Doruk Sağlık Grubu Yıldırım Hastanesi’nde düzenlenen toplantıda Doruk Sağlık Grubu Medikal Direktörü Uzm. Dr. Fulden Küçük ile Doruk Sağlık Grubuna bağlı hastanelerde görev yapan Beslenme ve Diyetetik Uzmanları Asuman Bilgili, Ruken Ergül, Fatma Nur Çalışır ve Begüm Dağ, Ramazan ayında sağlıklı beslenme ile şeker ve tansiyon hastalarının oruçluyken dikkat etmesi gereken hususlar konusunda basın mensuplarına bilgilendirmelerde bulundular.
“Riskli grupta bulunan kişiler mutlaka hekimlerin izniyle oruç tutmalı”
Toplantının açılışında konuşan Doruk Sağlık Grubu Medikal Direktörü Uzm. Dr. Fulden Küçük, Ramazan ayının sıcak havalara denk gelmesi nedeniyle, buna bağlı rahatsızlıkların görülmemesi için beslenme düzenine mutlaka dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Küçük, “Yapılan birçok bilimsel çalışmada orucun vücuttaki metabolizmayı yavaşlattığı belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre beslenmemiz, normal vücut ağırlığımızı korumak, ağırlık kaybetmemek veya ağırlık kazanmamayı destekleyecek şekilde olmalıdır. Oruç sırasında baş ağrısı, hazımsızlık ve kabızlık gibi minör, böbrek ve sindirim sorunları gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle oruç tutarken yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermeliyiz. Beslenme sayımız değişse bile günlük almamız gereken karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral ve su mutlaka alınmalıdır” dedi.
Oruç tutmanın sağlıklı Müslümanlara farz olduğunu ancak riskli grupta bulunan kişilerin mutlaka hekimlerinden izin alarak bu ibadeti yerine getirmeleri gerektiğini belirten Küçük, Ramazan ayının İslam âlemi için hayırlı geçmesi dilediğini de sözlerine ekledi.
“İftara hafif başlangıç yapmalı ve aşırıya kaçmamalıyız”
Ramazanda iftar sofralarında nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında konuşan Dyt. Ruken Ergül de, “Ramazanı sağlıklı geçirmek için iftarda doğru beslenmeye ayrı bir önem vermemiz gerekiyor. Tüm gün aç kalarak dinlenen sindirim sistemine birden, fazla yüklenmek çeşitli sağlık sorunlarını tetikleyebiliyor. Özellikle kronik hastalıkları olan kişiler için iftarda aşırıya kaçmak olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bunun için hafif bir başlangıç yapmalı, çorba ve kahvaltılık çeşitleriyle bu süreyi mümkün olduğunca uzatmalıyız” diye konuştu.
Ana yemeğin protein oranı yüksek et ve bakliyat türevleriyle zenginleştirmenin tokluk hissini artıracağını söyleyen Ergül, Ramazan ayı boyunca yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmak için sebze tüketiminin ihmal edilmemesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. İftardan sonra meyve kavrulmuş kuruyemişlerin ara öğün yapılabileceğini belirten Ergül, tatlı konusunda da şerbetli tatlılar yerine sütlü ya da meyveli tatlıların seçilmesi gerektiğini ifade etti.
“Ramazanın en önemli öğünü sahur”
Ramazanda en önemli öğünün sahur olduğunu vurgulayan Dyt. Begüm Dağ ise, “Uzun yaz günlerinde sahurdan iftara kadar 16 saatlik bir süre var. Bunun için sahurda yediklerimizin, vücudumuzu bu süre içerisinde dengede tutması gerekiyor. Bu yüzden sabah kahvaltısının hafifliğini ve tok tutucu özelliğini yeterli ve dengeli bir biçimde sahura da yansıtmanız önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.
Dağ sahurda beslenme önerilerini şöyle sıraladı; “Sahura mutlaka kalkmanız oldukça önemlidir. Sahurda hafif yiyecekleri tercih etmeli, aşırı yağlı, tuzlu, kızartma ve hamur işlerinden kaçınmalısınız. Özellikle tuzlu yiyeceklerden uzak durmanız gerekiyor. Tüketeceğiniz tuzlu gıdalar gün içerisinde susuzluğunuzu artıracaktır. Bunun yanı sıra, yemeklerinizi yavaş yiyip, iyice çiğnemelisiniz. Su tüketimi de üzerinde durulması gereken ayrı bir konu. Sahura kadar mutlaka 6 bardak su içmiş olmanız gerekiyor. Sahurda protein kaynağı olarak; yumurta, süt, peynir veya yoğurdu tercih edebilirsiniz. Ekmek seçiminizde oldukça önem taşıyor. Pide yerine tam buğday ekmeğiyle yapılmış ekmek tüketmenizi ve hazır reçel, marmelatlardan uzak durmanızı tavsiye ediyoruz.”
“Günde en az 2 litre su tüketilmeli”
İnsan vücudunun açlığa dayanıklı fakat susuzluğu dayanıksız olduğunu ve bu yüzden Ramazan ayında su tüketiminin çok önemli olduğunun altını çizen Dyt. Asuman Bilgili de, “Ramazan ayında 18 saate yakın susuz kalacak vücudumuzun sıvı ihtiyacını doğru bir şekilde ayarlamak hayati önem taşıyor. Mide sağlığı ve vücudun sıvı dengesini korumak için günde 2 litre su tüketilmelidir. İftar ve sahur arası her yarım saatte, bir bardak su içmek güzel bir planlama olabilir. Tüketilen her sıvı vücudun su ihtiyacını karşılamaz. Bu yüzden kafeinli içecekleri ve çayı daha fazla sıvı kaybına sebebiyet verdiği için çok tavsiye etmiyoruz. Bu nedenle Ramazanda bu tür içeceklerin tüketimi sınırlandırılmalı ve sıvı ihtiyacı için su tercih edilmelidir” dedi.
“Kullanılan ilaçlar oruç tutma konusunda belirleyici faktördür”
Ramazan ayında yüksek tansiyon hastalarının orucu ancak doktorlarının onayıyla tutması gerektiğini de söyleyen Bilgili, “Sıcak ve uzun Ramazan günlerinde sağlıklı kişiler bile tansiyon seviyelerine dikkat etmesi gerekirken, düzenli ilaç kullanan kalp ve tansiyon hastalarının bu dönemde daha çok dikkatli olması gerekiyor. Bu anlamda, kullanılan ilaçlar oruç tutma konusunda belirleyici bir faktördür ve hastaların tek başına oruç tutma kararı almaması, mutlaka doktoruna başvurması gerekir” ifadelerini kullandı.
“Diyabetlilerin oruç tutup tutmamasını belirlemede birden fazla faktör var”
Ramazan ayında şeker hastaları için beslenme tavsiyeleri veren Dyt. Fatma Nur Çalışır ise, “Diyabetlilerin oruç tutup tutmamasını belirlemede birden fazla faktör vardır. Öncelikle diyabetlinin oruç tutup tutmamasını belirlemede birden fazla faktör vardır. Diyabetli olan kişinin organ hasarının olup olmaması, varsa hangi organda hasar olduğu ve diyabetin tipinin ne olduğu oldukça önemlidir. Diyabet tipi primer olanlar; yani mutlak insülin eksikliği olan grup kesinlikle oruç tutmamalıdır. Diyabetli birey eğer oral antidiyabetik ilaç kullanıyorsa ve organ hasarı yoksa tek bir ilaçla kan şekerini 140’ın altında tutabiliyorsa güzel bir beslenme programıyla ve doktoruna danışarak oruç tutabilir. Yine de kan şekeri dengesinin uzun açlıklara ve tek seferde fazla miktarda yemeye uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir” diye konuştu.
Diyabet hastalarının oruç süresince iftarda ağır yemeklerden kaçınması ve sebze yemekleri tercih etmesi gerektiğine dikkat çeken Çalışır, “İftar kademeli olarak yapılmalıdır. Önce su, çorba salata tüketilmeli, bir süre ara verdikten sonra ana yemek ve yoğurt tüketilmelidir. Bu şekilde uzun açlık sonunda hipogliseminin etkisiyle aşırı yemek yeme engellenmiş olur. Kan şekeri gereğinden fazla yükselmez. İftar sofralarında diyabetlilerin en çok dikkat etmesi gereken besinlerin başında pide gelir. Ramazan pidesi beyaz undan yapıldığı için glisemik indeksi yüksektir. . İftar ve sahur arasında 15-20 dakika aralıkla su tüketilmeli ve günlük su ihtiyacı dengeli olarak bu zaman diliminde karşılanmalıdır. İftar ve sahur arasında 1-2 ara öğün planlanmalıdır. Bu öğünlerde posalı meyveler ve süt ürünleri tercih edilmelidir. İftardan 1 – 2 saat sonra 40 – 45 dakikalık yürüyüşler yapmak da oldukça faydalıdır. Diyabetli bireyler oruçluyken de kaç şekerlerini devamlı takip etmelidirler. Kan şekeri 70’in altında olan bireyler oruca devam etmemelidirler” şeklinde konuştu.
Toplantının sonunda Doruk Sağlık Grubu toplantıda Doruk Sağlık Grubu Medikal Direktörü Uzm. Dr. Fulden Küçük ile Beslenme ve Diyetetik Uzmanları Asuman Bilgili, Ruken Ergül, Fatma Nur Çalışır ve Begüm Dağ basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.