Arkadaşları Ayhan derler, Ayhan oturur bizim kahvede.
Ayhan yakmış abayı siyasete, siyasetin bundan haberi yok ama.
Bizim Ayhan pişpirik oynar, iyi sallar, göbek atar, sağlam zıplar.
Dedim ya,
Bizim ki yakmış kafayı siyasetle, siyasetin bundan haberi yok ama.
Bir kusuru var yalnız bizim Ayhan’ın, biraz Fırıldak Kubi takılmakta.
Fırıldak Kubi, nam-ı değer Kubilay Uygun.
Fırıldak Kubi, Lise mezundur. Afyonkarahisar İl Genel Meclisi Üyeliği, Yerel Televizyon Sahipliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, Serbest Tüccarlık, 20. Dönem Afyonkarahisar Milletvekilliği yaptı. Evli ve 2 Çocuk babasıdır.
20. Dönem’de çok kısa süreli parti değiştirmeleri nedeniyle etik tartışmalara neden olmuştu Fırıldak Kubi…
Nasıl olmasın birader…
DSP’den milletvekili olarak seçildi ancak bir dönem içerisinde ANAP, DYP, MHP ve DSP partilerinin rozetlerini yakasına taktı.
DSP ile DYP arasında gidip geldikten sonra MHP’ye geçip 20 gün sonra oradan da ayrılmış sonra da DTP’ye geçmiştir.
Anlatırken benim bile başım döndü.
Lakin Fırıldak Kubi, 23 Temmuz 2016 tarihinde İstanbul’da bir otelde intihar ederek, vefat etmiştir.
Konuya Sülün diyerek girince Osman’dan da bahsetmemek olmaz.
Meşhur Sülün Osman…
Sülün Osman İstanbul Fatih’te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak yaptı. 1950 ve 60’lı yıllardaki “işleriyle” ün kazanan “Sülün Osman”, Beyoğlu’nda sokakta yürüyen tramvayı, Galata Kulesi’ni, Eminönü meydanındaki saati, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara ‘satarak’ ya da ‘kiraya vererek’ efsane haline geldi.
Hazret, Taksim Meydanı’nın girişine paspas koyup, gelenden geçenden para toplamayı akıl etmiş, tarihin gelmiş geçmiş en şirin ve komik dolandırıcısıdır.
Söylentiye göre mesleğin inceliklerini Kumkapılı bir Rum’dan öğrenmiş. Kendisi sıradan bir üçkâğıtçı değil. Bu işin kitabını yazıp, felsefesini yapmış bir düşünür:
20 Nisan 1962’de hapisteyken ‘Alınteri ile Yaşamak’ konulu konferans vermiş bir kişidir.
Anlatıyor Sülün; “Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında.”
Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan.
Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın…
Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam bin liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”
Galata Köprüsü’nü satmak üzereyken tesadüfen yakalandığı biliniyor ama iddiaya göre İstanbul Boğaz Köprüsü’nü satmayı, başarmış. Anlatıldığına göre, Sülün Osman adamlarıyla birlikte Dolmabahçe sarayındaki saatin önüne gider, gözüne saf ama cebinde para olan bir vatandaşı kestirir, onun göreceği bir yerde dururmuş. Kendi adamları planlanmış bir şekilde gelirler ve Dolmabahçe Saatine bakarak saatlerini ayarlarlar, sonra da Osman’a da yönelir ve saat ayarlama parasını ödeyip, giderlermiş.
Bu kârlı iş, kendini uyanık zanneden ve kısa yoldan zengin olmanın sihrini bulduğunu sanan vatandaşın dikkatini çeker, kısa bir hoş-beşten sonra Sülün Osman Dolmabahçe Meydanı’ndaki saati bu vatandaşa, satarmış. Mekânı cennet olsun bu esnafın piri sayılan Sülün Osman!
Şimdi birader…
Rahmetli Kubilay ve Osman’a bakıyorum, hayretler içerisinde kalıyorum.
Ne yapmalı ne etmeli bir oyunbazlık bir şeytanlık, siyasette dalavere mi çevirmeli?
Bu beraberlik nasıl olacak, ikisi de ayrı telden çalıyor.
Centilmence mi yaklaşmalı ağababası ile mi tanışmalı?
Bir bilene mi danışmalı, saadetten başlayıp yola devam edip, harekete mi geçmeli?
Akabinde ve detayında sevgili kardeşlerim.
Bu memlekette ne Fırıldaklar ne de Osmanlar bitmez.
Onlar gider yerine Fırıldak Sülün Ayhan’lar gelir.