriye ablasının evinin yolunu tutar veya köy içinde belirlemiş olduğu birkaç haneden birinin önüne gelir odunluğa otururdu.
Her ay birkaç defa gelirdi Rıza agam bizim odunluğun önüne de. Ninem bilirdi huyunu; “Rıza hoş geldin, önce karnını doyuralım senin” diyerek evde ne varsa siniye yerleştirir odunluğun başında bekleyen Rıza agamın önüne koyardı. Büyük bir iştahla karnını doyuran Rıza agam doyduktan sonra ne ikram edilirse edilsin ağzından tek kelime çıkardı;
“Ihıı” Yani hiçbir şey istemem demekti bu
Komşu köyler olan Ömeroba ve Hacıdanışment’e sık sık gider, bazen yolunu uzatır akrabalarının olduğu Taşlımüsellim’e, Küçünlü’ye kadar üşenmeden yürüyerek uzanır, oralarda bazen günlerce kalır, köyde yakınlarının endişelenmesine neden olurdu. Ulak**** zamanı bir bakardık Rıza agam yüklenmiş bir ulak omuzlarının üzerine Kadriye ablasının bahçesine bırakırdı.
Özlediği akrabalarını görmek için çıktığı Taşlımüsellim yolu son yolculuğu oldu Rıza agamın. Yolda Sarıdanışment yakınlarında tutulduğu sara nöbeti sonrasında bir daha ayağa kalkamadı. Sabah merada cansız bedenini buldular Rıza agamın.
***Suya giderken uçlarına iki teneke veya kova bağlanan ağaçtan yapılmış eğri bir taşıyıcı
****Yeni sütten kesilmiş keçi yavrusu