Şu an Türkiye için herhangi bir koronavirüsü riski söz konusu değil.
“Son dönemde grip vakalarında artış gözleniyor.
Türkiye’de bir grip salgını var mı? Talep artışından dolayı grip tedavisinde kullanılan ilaçlara erişimde sorun yaşanıyor mu?” sorusuna Koca;
“Grip vakalarında bu yıl geçen yıla göre değişen bir oran söz konusu olmadı.” yanıtını verdi.
Koca, Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre, dünyada grip vakalarında ölümlerin 290 bin ile 650 bin arasında.
Özellikle 5 yaş altı çocukların ve 65 yaş üstü erişkinlerin, kronik hastalığı bulunanların, hamilelerin risk taşıdığını ifade etti.
Bu grubun, gribe karşı daha dikkatli davranması gerektiğinin altını çizen Koca, ilk 48 saatte erken dönem tedavinin önemine işaret etti.
Koca, tedavinin hekim tavsiyesiyle yapılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Piyasada yer yer ‘grip ilaçlarının olmadığı’ şeklinde birtakım haberler oldu. Buradan çok net söylüyorum, şu an piyasada 350 bin kutu şurup, 700 bin kutu tablet formu ve 600 bin de Sağlık Bakanlığı depolarında olmak üzere 1 milyon 650 bin kutu ilacımız var. Ayrıca ilgili firma ile de görüşerek 200 bin kutu yine piyasaya verildi. Ay sonuna kadar da 1 milyona tamamlanması şeklinde konuşuldu. Bu anlamda herhangi bir ilaç sorununun olmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu konuda herhangi bir tereddüt içinde asla vatandaşımız olmasın.”
Vatandaşlardan bu dönemde, kalabalık ortamlardan ve gripli hastalardan uzak durmalarını isteyen Koca, istirahat ve bol sıvı tüketmenin önemine işaret etti.
Bakan Koca, gribin kalabalık ortamlarda hapşırmayla geçebildiğini anımsatarak, gripli çocuk veya erişkinlerle temastan kaçınılması, el hijyenine önem verilmesi gerektiğini söyledi.
Gribin, hapşırık ve burun akıntısının yanında ateş, yaygın vücut ve baş ağrısı, halsizlik ve kırgınlık gibi ağır belirtilerinin bulunduğunu aktaran Koca, her hapşırığın grip olmadığını, bunlara soğuk algınlığı ve benzeri tanılar da konulduğunu kaydetti.
Koca, “İnfluenza virüsüne maruz kalındığında ilk 48 saatte mi tedaviye başlanmalı?” sorusuna, “Antiviral ajanların ilk 48 saatte daha çok etkili olduğunu biliyoruz. Bunun da hekim kontrolünde verilmesini öneriyoruz.” yanıtını verdi.
Şu anda mevsimsel gribin yarısında “H1N1” ajanının etkili olduğunun bilindiğini dile getiren Koca, “Bu anlamda artık ‘domuz gribi’ adlandırmasını yapmıyoruz, rutin, mevsimsel bir grip ajanının olduğunu biliyoruz. Tedirgin olmaya gerek yok.” dedi.
Koca, “Grip aşılarının etkinliğinin” sorulması üzerine, şunları kaydetti:
“Dünya Sağlık Örgütü her yıl bir önceki yılın suçlarını tespit ederek grip aşısının neyi içermesi gerektiğiyle ilgili bir bilgilendirmede bulunur ve grip aşısı ona göre üretilir. Bu yıl içinde üretilen, piyasada olan grip aşısının var olan viral ajanlara etkisinin olduğunu biliyoruz. Grip virüsünün mutasyona uğradığını biliyoruz. Büyük mutasyon yok. Büyük mutasyonlar olduğunda yeni viral ajanların devreye girdiğini biliyoruz. Bu anlamda endişe edilecek bir durumun olmadığını, varolan mevsimsel ajanların söz konusu olduğunu, piyasada bulunan grip aşısının da bilinen bu viral ajanlara etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.”
“Grip ilaçlarının eczanelerde bulunmadığı söyleniyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?” sorusuna Bakan Koca, “İlaçla ilgili bir sıkıntımız yok. Özellikle bizim İlaç Takip Sistemi adını verdiğimiz, kendi yazılımımız olan, çok etkili ve güvenilir kullandığımız bir sistemimiz var. Buradan biz ilaçların ne kadar olduğunu, nerede eksiğimiz olduğunu görebiliyoruz. Üreticiden eczaneye kadar takibi çok rahatlıkla yapabiliyoruz.” cevabını verdi.
Koca, ilaçların 4’te 1’inin İstanbul’a verildiğini belirterek, “Geçen yıl rakamaları ile kıyaslandığında grip sayısında bir artış olmadığını, yeni bir ajanın söz konusu olmadığını, bu anlamda bir risk taşımadığını söyleyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Şubatta yapılması beklenen kur güncellemesi öncesinde piyasada ilaç sıkıntısı yaşandığı iddiaları ve talebin yoğun olduğu ilaçlara erişimde sıkıntı olup olmadığı sorulan Koca, şu yanıtı verdi:
“Şunu çok rahat söyleyebilirim, piyasada bulunan ilaç sayımız 7 bin 681. Avrupa İlaç Ajansının sitesinde bugün 120-150 ilacın eksik olduğunu görürsünüz. Birçok sebebi olabilir ama genelde anlık, dönemsel talep artışları olabilir. Yer yer birtakım fiyat sorunları yaşanabilir, ham madde sorunları yaşanabilir. Türkiye’de ise 7 bin 681 ilacın piyasada olduğunu ve şu an piyasada olmayan ilacın bile yani ruhsat almamış ama hasta için faydalı olduğunu söyleyen hekimin reçetelendirdiği ‘yeni nesil’ ilaçları bile yurt dışından tedarik edebilirliğimiz söz konusu. 2019’da bu ilaçlar için toplam harcanan 3,2 milyar lira oldu.”
Koca, ruhsatı olmayan ve geri ödeme sisteminde bulunmayan ancak hekim reçetesiyle Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun onayladığı yeni nesil, çoğu pahalı onkolojik ve immünoterapi ilaçların yurt dışından temin edildiğini belirterek “Hem ilaca erişimde hem de piyasada ruhsatı olmayan ilacı bile tedarik etme noktasında son derece katı davranıyoruz. Bu anlamda elimizdeki bütün imkanları vatandaşımız için seferber ettiğimizi örnek olsun diye söylüyorum.” dedi.
İlaç Takip Sistemi ile ilacı üreticiden vatandaşa ulaşana kadar rahatlıkla takip ettiklerini bildiren Bakan Koca, şöyle devam etti:
“Hangi eczanede, depoda veya üreticide bunun eksik olduğunu çok rahat görebiliyoruz. Hem müdahale amaçlı hem yakından takip etmek anlamında İlaç Takip Sistemi bizim için son derece önemli. 25 Aralık’ta önemli bir değişiklik yaptık, bundan böyle ithal ilaç veya üretilen ürünün imal edildiği tarihten itibaren ithal ise 45 gün, gümrükten geçişten itibaren imal ürün için de 60 günde İlaç Takip Sistemi’ne bildirilmesini zorunlu kıldık.
İlacın sisteme girmesini sağlamış oluyoruz ve bu şekilde ilacın takibini, eksiğini görebilmemiz söz konusu olacak. Buna yaptırım ne? Önce uyarı, devamında ruhsat iptali. Ciddi bir müeyyide koyduk. Bildirimi yapmamasından kaynaklanan, ilacın vatandaşa erişimini engellemeyle sonuçlanan bir davranış şekli olduğunda, bu ruhsat iptaline kadar götürebilir. İlaçla ilgili takip sistemi güçlü olduğu için ciddi bir sorun yaşamıyoruz.”
Koca, ilaçlarda her yıl şubat ayında fiyat düzenlemesi yapıldığına ve düzenlemenin 20 Şubat’tan itibaren geçerli olduğuna işaret ederek, “Bu anlamda avro kuru üzerinden geçen yıla kadar yüzde 70’ti, geçen Sayın Cumhurbaşkanımızın yayımladığı bir kararnameyle bir önceki yılın avro kurunun yüzde 60’ı olarak uygulanmış oluyor. Geçen yıl bunu uyguladık, yüzde 26,2 gibi bir zam yapılmıştı, bu yıl için de yine benzer şekilde, bir önceki yılın avro kuru üzerinden yüzde 60’ı hesaplanarak Şubat’ın 15’inde bunu bildirmiş olacağız ve 20’sinde de geçerli olacak.” diye konuştu.
İlaç Takip Sistemi’nin, yakın takibi ciddi anlamda kolaylaştırdığını ve yaygın denetim ekipleriyle sahada olduklarını vurgulayan Bakan Koca, “Vatandaşımızın, ilaçsız kalmaması ve istismar edilmemesi noktasında her türlü hassasiyeti gösterdiğimizden emin olabilirsiniz. Bu anlamda herhangi bir sıkıntı yaşatmama noktasında kararlı olduğumuzu söylemek istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Koca, vatandaşların aradığı ilacı nöbetçi eczanede bulamamasının “komple yok ya da hiç gelmeyecek” gibi anlamasına yol açtığının belirtilmesi üzerine, şunları söyledi:
“Nöbetçi eczanede o gün için yoğunluk olabilir. Biz İlaç Takip Sistemi ile hangi depoda ve hangi bölgede ne kadar ilacın olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla eczane bu ilacı başka bir depodan isteyebilir ya da bir başka nöbetçi eczaneden tedarik etmesi mümkün olabilir ama esas 24 saat devrede olan depolardan talep artışı bile olsa eczanenin tedarik etmesi mümkündür. Dolayısıyla bu anlamda bir sorun yok.”
Koca, vatandaşların ilaca ulaşamadıkları ya da olumsuz bir durumla karşılaşmaları durumunda Bakanlığın, 24 saat devrede olan “Sağlıklı Çözüm” uygulamasına ulaşmalarını isteyerek, başvuruda bulunulması halinde yardımcı olunacağını bildirdi.
“Sağlıklı Çözüm” uygulamasını daha da yaygılaştırmak istediklerini dile getiren Bakan Koca, “Vatandaşlarımızın telefonla aramalarının azaldığını ve sosyal medyadan çok kolay yazdığını biliyoruz. Birkaç aydır, ‘Sağlıklı Çözüm’ uygulaması devrede. Her geçen gün geliştirmeyi düşündüğümüz ‘Sağlıklı Çözüm’ ile vatandaşımıza mutlaka dönüş yapma noktasında da bir çaba ve gayret içinde olduğumuzu söylemek isterim.” ifadelerini kullandı.
Çin’de ortaya çıkan ve Dünya Sağlık Örgütünün de önlem alınması çağrısında bulunduğu koronavirüs konusunda Türkiye’nin hangi önlemleri alacağına ilişkin soru üzerine Bakan Koca, bunun nezleden SARS’a kadar giden hastalıkların sebebi olabilecek bir virüs olduğunu dile getirdi.
Çin’in Wuhan şehrinde zatürre geçiren bir hastada daha önce tespit edilmeyen bir virüsün 31 Aralık’ta tespit edildiğini bildiklerini belirten Koca, dün itibarıyla da 295 vakada aynı tespitin yapıldığını dile getirdi.
Dünya Sağlık Örgütünün konuya ilişkin tedbirlerin alınması yönünde yaklaşımı olduğunu ifade eden Koca, “Bizde şu an herhangi bir hastanın hatta riskli hastanın olmadığının altını özellikle çizmek istiyorum.” dedi.
Çin’in Wuhan şehrinden Türkiye’nin hava yolu şirketlerinin seferi bulunmadığını ancak Çin hava yollarının haftada 3 defa sefer yaptığını anlatan Koca, “Hudut ve Sahiller Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün bu noktada ilk günden itibaren yoğun bir gayreti var.” diye konuştu.
Havaalanlarında denetleme merkezleri ve karantina odaları bulunduğunu söyleyen Koca, “Gelen hastaların ateş, öksürük ve nefes güçlüğü olma durumunda arkadaşların, sağlık ekibinin özellikle denetim yaptığı, riskli bir hastayı da karantina odamıza alıp özel ambulansla belirlenen hastaneye götürülmesi şeklinde bizim şu an bir hazırlığımız var.” ifadelerini kullandı.
Bakan Koca, daha önce de benzer bir durum olarak SARS gribi vakalarının ve termal kameraların devrede olduğu dönemlerin yaşandığını hatırlatarak, “Şu an Dünya Sağlık Örgütü termal kamerayı Türkiye için önermiyor ama bu anlamda da termal kamera dahil bütün hazırlıklarımızı yaptığımızı özellikle söylemek istiyorum. Tedirgin olunmaması, bu anlamda tedbirlerin alındığını, şu an Türkiye için herhangi bir riskin söz konusu olmadığını özellikle belirtmek istiyorum.” dedi.
ABD’de de dün itibarıyla bir vakanın görüldüğünü hatırlatan Koca, “Bizim özellikle bölgesel, bir bölgeden kaynaklanan, Türkiye’de herhangi bir risk taşımadığını bildiğimiz özellikle transportta geçişle bunun taşınabilir olduğunu bildiğimiz, bununla ilgili de Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğümüz 7/24 saat, gece gündüz, cumartesi pazar demeden aktif, hem liman hem de havaalanında yakın takip içerisinde. Dünya Sağlık Örgütünün bu anlamdaki önerilerini de hemen devreye sokmak noktasında bir gayret içerisindeyiz. Termal kameralar dahil olmak üzere hazırlıklarımızı yaptık ama şu an buna ihtiyaç olmadığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından söylendi.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Koca, “Bugün itibarıyla Bakanlığımızda bir risk değerlendirme toplantısı yapılacak. Bizim Grip Bilim Kurulumuz da var ve en son 8 Ocak’ta bir toplantı yapmıştı, benzer şekilde bugün de kurul risk toplantısını yapmak üzere bir araya gelmiş olacak. Bu tedbirlerimizi alma noktasında bir gayret olduğunu, ciddi bir risk taşıdığımız anlamına gelmediğini özellikle gerektiği için altını çizerek söylüyorum.” dedi.
Hazırlıkların yapıldığını ve Dünya Sağlık Örgütünün önerisi olduğu an termal kamera dahil olmak üzere tedbirleri genişleteceklerini belirten Koca, “Şu an bu anlamda bir risk olmadığını, Çin’den gelen bütün yolcuların ateş, öksürük, nefes almada güçlüğü olan vakaları özellikle ekibimiz yakın takip içinde, şu an riskli bir durumun olmadığını ve riskli bir hastanın da görülmediğini çok rahatlıkla söyleyebilirim.” diye konuştu.
Virüsün bir hastanın başka bölgeye geçişiyle çok kolay taşınabildiğine işaret eden Koca, bu nedenle çok dikkatli ve hassas davrandıklarını bildirdi.
Virüse karşı alınacak tedbirlere ilişkin soru üzerine Koca, “O hastanın, bir başka hastaya bulaşmasını önlemek üzere karantina odasına alınması ve hastanede tedavi edilmesi dahil olmak üzere tedbirlerimizi alıyoruz ve o hastaya da özel tedaviye başlamış oluyorsunuz. Yani bizim yapmamız gereken hastanın tedavisi ama asıl önemli olan yayılmasını önlemek üzere hızla karantinaya alabilir ortamların sağlanarak tedaviyi devam ettirmemiz. Dolayısıyla bu tedbirleri alarak yayılımını önlemiş olursunuz.” dedi.
Dünya Sağlık Örgütünün bu konuda büyük hassasiyet içerisinde olduğunu söyleyen Koca, kendilerinin de örgütle irtibatta olduklarını ve bu anlamda bir öneri olduğunda hızla devreye sokmak için bütün hazırlıkları yaptıklarını belirtti.
Bakan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben bir panik havası oluşturmamak adına ciddi bir risk taşıdığı algısını oluşturmamak anlamında daha net ifade ederek söylüyorum, tedirgin olmaya gerek olmadığını, o bölgeden Türkiye’ye gelen vatandaşın sayısının zaten az olduğunu ve haftada 3 seferin yapıldığını ve özellikle sadece o bölgeden değil Çin’den gelen bütün yolcularla ilgili bu anlamda yakın takibe Hudut Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğümüzün aldığını, 7/24 hem liman hem havaalanlarında bu takiplerin kapıdan itibaren yapıldığını ve şüpheli bir vaka görüldüğünde mutlak karantina odamıza, oradan özel ambulansla belirlenen hastaneye götürülmesi şeklinde bir hazırlık içinde olduğumuzu özellikle söylemek istiyorum. Bu hazırlıklarımızla birlikte şu an bir risk taşımadığımızı, herhangi bir riskli vakanında görülmediğinin özellikle altını çizmek istiyorum.”
Riskli bir vaka görülmesi halinde Dünya Sağlık Örgütü’nün aktif bir şekilde devrede olacağını söyleyen Koca, “Şu an ciddi bir risk olduğu kanaatinde değilim.” ifadesini kullandı.
Pek çok hastalığın nedeni olarak görülen trans yağların tamamen yasaklanmasına ilişkin bir düzenlemenin gündemde olup olmadığını sorulması üzerine Koca, 15 yaş üstü vatandaşların yüzde 31,5’inin obez, yüzde 34’ünün de fazla kilolu olduğunu söyledi.
Obezitenin büyük bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Koca, birçok hastalığı da tetikleyen obezitenin nedenleri arasında da trans yağın önemli bir yer tuttuğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da obezite ve trans yağ kullanımı konusunda hassasiyet gösterdiğini belirten Koca, şunları kaydetti:
“Özellikle yüzde 2’yi geçme durumunda belirtilmesi şeklinde bir mevzuatımız var. Trans yağların son derece zararlı olduğunu, kalp ve koroner hastalık grubu içinde ciddi anlamda risk taşıdığını biliyoruz. Bu anlamda da dünyada her geçen gün trans yağ yasaklanma noktasına doğru gidiyor. 2023’e kadar da Dünya Sağlık Örgütünün trans yağların devre dışı kalmasına yönelik de bir yaklaşımı var. 2018’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yasaklandı. Bu arada İsveç, İsviçre, Norveç’te de yasaklandığını biliyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde 2021 yılının Nisan ayına kadar bir geçişle yasaklanması karara bağlandı.
Türkiye’de, Sayın Cumhurbaşkanımızın da çok hassas olduğu bu konuda, vatandaşlarımız için çok zararlı olduğunu bildiğimiz trans yağların yasaklanması gerektiğini inanıyoruz. Bu konuda teknik boyutuyla bir çalışmamız var. Yüce Meclisimizin bu anlamda alabileceği bir kararın önemli olduğunu düşünüyoruz. Yasal düzenlemenin gerekli olduğuna ve mutlak yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu anlamda teknik çalışmamızı da hazırladık, bu konu ile ilgili de yüce Meclisimizin alacağı kararı önemsiyoruz.”
Türkiye’de de ürünlerdeki trans yağ oranı yüzde 2’yi geçtiğinde vatandaşlara bildirmek yerine trans yağın yasaklanması gerektiğini vurgulayan Koca, “Obezitenin bu kadar arttığı, sağlık sorunun bu kadar ciddi olduğu bir durumda trans yağların halen kullanılıyor olması asla doğru değil.” dedi.
Trans yağların yasaklanmasına ilişkin düzenleme konusunda Koca, “Meclis’in yaklaşımı önemli, düzenlemenin 6 ayı geçmemesi gerektiği kanaatindeyim. Bu yıl içerisinde yasaklanabilir.” ifadesini kullandı.
Beslenme konusunda yetkili, yetkisiz birçok kişinin açıklamalarda bulunduğuna işaret eden Koca, ortaya çıkan bilgi kirliliğini ve kafa karışıklığını önlemek amacıyla 9 bakanlığın, sivil toplum kuruluşlarının, bilim kurullarının içinde yer aldığı Beslenme Konseyi’nin kurulduğunu hatırlattı. Koca, “Beslenme Konseyi’nin trans yağ, ekmek, tuz, tavuk eti gibi birçok kimsenin hakkında birçok şey söylediği konularla ilgili genel değerlendirmesi oldu, bu çalışmalar bitti. Konseyin çalışmalarını bir lansmanla açıklayacağız.” dedi.
Bakan Koca, vatandaşları doğru bilgilendirmek için ilerleyen haftalarda ilk olarak trans yağ ve ekmek konusunda toplantı düzenleneceğini aktardı.
Kahvaltı yapılıp yapılmamasıyla ilgili görüş farklılıklarının hatırlatıldığı Koca, Dr. Mehmet Öz’ün “kahvaltı yapmayın” açıklamasını değerlendirdi.
Koca, kahvaltının Türk toplumu için son derece önemli olduğunu belirterek, “Önemli bir beslenme kaynağı olduğunu ve her geçen gün bu anlamda da geleneksel kahvaltı kültüründen uzaklaştığını da biliyoruz. Ama beslenme için özellikle çocuklar için son derece önemli olduğunu ve Türk toplumunun yüzde 85 oranında kahvaltı yaptığını biliyoruz.” diye konuştu.
Kahvaltının dikkat ve zihin açıcı olma özelliğine vurgu yapan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kahvaltıda bol şekerli, bol karbonhidratlı beslenmekten ziyade çünkü devamında kan şekerinin düşüklüğüne sebep olduğunu biliyoruz, daha çok dengeli bir beslenmenin özellikle çocuklar için sütün mutlaka bulunması, hiç olmazsa peynir ve yoğurt gibi, yumurta gibi ve meyve çeşitleri gibi daha dengeli, zengin bir beslenmenin doğru olduğunu söylüyoruz. Aşırı şekerli ve aşırı karbonhidratlı bir kahvaltıdan ziyade daha çok dengeli bir kahvaltıyı öneriyoruz. Geleneksel kültürümüzde çorba var. Daha dengeliydi. O nedenle de öneriyoruz.”
Koca, dengeli olmak kaydıyla kahvaltı kültürünün sürdürülmesi ve ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.