İş insanı Ethem Sancak: Elimizde bilgisayarlarla açlıktan öleceğiz Sancak; “Batılılar uygarlık kuşunu kesip yedi. Uygarlık Anka kuşu olarak Asya’dan doğacak.” dedi. Sancak; dijital gücü tarım ve bilişim gibi alanlarda kullanmamız gerektiğini söyledi.
GÜNDEM – İş insanı Ethem Sancak: Elimizde bilgisayarlarla açlıktan öleceğiz İş insanı Ethem Sancak, Çin İş Geliştirme ve Dostluk Derneği’nin düzenlediği 1. Uluslararası Kuşak ve Yol Türkiye Sempozyumu’na katıldı. Sempozyumun, “Dijital İpek Yolu ve Tarım” başlıklı 2. gün 2. oturumunda konuşan Sancak, yükselen Asya’nın kendi değerleri ve sistemleriyle yeni bir dünya ve uygarlık inşa ettiğini söyledi.
Ethem Sancak’ın konuşmasında öne çıkan kısımlar şöyle:
“Çin İş Derneği kurucusu Adnan Akfırat’ın neredeyse 40 yıllık arkadaşıyım. Girişimciyim. Medya, teknoloji, ilaç, bir sürü girişim işine girdim çıktım. Neredeyse 40 yıldır, dilim döndüğünce, tarımın olmazsa olmaz bir sektör olduğunu, insanın en temel değerinin tarım olduğunu hep anlatmaya çalışıyorum.
Yıllar önce TÜSİAD’ın YK üyeliğini yaptığım bir dönemde kürsüden şunları demiştim:
“Tarımla uğraşmalıyız, saygıdeğer iş adamları. Uğraşamazsak geleceğimiz tehlikede. Çocuklarımız, torunlarımız aç kalabilirler, kıtlıkla karşılaşabilirler. İnsanlık tarihinde bu kıtlıklar olmuş. Öyle çok da uzak bir zaman da değil. Örneğin İrlanda’da insanlar kıtlık yaşamışlar, göçmek zorunda kalmış. Çare Osmanlı olmuş. Osmanlı olmasa, belki de İrlanda ıssız bir adaydı veya kimler yaşardı belli değil.”
Neredeyse 30-40 yıl önce neoliberal sistem ve küreselleşme denilen aldatmacanın etkisiyle dünya nüfusunun yaklaşık 3’te 2’si tarıma küstü. Tarım, aşağılanan bir sektör haline dönüştürüldü insan dimağında. Tarımla uğraşan geniş nüfuslar zoraki göçlerle kentlere yığıldılar. Gerçekten dünya bugün onun büyük sıkıntısını çekiyor.
Bir Rusya-Ukrayna krizinin sonucu, tedarik zincirleri kırılınca, şimdi modern çağda dünyanın saygın yayınları yaklaşan bir büyük kıtlıktan bahsetmeye başladı. Bu bir gerçek.
Neyse ki bir musibet, bin nasihatten iyidir. Umarım ki insanlık bundan sonuçlar çıkartır ve insanlığın geleceği kararmadan bir çıkış yolu bulur.
Bu çıkış yolunun olmazsa olmazı, Kuşak ve Yol stratejisi çerçevesinde, insanlık tarafından kabul edilebilir rasyonel kurallara uyan bir dünya doğar ve bu dünyada oluşan kurallar ve kaidelerle ki bunların insan onurunu esas alması lazım, adil olması lazım, bunlara uygun Asya’da geçmiş yıllarda olduğu gibi yeni bir medeniyet gelir ve insanlığın anası Asya yine kendi yavrusu insana sahip çıkar.
Çünkü maalesef Atlantik ve Batı, insana değer vermediği için, paraya taptığı için, bütün parlak söylemlerine rağmen insanlığa iyi bir gelecek inşa edemedi. Onlar da şimdi itiraf ediyorlar, bu gidişle insanlık bir felakete toslayacak ve büyük bir yıkım çıkacak.
Yani yaklaşık 500 yıl önce Doğulular olarak Batılılara teslim ettiğimiz uygarlık kuşunu, daha çoğaltıp geliştireceklerine kesip yeme yolunu seçtiler. Ve uygarlık boğulmayla yüz yüze geldi. Şimdi bu uygarlık kuşu, Kaf Dağı’nın arkasındaki Anka kuşu, yeniden doğduğu topraklara, Asya’ya dönecek ve oradan yeniden insanlık doğacak, yeni kurallar doğacak.
Kuşak ve Yol projesi aslında bu. Buna kara çalan Batılı düşünürler, Kuşak ve Yol projesini bir Çin projesi olarak insanlara anlattılar. Bu bir Çin projesi değil.
Bu bir uygarlık yolu aslında. Orada hapsedilmiş hazineler, zenginlikler, bilgi baruttan kağıda kadar bütün bilgi birikimi Asya’yı geçerek Akdeniz medeniyetiyle birleşiyor ve insanlık başka bir safhaya geçiyor, büyük uygarlıklar doğuyor.
Mesela o yol üzerindeki Türkler, Asya çobanlarından oluşan Türk kavimleri bin yıl içinde üç büyük imparatorluk inşa ediyorlar. Büyük Selçuklu, o yolun nimetleri üzerinde yükseliyor. Arkasından Eyyübi İmparatorluğu, sonra Memlük. Ondan sonra insanlık tarihinin gördüğü en büyük ekonomik organizasyon olan Osmanlı İmparatorluğu. Ve Türkler yetiştirdikleri evrensel çapta binin üstüne bilim insanıyla, ölmüş antik Roma ve Yunan medeniyetlerini yeniden canlandırıyorlar ve insanlığa ışık oluyorlar. Büyük servetler, büyük zenginlikler doğuyor. İnsanlık karnını doyurmaya başlıyor bu yol sayesinde ve insanlık kimliğini buluyor. Bilim gelişiyor, sanat, gelişiyor, ticaret gelişiyor, insan kendi etiğini yaratıyor, kentler doğuyor, müzik doğuyor, kimya doğuyor, matematik, astronomi doğuyor, uzay bilinmeye başlanıyor. Bütün bunlar o tarihi İpekyolu’nun sayesinde oluyor. Sonra ne oluyorsa oluyor, Batı’ya geçiyor bu uygarlık.
Tarihi İpekyolu’nun üstünde doğan bütün medeniyetlerin, Türklerin, Farsların, Hintlerin, Çinlilerin felsefesinin temelinde, “her şey insan içindir” var. Dinleri de, yaklaşımları da insanı temel alır. İnsan, Allah’ın yer yüzündeki halifesidir. En kutsal varlıktır.
Ama Batı’ya geçince uygarlık, Tanrı’yı bitiriyorlar ve paraya tapmaya başlıyorlar. Tanrı, para oluyor. Paranın halifesi de insan değil. Para endeksli Batı medeniyeti, belki bir takım kullandığımız teknolojileri ürettiler ama onların hiçbirisi para etmiyor. Mesela bilgisayarları yarattılar, hepimiz hayranlıkla kullanıyoruz. Ama bir kıtlıkta, bilgisayarlar kimsenin karnını doyurmaz. Yani elimizde bilgisayarlarla açlıktan öleceğiz. Elimizde gelişmiş aletler, yapay zeka olacak ama biz açlıktan öleceğiz.
İnsanın üç temel dürtüsü var, barınma ve güvenlik, birisi beslenme, diğeri de üreme ve geleceğe kalma. Bu üç temel fonksiyon belirliyor insanı ve insana bağlı ilişkileri. Yeni, modern İpekyolu’nda dijital gücü ve kaynağı kullanacağız ve ihtiyaç olan üç temel unsurun artması, gelişmesi, insan refahı için yardımcı olarak bunlardan yararlanacağız.
Tarımda da böyle. Tarımın esası toprak, güneş, sudur. Bunlar varsa tarım olur. Gelişen teknolojileri bu alanlardaki verimi arttırmak için kullanmalıyız. Bu anlamda da uluslararası iş birlikleri yapmalıyız. Birbirlerinin değerini arttıracak yeni kimyasallar bulmak, gıdanın protein değerini yükseltecek yeni teknolojiler uygulamak. Ama işin esası, toprağı değer vermek, suya değer vermek, onu arttırmaya çalışmak ve güneş enerjisini de kullanmak.
Modern İpekyolu’nda dijitalleşme ve tarım dediğimizde benim anladığım, bu teknolojik imkanları, bu kuşağı faaliyete geçirecek Asyalı ülkelerin paylaşmaları lazım. Dijital sistem buna fayda ve imkân sağlıyor.
Bizim bu Dijital İpekyolu’nu oluşturabilmemiz için Asyatik kavimler ne yapmalı? Kendi internetlerini, dijital dünyalarını oluşturmalılar. Bunu oluşturmadıkları sürece yeni bir dünya, yeni bir ekonomi, yeni bir uygarlık yaratmaları mümkün değil.
Altmış tane Batılı ülke, fırsat bu fırsat deyip, Rusların bütün paralarına, mülklerine el koydular. Hiç yargı, mahkeme kararı olmadan. Hiç Birleşmiş Milletler kararı olmadan. Tam bir insanlığın ilkel zamanındaki vahşet dönemi. Asurbanipal veya Nebukadnezar bile böyle yapmamıştır. Tarihin en büyük despotları bile bu kadar despot olmamışlardır.
Ve buna karşı, yeni İpekyolu ki ben buna yoldan öte ayağa kalkan ve yeniden doğan Asya uygarlığı diyorum, bu uygarlığın yeniden yükselebilmesi için bizim kendimize özgü, bu Batılı ülkelere muhtaç olmayacağımız sistemleri inşa etmemiz lazım.”
Kaynak: Aydınlık.com.tr