Müjdeli haberi, Saadet Partisi’nin IMF sever genel başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan aldık.
İP’in kapısından dönen “taklacı” İdris Naim Şahin, Sadet Partisi’nin Ordu Büyükşehir Belediye Başkan Adayı.
Tencere yuvarlandı, kapağını buldu.
Hayırlı uğurlu olsun.
Bütün tarlaların FETÖ tarafından sürüldüğünü, CHP’yle Saadet Partisi’nin de şanslı (!) partiler arasında bulunduğunu söylerlerdi de, konduramazdık.
Fakat merakımı muciptir.
Saadet Partisi, Ordululara beğendirmek için İdris Naim Şahin’in hangi “hususiyetlerini”öne çıkaracak?
FETÖ muhipliğini mi?
Dile getirilmesi ayıp karşılanacak bazı “özel” maharetlerini mi?
Başarısız İçişleri Bakanlığı dönemini mi? (Mülaaneci basından gazeteci arkadaşları, bakanlığı döneminde, portresi yerine, “odun” resmi kullanmışlardı. Çok da yakışmıştı.)
Hemşerileri İdris Naim’in hangi “özelliğine” oy verecek?
Karamollağlu’ndan açıklama bekliyoruz.
Derhal!
Bu adamlara sahiden güveniyor musunuz?
Bir anket yapmışlar; “Sizce Türkiye’nin en güvenilir isimleri kimler?” diye.
Bizim “tokatçı” yazar Yılmaz Özdil de girmiş listeye.
Hakikaten merak ediyorum: Tamamıyla el emeği göz nuru olsa bile, taş çatlasa 50 liraya mal olacak bir kitabı 2.500 liradan okutma becerisi gösterdiği ve okurlarını “enayi” yerine koyduğu için mi güveniyorsunuz bu adama?
Çiftlikbank tosuncuğuna niçin küfrediyorsunuz o halde?
Fadıl Akgündüz’ü niçin tefe koyuyorsunuz?
Selçuk Parsadan hakkında neden “asrın dolandırıcısı” tevatürleri dolaştırıyorsunuz?
Güvenilen kişiler listesinin ilk sırasında (niyeyse) Uğur Dündar yer alıyor.
Uğur Dündar’a güvenenler, aynı zamanda Müge Anlı’ya da güveniyorlar.
Hadi Müge Anlı’yı anladık, güvenilir kızdır, Fatih Portakal’la İsmail Küçükkaya’nın nesine tav oldunuz? Ahmet Hakan Coşkun’un hangi özelliğini “güvenilir” buldunuz?
İlki (yani Portakal), “asparagas haber” yaptırırken suçüstü yakalanmıştı.
Normal ve medeni ülkelerde, bu şekilde yakalanan tosunlar, çıkıp kamuoyundan özür dilerler. Hatta haberciliği bırakırlar. Bizim tosun mesaisine kaldığı yerden devam ettiği gibi, cezaevindeki FETÖ’cülere kol kanat germe görevini sürdürdü. Sürdürüyor…
İkincisi, karısını dövdüğü iddiasıyla gündem olmuştu.
Gündem oldu ama aynı zamanda meslektaş kıyağına uğradı.
Hiçbir gazeteci, “dayak” hadisesinin üzerine gitmedi. Konu uyutuldu… Ahmet Kural’ın binde biri nispetinde bile gündemde tutulmadı.
Üçüncüsünün neresine güvendiniz, bunu hiç anlayamadım…
Nabza göre şerbet verme konusunda mahir; AK Partiliyle AK Partili, CHP’liyle CHP’li, İP’liyle İP’li, İslamcıyla İslamcı, eyyamcıyla eyyamcı, Atatürkçüyle Atatürkçü olma becerisi gösterdiği ve “insan”a yaraşır bir istikamet çizemediği için mi seçtiniz bu çocuğu?
Üstün garsonluk performansını mı?
Küfürbazlığını mı?
Sağa sola çemkirmesini mi?
Bir zamanlar “tüpçü” diye aşağıladığı kişiler patron katına oturunca, eşekten düşmüşe dönüşünü ve sahte mahcubiyetini mi?
Nesine güvendiniz?
Hadi bu isimleri güvendiniz…
Fatih Altaylı nedir Allah aşkına? Şirin Payzın nedir? Saygı Öztürk nedir? Müjdat Gezennedir? Cem Seymen kimdir?
Bunları seven bünye, aynı anda Emin Çölaşan’ı, Soner Yalçın’ı, Emin Çapa’yı (bu kimdi sahiden), Sıla Gençoğlu’nu nasıl sever ve güvenilir bulur?
Neyse, bu da içimde bir “muamma” olarak kalsın.
Çatlayıp patlayayım!