İ Partinin ablasının Bursa’ya gelmesiyle kaçması bir mi olmuş? Pandemi sürecinin de zaruri dayatmasıyla, çok uzun zamandır oturduğumuz yerden gazetecilik yaptık. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “rüzgar gibi geçti” denilebilecek sürattaki ekspres Bursa programını takip ederken bunu hissettim.
BURSA – Aramızın ekseriyetle gerilimli ve limoni olduğu İl Başkanı Selçuk Türkoğlu arayıp programa davet edince, “hayrola” iç sesiyle şaşırdım aslında.
“Bursa’da çalınmadık kapı, sıkılmadık el bırakmayacağız” düsturuyla yola çıkılmış bir siyasi gezi serisi hazırlamış Bursa İl Başkanlığı. Bu seri kapsamında da, “1 gecede 1 ilçe, 17 gecede, 17 ilçe ve 712 köy ziyareti” planlamış. (Köy denildiğine, benim de öyle dediğime bakmayın. 17 ilçeye bağlı 17 mahalle gezilecek program süresince.)
Saha siyaseti yapılan bariz bir seçim çalışması…
Bana kalırsa da, şimdiden yol almak isteyen bariz bir yakın markaj yerel seçim çalışması.
Benim takip ettiğim kısım, nisbeten kısa bir programdı. Meral Akşener yolda karşılandı. Orhangazi’ye gidildi.
Mini bir esnaf ziyareti yapıldı.
Mini bir nokta miting yapıldı.
Ardından Orhangazi’ye bağlı Yeniköy Mahallesi’ne (köyüne) gidildi. Köy meydanındaki kahvede oturuldu.
Akşener, vatandaşın derdini, talebini dinledi.
Ardından da İstanbul’a döndü.
Tabii gelmesi, karşılanması bitmesi, gitmesi derken yaklaşık 7 saat sürdü.
Ama dediğim gibi, özlemişim.
Öncelikle, (Bana göre ne büyük bir hatadır ki) İYİ Parti teşkilatlarına, Meral Akşener’e “Meral Abla” diye hitap etmek, gyabında da olsa “Abla” diye bahsetmek bir nevi yasaklanmış.
Onun yerine “Hanfendi” denilecekmiş!
O yüzden de, daha düne kadar, “Abla şu gün gelecek, şuraya gidecek” falan diye bahseden partililer, karşılamadan itibaren “Hanfendi gelmek üzere, hanfendi geldi, hanfendi ayrılıyorlar” demeye başladı.
Oysa “Abla” Meral Akşener’le özdeşleşmişti. Biz bile çoğu zaman partililerin ağzından konuşurmuş gibi “Meral Abla” diye bahsederdik Akşener’den.
Lokum gibi halk dili. Kibir yok, haşmet yok, egosantrik tirip yok, vatandaşla aranda bariyer yok.
Siyasetçinin işin tabiatı gereği talip olduğu “yönetici sınıfa” ait kasıntı tını yok.
Bilakis, yakınlaştırıcı bir hitap.
Kadın da söyler, erkek de, genç de, yaşlısı da…
Gel gelelim, artık tam olarak niyeyse… Bundan böyle parti teşkilatları Akşener’e “Meral Abla” değil “Hanfendi” diyecek.
Hanfendinin de izah ettiği üzre…”
Sevmedim.
Benim sevip sevmemem mesele değil de, boynunda ucu oyalı yazma-yemeni ile gezen bir lideri, niye ablalıktan alıp hanfendiliğe terfi (!) ettirdiler?
Yerleşmiş ve kabullenilmiş bir samimi hitap niye ekarte edildi?
Araya niye mesafe konuldu?
Süleyman Demirel yıllarca “Baba”ydı.
Recep Tayyip Erdoğan “Reis…”
Akşener de, “Abla…”
Oysa o artık aradaki mesafenin ardındaki bir “Hanfendi…”
Kusura bakmayın ama bu hitap, papatyalı dönemdeki Semra Özal’lı ve şımarık ve gösteriş işi o sakil dönemi çağrıştırdı bana.
***
Akşener’in gezi süresinceki temel argümanı, haliyle hayat pahalılığıydı.
Esnaf ziyaretinde, nokta mitinginde, köy buluşmasında…
Karşılığını da yine haliyle buldu.
Slogan malum: “Başbakan Akşener!”
İktidara gelinecek, sistem değişecek ve Meral Akşener Başbakan olacak.
***
Akşener’in bu ziyaretinde, ilk kez duyduğum, marşa benzeyen bir şarkı dikkatimi çekti.
Gezi boyunca zaten İzmir Marşı fiks. Döne döne çalıyor.
Arada da,
“Sol yanım Mustafa Kemal…
Sağ yanım Meral…”
Diyen tok bir erkek sesi, marşa benzeyen bir şarkı söylüyor.
“Eyvah” dedim.
“Demek CHP ile araları, kulislerde iddia edildiği gibi ve kadar gergin!”
Büyük bir arıza çıkar da yollar ayrılırsa diye…
Hatta, arıza çıkacak ve yollar ayrılacakmış gibi şimdiden B Planı’na geçmişler!
Geçmişler ve yol almaya başlamışlar.
***
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabında yaptığı revizenin ardından, nasıl ki kendi bildiği yolda kendi kendine yol alıyorsa, Meral Akşener ve İYİ Parti de altefnatif kendi yollarına girmiş!
Netekim, Bursa’ya Millet İttifakı’nın en büyük ikinci bileşeni olan İYİ Parti’nin Genel Başkanı geliyor. Programda tek bir CHP’li yok.
Çağırmamışlar.
Sorunca, “çağırmadık. Çünkü bu İYİ Parti’nin programı” diye anlattılar.
Enteresan haliyle…
Düşündürücü!
Daha da önemlisi, program esnasında çok kısa bir süre soru sorabilecek kadar başbaşa kaldğımız İYİ Parti İl Başkanı Selçuk Türkoğlu aslında süreci çok net olarak ortaya koydu.
Bursa genelinde 21 bin üyeye ulaştıklarını…
Bunun yanı sıra, yine Bursa genelindeki oy oranlarının yüzde 20’nin üzerine çıktığını söyleyen Selçuk Türkoğlu, ilk kez bu kadar tane tane üzerine basarak diyor ki:
“Mustafa Bozbey bizim adayımız değil! CHP’nin adayı.
Oysa biz İYİ Parti olarak hem yerelde, hem de genelde iktidara talibiz!
Önümüzdeki seçimlerde yeniden bir masaya oturursak-oturduğumuzda, belki de oy oranı açısından şartlar eşitlenmiş olacak.
Bambaşka koşullar geçerli olacak o pazarlık masasında!”
Bir yanda gezi süresince çalan İzmir Marşı…
“Sol yanım Mustafa Kemal
Sağ yanım Meral…”
***
Sağlı sollu bir hamle var.
A) İYİ Parti, yükselen oy oranlarının da verdiği cesaretle ittifakın kazan kaldıranı, terk edip gideni olabilir.
B) İYİ Parti ittifaktan fikren gitti aslında.
Artık CHP’ye ve oyuna çok da ihtiyacının olmadığını düşünüyor.
Ya da, CHP’nin oy oranından ittifak dahilinde yararlanacaksa da, bunu tıfıl küçük ortak olarak yapmayacak bu kez.
Pazarlık masasına farklı koşullarda ve güçlü kozlarla oturacak.
Reste rest olursa da, altyapısını hazırladığı üzere, kendi yoluna bakacak.
Aslında bu noktada haklılar.
Hem İttifak ortağı olacaksın, hem de ortağının niyetlerini sonradan tuhaf şekillerde, emrivakiyle öğreneceksin.
Kemal Kılıçdaroğlu bir gün Bursa’ya gelecek ve “Millet İttifakı’nın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’dir. Bu da böyle biline!” Diyecek.
Ve sen de bunu son anda şaşkına dönmüş partililerinden ya da basından öğreneceksin.
Ya da…
Bir bakacaksın ki, ittifak ortağın Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesaplarında kendisine Çankaya konsepti devlet adamı profili yapacak. Cumhurbaşkanlığı adaylığına yürüyecek!
Ve sen yine bunun muhattabın dışındaki bir yerden öğreneceksin.
Hoş bu arada, aslında Meral Akşener de boş durmayıp Ekrem İmamoğlu kartını oynayıp, Kılıçdaroğlu’nu siyaseten verem etmiştir. Bakın, o da ayrı konu.
Ya değişen şartlara göre kartlar yeniden karılarak masaya oturacaklar.
Ya da, oturamayıp yolları ayıracaklar.
Tabii bu noktada, Türk milliyetçisi İYİ Parti’nin HDP’nin gizli ama gerçek ittifak ortaklığı karşısında taban ve seçmen nezdinde zor durumda kalmış olmasının da yüksek payı var.
HDP’yi sorunca, haç görmüş vampir gibi olmaları bundan.
HDP’nin Millet İttifakı’nın gizli tutulmuş gibi davranılan reel ve hatta legal ittifak ortaklığını yadsıyışları bundan.
O oylarla İstanbul’u, Ankara’yı alabilmiş olmaktan yana çok mutlular.
Hatta havalılar.
Ancak, onlara bu iki ili misal kazandıran kilit oyların HDP’den geldiğini en azından seçmene, ele güne ve gazetecilere karşı asla kabul etmek istemiyorlar.
“Assssssla yan yana gelemeyiz!
Asssssla selamlarını dahi almayız!”
E aslında soru da zaten selamları değil, yerel seçimlerde bayıla bayıla aldığınız oylarıyla ilgiliydi.
Oyları alalım, ama yok sayalım.
Makamları alalım ama o makamlara taşıyan HDP oylarını külliyen yok sayalım.
Millet İttifakı’nın en büyük açmazı bu.
Patlarsa buradan patlayacaktı.
Netekim, belli ki patladı!
HDP son zamanlarda, “yalnız o iş öyle olmaz!” Demeye ve rest çekmeye çok net başladığı gün itibarıyla İYİ Parti B Planı’nı hazırladı.
Oy oranlarının artışıyla doğru orantılı olarak da işlerliğe koyuyor.
CHP ve Kılıçdaroğlu HDP desteğiyle kendi yoluna gidiyor.
İYİ Parti kendi yoluna…
Benim bugünkü geziden edindiğim en kesin izlenim budur.
ÖZLEM YAĞMUR