GÜNDEM – Selma Atalay Akdoğan, “Aliağa Bölgesi, mevcut sanayi tesisleri ile çevresel kirlilik kapasitesini aşmış bulunmaktadır. Bölgede yapılacak her türlü yeni tesis, mevcut kirliliği olumsuz yönde etkileyecektir,” diyerek endişelerini dile getiriyor.
Aliağa’nın sanayi yükünün azaltılması gerektiğine vurgu yapan Akdoğan, bölgedeki çevresel sorunların çözülmesi ve insan sağlığının korunması adına acil önlemler alınmasının önemine dikkat çekiyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, Aliağa bölgesindeki sanayi yatırımlarının çevresel etkilerine dikkat çekerek, bölge genelinde bütünsel tespit ve planlama çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguluyor. Akdoğan, yeni tesislerin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) süreçlerinin tesis bazlı değil, bütünsel bir yaklaşımla yürütülerek kümülatif etkilerin değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Akdoğan, “Mevcut tesislerin çevresel yüklerinin azaltılması amacıyla çevresel rehabilitasyon süreci başlatılmalıdır. Aliağa gibi, mevcut tesisleriyle çevresel yük kapasitesini aşmış bölgelerde, tüm faaliyet ve yatırımlar çok daha hassas bir şekilde planlanmalı, izleme ve denetimler çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmelidir. İlave termik santral projeleri gibi çevre ve halk sağlığını riske atan süreçler, bütünsel planlama yapılmadan ve çevresel ile sağlık etkileri değerlendirilmeden hayata geçirilmemelidir,” şeklinde konuştu.
Selma Atalay Akdoğan, çevresel rehabilitasyon ve bütünsel planlamanın Aliağa’daki mevcut çevresel sorunların çözümünde kritik öneme sahip olduğunu belirterek, sürdürülebilir bir çevre için gerekli adımların ivedilikle atılmasını savunuyor.
Aliağa’da Planlanan Termik Santraller ve Çevresel Tehditler
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, Aliağa bölgesinde yapılması planlanan termik santraller hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Akdoğan, Aliağa ilçesine bağlı Çakmaklı Köyü-Gencelli sınırları içerisinde yapılması düşünülen termik santrallerin ilk kez yaklaşık 20 yıl önce planlandığını ve bu süreçte çeşitli girişimlerin olduğunu belirtti. Ancak çevreci grupların, yöre halkının ve mahkeme kararlarının etkisiyle bu santrallerin kurulmasının engellendiğini vurguladı.
Aliağa’da şu anda 1520 MW’lık ENKA Doğalgaz çevrim santralı, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulan 268 MW’lık Çakmak-tepe doğalgaz çevrim santrali ile PETKİM ve HABAŞ’ın kendilerine ait çevrim santralleri bulunuyor. 2014 yılı itibariyle Aliağa bölgesinde 4’ü doğalgaz, 4’ü kömür yakıtlı (biri petro kok/kömür) toplam 3475 MWe kurulu güce sahip 8 adet termik santral yapılması planlanmıştı. Ancak toplumsal tepkiler ve bilimsel raporların da etkisiyle, ENKA’nın (800 MWe) termik santralinin ÇED süreci durdurulmuş, SOCAR (672 MWe) ise kendi geri adım atarak projeden vazgeçmişti. İZDEMİR’in (350 MWe) termik santrali işletmeye alınmış olsa da, hukuki mücadeleler sonucu ÇED raporu iptal edilmiştir.
İptal gerekçeleri arasında, İZDEMİR enerji santralinin ÇED raporunun arkeolojik sit alanlarına etkisini ve kümülatif çevresel-sosyal etkileri yeterince değerlendirmemesi, kül ve cüruf depolama sahasına dökülen atıkların zeytinlik alanlara zarar vermesi ve risklere dair önlemleri içermemesi bulunuyor. Bu eksikliklerin 2009/7 sayılı Genelge kapsamında hazırlanan ÇED raporunda da giderilmediği görülmektedir.
Bölgenin kirlilik kapasitelerinin aşıldığını belirten Akdoğan, kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmadığını ve yer seçimi kriterlerinin hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor. Bu sebeple, söz konusu faaliyetle ilgili ÇED olumlu kararının iptal edilmesi gerektiğini vurguluyor. Hem inşaat hem de proje aşamasında olan termik santrallerin bölgenin kirlilik yükünü artıracağını ve çevre tahribatına yol açacağını belirtiyor.
Termik santrallerde soğutma amaçlı su tüketiminin fazla olması, su kaynakları açısından büyük bir risk oluştururken, soğutma suyunun denizden temin edilip arıtıldıktan sonra sıcaklığı artmış olarak denize deşarj edilmesi deniz ekosistemini olumsuz etkilemektedir.
Selma Atalay Akdoğan, Aliağa’daki sanayi yatırımlarının ve termik santrallerin çevresel ve sosyal etkilerini dikkate alarak, bölgenin mevcut kirlilik kapasitesini aşan bu projelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Akdoğan, çevresel rehabilitasyon süreçlerinin başlatılmasını ve tüm faaliyetlerin çok daha hassas bir şekilde planlanarak etkin denetimlerin yapılmasını öneriyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, Aliağa bölgesinde kurulması planlanan termik santrallerin mevcut kirlilik potansiyelini değerlendirdi. Akdoğan, uygun koşullarda bile çalıştırılmaları ve çevresel etkilerinin minimize edilmesi zor olan bu tesislerin, Aliağa bölgesinde çalışması halinde yaratacağı kirlilik boyutunun çok riskli olduğunu vurguladı.
Akdoğan ayrıca, sadece Aliağa’daki demir çelik fabrikalarının tükettiği elektrik enerjisinin tüm İzmir kenti kadar olduğuna dikkat çekerek, bölgedeki enerji tüketiminin ve çevresel yükün ne kadar büyük olduğunu gözler önüne serdi. Bu durum, yeni sanayi tesislerinin ve termik santrallerin bölgeye eklenmesinin çevresel etkilerini daha da artıracağını gösteriyor.
Selma Atalay Akdoğan, Aliağa’nın mevcut sanayi yükü ve kirlilik potansiyelinin zaten sınırlarını zorladığını belirtiyor. Yeni sanayi tesisleri ve termik santrallerin eklenmesiyle, bölgedeki çevresel etkilerin daha da büyüyeceğini ve bunun hem çevre hem de insan sağlığı açısından ciddi tehlikeler oluşturacağını ifade ediyor.
Aliağa’nın mevcut enerji tüketimi ve kirlilik potansiyeli göz önüne alındığında, bölgeye yapılacak yeni sanayi yatırımlarının çok daha hassas bir şekilde planlanması gerektiğini vurgulayan Akdoğan, bu süreçte kümülatif etkilerin dikkate alınmasının önemine dikkat çekiyor.
Akdoğan, Aliağa bölgesinde yeni sanayi tesisleri ve termik santrallerin kurulmasının çevresel etkilerinin minimize edilmesi için bütünsel bir değerlendirme yapılmasının şart olduğunu belirtiyor. Mevcut tesislerin çevresel yüklerini azaltacak önlemlerin alınması ve yeni projelerin çok daha sıkı denetimlere tabi tutulması gerektiğini savunuyor. Bu yaklaşım, Aliağa’nın sürdürülebilir bir çevreye sahip olmasına katkı sağlayacaktır.
Aliağa’da gerçekleştirilen gemi sökümü, yarattığı çevre kirliliği ve işçi sağlığına yönelik oluşturduğu riskler nedeniyle bölge için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Gemi söküm faaliyetleri, toksik maddelerin çevreye yayılmasına ve ciddi sağlık sorunlarına yol açarak, hem ekosistemi hem de işçilerin sağlığını tehlikeye atıyor. Bu durum, Aliağa’nın çevresel sorunlarının yanı sıra işçi güvenliği açısından da acil önlemler alınmasını gerektiriyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, ekonomik ömrünü tamamlamış gemilerin, özellikle asbest gibi tehlikeli ve özel atıklar nedeniyle yarattığı kirlilik ve insan sağlığına olan etkilerinin anlaşıldığını belirtiyor. Akdoğan, 1980’li yıllardan sonra Avrupa ve Amerika’nın bu sektörden çekildiğini ve gemi sökümünün Türkiye, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelere kaydığını hatırlatıyor.
Akdoğan, “Avrupa’da bulunan gemi söküm tesislerinde, söküm için kabul edilen gemilerin özellikleri ve kapalı havuzlar içerisinde, çevresel risklere karşı alınan önlemler kapsamında gerçekleştirilen gemi söküm teknolojisi ile Türkiye, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan’da uygulanan söküm koşulları arasında insan ve çevre sağlığı açısından büyük fark bulunmaktadır,” diyor.
Türkiye’de sadece Aliağa bölgesinde gerçekleştirilen gemi söküm sektörünün yarattığı çevresel riskler ve sektörde çalışanların karşı karşıya olduğu sağlık riskleri göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun ciddiyetinin altını çizen Akdoğan, “Rakiplerimizin Hindistan, Pakistan ve Bangladeş olduğunu düşünürsek, dünya genelinde gemi sökümündeki liderliğimiz sorgulanmalıdır,” ifadelerini kullanıyor.
Aliağa’daki Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri ve Yasal Mevzuatın Yetersizlikleri
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, gemi geri dönüşüm tesislerinin tabi olduğu Avrupa Birliği yasal mevzuatı ile Türkiye’de uygulanan yasal mevzuatı karşılaştırarak, Türkiye’deki mevzuatın yetersiz kaldığını belirtiyor. Akdoğan, Türkiye’deki yasal düzenlemelerin, gemi geri dönüşüm tesislerinin çevreyi ve doğayı katletmesine adeta göz yumduğunu ve denetimlerin sadece şeklen yapıldığını ifade ediyor. Bu durumun, Aliağa’yı “kanun üstünde” bir bölge statüsüne dönüştürdüğünü vurgulayan Akdoğan, yönetmelikle ilgili şu bilgileri paylaşıyor:
“10.09.2014 tarih ve 29115 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği EK-2 Madde 8.1.2’ye göre, gemi geri dönüşüm tesisleri çevreye kirletici etkisi olan işletmeler olarak tanımlanmakta ve Çevre Lisansı almaları gerektiği belirtilmektedir. Ancak 3 no’lu dipnotta, ‘Gemi geri dönüşüm tesisleri, atık akümülatör ara depolama tesisleri ve ömrünü tamamlamış lastik ara depolama tesislerinin bu yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemleri, söz konusu tesisler ile ilgili usul ve esasların yayımlanmasına müteakip başlatılacaktır.’ ifadesi yer almaktadır.”
Akdoğan, yönetmeliğin yayınlandığı 2014 yılından günümüze kadar ilgili usul ve esasların yayımlanmadığını ve bu durumun gemi geri dönüşüm tesislerinin denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışmalarına olanak sağladığını belirtiyor. Bu eksiklikler nedeniyle Aliağa’daki gemi geri dönüşüm tesislerinin çevresel ve sağlık riskleri ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Akdoğan, bu durumu acilen ele alarak, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve etkin denetim mekanizmalarının kurulması gerektiğini vurguluyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, Basel Sözleşmesi ve Çevre Kanunu gereğince ithal edilerek sökümü gerçekleştirilecek gemilerin tehlikeli atıklardan arındırılmış olması gerektiğini vurguluyor. Akdoğan, izin işlemleri sırasında sunulacak tehlikeli madde envanterleri, söküm planları ve atık yönetim planlarının konusunda uzman personel tarafından titizlikle incelenmesi gerektiğini belirtiyor.
Akdoğan, “Söküm için getirilen tüm gemilerin fiziki koşullarının sunulan belgelerle uyumlu olup olmadığını tespit etmek için uzman personel tarafından gerekli denetimler yapılmalıdır. Asbest içermesi halinde, Asbestli Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik kapsamında gerekli önlemler alınmalıdır. Ayrıca, atıkların deniz kirliliğine neden olmaması için de gerekli tedbirler alınmalıdır,” diyor.
Bu bağlamda, Aliağa’daki gemi söküm faaliyetlerinin çevresel ve insan sağlığına zarar vermemesi için sıkı denetimlerin yapılması ve gerekli yasal düzenlemelerin titizlikle uygulanması büyük önem taşıyor. Akdoğan, çevresel risklerin minimize edilmesi ve sağlıklı bir iş ortamının sağlanması için ilgili mevzuatların ve yönetmeliklerin etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini vurguluyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, 1974 yılından beri Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’nde yayılan kirlilik yüklü emisyonların tüm Ege Kıyılarını olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor. Akdoğan, Aliağa’da çevresel mevzuata aykırı işlem yapan ve çevre ile halk sağlığı sorunlarına yol açan işletmelerde gemi sökümüne son verilmesi gerektiğini vurguluyor.
Akdoğan, “Gemi söküm sürecinin bilimsel ve teknik değerlendirmelerle, etkin bir kamusal denetimle yürütülmesi için gerekli çalışmalar ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Bu süreçler gerçekleştirilmediği takdirde, genel değerlendirmelerimizde paylaştığımız sorunlar ve Aliağa Gemi Söküm Tesislerinin yarattığı olumsuzluklar büyüyerek devam edecektir,” diyor.
Akdoğan, Aliağa’da mevcut çevresel sorunların çözülmesi ve sağlıklı bir çevre için acil önlemler alınmasının önemine vurgu yapıyor. Etkin denetim ve bilimsel değerlendirmelerle desteklenmeyen gemi söküm faaliyetlerinin, hem çevreye hem de insan sağlığına ciddi zararlar verdiğini belirtiyor. Bu nedenle, gemi söküm süreçlerinin sıkı bir şekilde kontrol edilmesi ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Çevre Mühendisi Selma Atalay Akdoğan, İzmir’in kuzeyinde yer alan Aliağa endüstri bölgesindeki demir çelik ve petrokimya tesislerinin emisyonlarının, İzmir için önemli bir kirlilik kaynağı olduğunu belirtiyor. Akdoğan, bu durumu şu sözlerle dile getiriyor:
“Şu anda İzmir’de hava kirliliğinin en ciddi sorun olduğu Aliağa bölgesi için acil önlemler alınmalıdır. İzmir ve Aliağa endüstri bölgesinde hava kirliliğine neden olan organik ve inorganik kirleticilerin düzeylerinin, kaynaklarının ve sağlık etkilerinin belirlenerek hava kalitesi yönetim planının oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Mevcut tesisler iyileştirilmeli, bunların emisyonları en aza indirilmeli ve emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır. Bu bölgede yapılacak yeni tesislerin çevre ile etkileşimi çok iyi irdelenmelidir.”
Akdoğan, Aliağa bölgesinde mevcut çevre sorunlarının çözülmesi ve hava kalitesinin iyileştirilmesi için kapsamlı bir hava kalitesi yönetim planının oluşturulmasının önemine vurgu yapıyor. Ayrıca, mevcut tesislerin iyileştirilmesi ve emisyonların en aza indirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Yeni tesislerin çevre ile etkileşiminin dikkatlice değerlendirilmesi ve bu süreçte sıkı denetimlerin yapılması gerektiğini belirtiyor.
Kaynak: gazeteminos com – Asya Yaşarikiz