Yavaş ilerleyen Parkinson hastalığının en çok bilinen göstergeleri arasında titremenin yer alıyor. Peki hangi durumlar Parkinson belirtisi sayılır? Hastalık genellikle 60 yaş üzerindeki kişilerde ortaya çıksa da hastalığı etkileyen genetik ve çevresel faktörler nelerdir? Hastalığın yavaş ilerlediğini ve kişinin yaşam kalitesini düşürdüğünü aktaran Koç Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Feriha Özer, hastalığın belirtilerinin ellerde sertlik, hareketlerde yavaşlama ve uyuşukluk, donuk bir yüz ifadesi, monoton konuşma, ağızdan salya sızması, yutkunma güçlüğü, halsizlik ve yorgunluk olduğunu söyledi. Özer, düzenli egzersizin hastalıktaki bazı belirtilerin düzelmesine katkısı olduğu belirtti.
Toplumda farkındalığı artırmak, hastalığın önlenmesi ve tedavisinde başarının artırılmasının hedeflendiği Dünya Parkinson Günü kapsamında Prof. Dr. Feriha Özer, Parkinson hastalığının belirtilerinden ve tedavisinden bahsetti.Parkinson hastalığının, dopamin üreten beyin hücrelerindeki azalma ve kayma olduğunu belirtti. “Dopamin üreten hücrelerdeki kayıp, yüzde 70 düzeylerine çıktığında hastalık belirtileri görülmeye başlar. Dopamin, hareketlerin kontrolünde ve koordinasyonunda rol oynayan kimyasal bir maddedir. Yaş ilerledikçe hastalıkta görülme oranı artar. Başlangıç yaşı genelikle 60’tır, daha erken başlayan olgular da vardır. Parkinson’un 65 yaş üstü bireylerde görülme oranı yüzde 1 civarındadır. Giderek yaşlanan toplumlarda görülme oranı ise gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de görülme sıklığında artış beklenebilir.” dedi.
Parkinson hastalığının belirtileri nelerdir?
Özer, Parkinson hastalarında görülen belirtileri şöyle aktardı: “Elde titreme, hareketlerde yavaşlama ve kas sertliğinin eklendiği ilerleyici bir hastalık olan Parkinson hastalığı, en sık bir elde titremeyle başlar. Titreme daha sonra aynı taraftaki bacakta da görülebilir ve karşı el ve bacakta da ortaya çıkabilir. Çene ve dudaklarda da titreme olabilir. Hastalarda yavaşlık olarak gözlenen belirti, tanı için mutlaka olması gereken bulgudur. Yüzde mimik kaslarının hareketinde yavaşlık, yüzde donukluk, göz kırpmada azalma görülür. Yavaşlık kolda başlarsa hasta cansızlık, çabuk yorulma, kol salınımının azalmasından yakınır. Bazı hastalarda kolda ağrı hissi olabilir. Eğer yavaşlık bacakta da varsa, hasta yürürken ayağının takılmasından veya sürümesinden yakınabilir. Konuşmada yavaşlama da ortaya çıkabilir, ses tonu alçabilir, konuşma monotonlaşabilir.”
Parkinson hastalarında görülen belirtilerin vücudun bir tarafında diğer tarafına göre daha belirgin olduğunu anlatan Özer, “Bazı hastalar özellikle yürümeye başlarken, yolda karşıdan karşıya geçerken, dönerken veya dar yerlerden geçerken hareketsiz kalabilir. Özellikle yürüme sırasında ani hızlanma ortaya çıkabilir. Bu hastalar durmakta zorluk çekebilirler. Bazı hastalarda konuşma sırasında ani durma şeklinde de görülebilir. Bu durumda ağızdan salya akması ortaya çıkabilir. Bu bulgu yutmanın yavaşlaması ve yutma sıklığının azalmasıyla ortaya çıkar. Hastalarda bu ana bulgulara ilaveten koku duyusunda azalma, kabızlık, uyku problemleri, uyku sırasında canlı rüyalar ve kabuslar, gece uykuda bağırma ya da el kol hareketleri, ağrı, idrar yapmada sorunlar, cinsel sorunlar, hayal görme, duygusal değişiklikler ve kan basıncı değişiklikleri ile bilişsel etkilenme görülebilir. Parkinson hastalığında bilişsel etkilenme daha hafiftir ve genelikle uzun yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda gündüz çabuk uykuya dalma da görülebilir.” diye konuştu.
Genetik ve çevresel faktörler Parkinson hastalığında rol oynuyor
Parkinson hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğine değinen Prof. Dr. Feriha Özer, birçok araştırma sonucuna göre genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığını anlattı. Özer, “Ailelerinde Parkinson hastalığı bulunan bireylerin toplumdaki diğer bireylere göre Parkinson hastalığı geliştirme riski daha fazladır. Genç yaşta hastalığı başlamış olan bireylerde ise genetik faktörlerin daha fazla rol oynadığı bilinmektedir.” dedi. Özer, kırsal alanda yaşamak, kuyu suyu içmek ve tarım ilaçlarına maruz kalmanın hastalığa neden olabileceğini belirtti.
Parkinson hastalığı farklı seyir gösterir, bazı hastalarda seyir oldukça yavaştır
Hastalığın ilerleyen evrelerinde belirtilerin gün içinde değişkenlik gösterdiğini belirten Özer, hastalığın farklı seyir gösterdiğine ve bazı hastalarda seyrin oldukça yavaş olduğuna dikkat çekti. Özer, “Parkinson hastalığının tanısı klinik olarak konur. Tanı koymada en önemli yol, bu alanda deneyimli bir uzman tarafından yapılan ayrıntılı muayenedir. Strese maruz kalma, var olan hastalık belirtilerinin belirginleşmesine neden olabilir. Aynı şekilde, başa darbe alma da var olan tablonun belirginleşmesine neden olmaktadır. Boksörlerde ortaya çıkan Parkinsonizm tablosu ise uzun süreli olarak başa darbe alma ile ilintilidir. Psikiyatri hastalarının tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, kalp hastalıkları tedavisinde ve bulantı, kusma tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar Parkinson hastalığına benzer tablo ortaya çıkarabilir. Parkinson hastaları bu ilaçları kullandığında belirtiler artabilir.” dedi.
Parkinson hastalarına beslenme önerileri
Prof. Dr. Feriha Özer, özellikle levodopa içeren ilaçları kullanırken ilaç saatlerinin değişmemesinin, yemeklerin ilaçlardan 1-1,5 saat önce ya da sonra yenmesinin önemli olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Ayrıca protein alımının gün içinde daha az olması gerekir ve proteinli gıdalar akşam saatlerine kaydırılmalıdır. Taze yeşil yapraklı sebzelerin, ceviz, fındık gibi yağlı gıdaların, bitkisel yağın yerine zeytinyağının tüketilmesi gerekir. Bazı hastalarda kabızlık sorunu olduğundan tahıllı ekmek, patates, makarna gibi gıdaların sınırlı tüketilmesi gerekir. Bakla yaprağında saf levodopa bulunuyor. Levodopa ile birlikte kullanıldığında beyindeki miktarı artırır. 2-3 kaşıktan fazla tüketildiğinde ise çeşitli yan etkiler ortaya çıkabilir. Doktor ile görüşülmeden kullanılmamalıdır. Son yıllarda Parkinson Hastalığında düzenli egzersizin önemi vurgulanıyor. Egzersizin, bazı belirtilerin düzelmesine katkısı olduğu ileri sürülüyor.”
Koç Üniversitesi Hastanesi Hakkında
Koç Üniversitesi Hastanesi, Eylül 2014’te Koç Üniversitesi’nin eğitim ve araştırma hastanesi olarak faaliyete geçti. 2017 yılı itibarıyla hastane, kapasitesini 445 tek kişilik yatan hasta odasına (342 yetişkin ve 103 pediatrik) ve 55 yoğun bakım ünitesine yükseltti. 12 operasyon odasında 6.650’den fazla operasyon gerçekleştirildi. 2017 yılı boyunca Koç Üniversitesi Hastanesi, 7.000’e yakını uluslararası hasta olmak üzere, yaklaşık 9.700 kişiye yatarak, 123.000 kişiye de ayakta tedavi hizmeti vermiştir.
220.000 metrekarelik bir alanı kapsayan Sağlık Bilimleri Yerleşkesi; Tıp Fakültesi, Hemşirelik Fakültesi, araştırma laboratuvarları ve “İleri Düzey Öğrenme ve Simülasyon Merkezi”ni kapsamaktadır. Sağlık Bilimleri Kampüsü, yenilikçi yaklaşımı ve Kuzey Amerika standartlarındaki dinamik ekibiyle sağlık sektöründe nitelikli insan kaynağının yaratılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.