Bosna Hersek Bursa Fahri Konsolosu Muzaffer Çilek’in özel daveti ve Abdülhamid Han Kültür Derneği işbirliği ile gerçekleşen buluşmada II. Abdülhamid Han’ın 3. kuşak torunu Harun Osmanoğlu ve 4. Kuşak torunu Nurhan Osmanoğlu ile gönül coğrafyalarımızın farklı ülkelerinden gelip Bursa’da eğitim gören üniversite öğrencileri Bosna Hersek Konsolosluğunda bir araya geldi.
Programın açılışında konuşan Bosna Hersek Bursa Fahri Konsolosu Çilek, “Sizleri Bursa’da görmekten çok memnun olduk. Bu akşam burada gönül coğrafyalarımızın farklı ülkelerinden gelen genç arkadaşlar var. Onlar da sizlerle birlikte olmaktan ve sizleri yakından tanımaktan son derece memnun ve bahtiyarlar, İnanıyorum ki bu buluşma, Cennet Mekan Abdülhamid Han’ın hayatını, onun düşüncelerini daha iyi anlamaya ve kavramaya bir vesile olur” ifadelerini kullandı.
Muzaffer Çilek’in ardından konuşan ve 1977 yılında Şam’dan Türkiye’ye, İstanbul’a geldiklerini hatırlatan II. Abdülhamid’in 3. Kuşak Torunu Harun Osmanoğlu, Türkiye’ye dönüş kararının nasıl alındığını, o süreçte ailecek olumlu ve olumsuz neler yaşadıklarını ve kendilerine kimlerin sahip çıktığından söz etti.
Türkiye’de İkamet etmeye başladıklarında, neredeyse 15 günde bir polisin evlerine kontrole geldiğini hatırlatan Nurhan Osmanoğlu, “Eve polis geldiği zaman kapı çalınır ve biz, ‘kim o?’ dediğimizde, nedense ‘baskın’ diye yanıt gelirdi. Türk insanı mütevazidir, örf, adet ahlak bilirler. Ayakkabılarıyla içeri girmezler. Girenler de var ama onlarda bilirler ki dışarıda çıkarılır ve öyle girilir. Maalesef polisler eve ayakkabılarla girerlerdi. Bu kontrollerdeki en acı soru soru ‘niçin geldiniz, neden geldiniz, ne yapmaya geldiniz?’ olurdu” diye konuştu.
“Babam ‘illa Türkiye’ dedi”
Babasının, yani II. Abülhamid’in 3. Kuşak Torunu Harun Osmanoğlu’nun, ‘illa Türkiye’ dediğini belirten Nurhan Osmanoğlu, şöyle devam etti:
“Evet, biz neden Türkiye’ye geldik? Şam’da, babamın hali vakti yerinde idi. Babam ‘illaki Türkiye’ dedi ‘Türkiye’ye gideceğiz, İstanbul’a döneceğiz’ ve Aileden ilk gidenlerden olacağız dedi. Abdülkerim Efendi’ye zaten bir görev yüklenmişti. Abdülkerim Efendi, bütün aileyi toparlayacaktı. Babam, ‘madem dedem ile olamadı o halde ben İstanbul’a gideceğim’ dedi. Ne bilsin ki bu kadar zorlanacak? Vatandaşısınız ama vatandaşlığını zar zor alacaksınız. Her şey ortada ve net olduğu halde ispatlayamıyorsunuz vatandaşlığınızı. Ta ki (9 yıl sonra) Rahmetli Turgut Özal zamanında vatandaş oluyorsunuz. Onun da iyi niyetiyle. Allah rahmet eylesin.”
Osmanoğlu, “Babama, bize candan torunları sahip çıktı.”
Babası Harun Osmanoğlu’na ‘acaba siyasi herhangi bir sıkıntısı var mı diyerek’ iş vermekten çekindiğini kaydeden Torun Osmanoğlu, “Okul süresince Türkçemin azlığı ya da okul arkadaşlarım arasında soyadım ile ilgili çok acı hatıram var. Edebiyat öğretmenim arkadaşlarımı uyardı. Vatandaşlığımızı aldıktan sonra bizler kandan torunları olabiliriz ama candan torunları olan sizler hep bizleri sahiplendiniz. Candan torunları bizlerin Türkiye’ye gelmemizi istedi. Babamı çalıştırmaktan ona bu fırsatı vermekten nedense insanlar çekindi, korktu; acaba siyasi herhangi bir sıkıntısı var mı diyerek. Ona İş vermek istemediler.
Candan torunları babama hep destek oldular. Tamam, vatandaşlığımız olana kadar mülteci gibi olduk. Eğitim süreçlerimiz, evimizin alınması, yerleşmemiz falan derken, tüm bu süreçlerde candan torunları hep bize sahip çıktı. Türkiye’de şu anda da pırıl pırıl bir gençlik geliyor. Burada da görüyorum. Sizler bizi sahiplenmişiniz. Sizler bizleri sahiplendiğiniz için biz varız. Biz Osmanlıyız, biz ecdadız, elhamdülillah. Ama inanın candan torunları olmayaydı, bugün biz burada olmazdık” dedi.
Programa katılan II. Abdülhamid’in 3. Kuşak Torunu Harun Osmanoğlu da aldığı dönüş kararını ve Türkiye’ye döndükten sonra yaşadıkları hakkında açıklamalarda bulundu.