Finansal piyasalarda 2019. Türkiye’de finansal piyasaların ilk çeyrekte jeopolitik riskler ve dış gelişmeler kaynaklı hareket ettiği görülürken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) repo ihaleleri ve zorunlu karşılıklar üzerinden attığı adımlar, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasındaki değişiklik işareti ve swap piyasasındaki gelişmeler yakından takip edildi.
Geçen yıldan devralınan ticaret savaşına dair endişelerin 2019’da da finansal piyasaların odağında kaldığı görülürken, ABD ve Çin’in restleşme ile anlaşma arasında gidip gelen tutarsız tutumları yıl boyunca pay piyasalarına negatif yansıdı.
Küresel ekonomiye yönelik risklerin artması ve enflasyonun hedeflerden uzak seyretmesi, 2019’da önde gelen merkez bankalarının normalleşme adımlarını sonlandırarak gevşek politikalara dönüşünü beraberinde getirdi. Bu kapsamda Fed’in 2019’da iki faiz artırımı yapacağı beklentilerinin fiyatlandığı piyasalarda, söz konusu beklentiler bankanın “faiz artırımları konusunda sabırlı olacağız” mesajı ile ocak ayından itibaren sıfıra indi.
Yılın ilk ayından itibaren Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler, ABD-Çin ticaret müzakerelerine yönelik belirsizlikler, küresel ekonomiye yönelik kaygılar ve Brexit çıkmazı pay piyasalarına yön veren temel gelişmeler olarak öne çıktı.
Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) küresel ekonomiye dair beklentilerini düşürmesi risk iştahını azaltırken, ABD Başkanı Donald Trump’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar da pay piyasalarında dalgalanmaya yol açtı.
Trump’ın, 22 Mart’ta, “52 yılın ardından ABD için İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi” açıklamasını yapmasının ardından Türkiye başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB), Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler (BM) buna tepki gösterirken, söz konusu gelişmeler jeopolitik risklere ilişkin endişeleri artırdı.
Bu gelişmenin ardından Londra swap piyasasında Türk lirası gecelik faizlerinde hızlı artış yaşandı. TCMB ise bu gelişme karşısında swap işlem limitini artırarak sıkılaşma yönünde adım attı.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, ilk çeyrekte dalgalı bir seyir izledi. Endeks, yıla başladığı 90.986,13 puandan yükselişe geçerek 106.000 seviyelerini test ederken, küresel gelişmeler paralelinde kazançlarını geri verdiği mart ayını 93.784,18 puandan tamamladı. Bu dönemde dolar/TL ise yıla başladığı 5,30 seviyelerinden yükselişe geçerek mart ayını 5,56 civarından kapattı.
Mart ayında artan jeopolitik riskler karşısında yatırımcıların tahvil piyasasına yönelmesi ile ABD 10 yıllık tahvil faizleri, yüzde 2,72’den yüzde 2,40 seviyesine geriledi. Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri ilk çeyrekte yüzde 14,3’e kadar gerilemesine karşın mart ayında yüzde 19,3’ü gördükten sonra ilk çeyreği yüzde 17,92’den tamamladı. Altının onsu ilk çeyrekte yüzde 0,8’lik artışla 1.292,05 dolara yükseldi, gram altın ise yıla başladığı 203,3 lira seviyelerinden kademeli yükselerek mart ayını 225,5 liradan kapattı.
Yılın ikinci çeyreğinde Brexit çıkmazının devam etmesine neden olan bir süreçten geçildi. Ticaret müzakerelerinde anlaşma sağlayamayan ABD ile Çin’in ise misillemeleri hız kazandı.
Bu dönemde ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in müzakere sürecini uzattığını öne sürerek 200 milyar dolarlık Çin ürününe uygulanan yüzde 10’luk gümrük vergisi oranının yüzde 25’e çıkarılacağını duyurdu. Çin ise ABD’nin bu hamlesi karşılığında 60 milyar dolarlık ABD menşeli ürünlere gümrük tarifesini yüzde 5 ila yüzde 25 oranında artırdı.
Trump’ın, son olarak, Amerikan şirketlerinin Huawei dahil Çinli teknoloji şirketleri ile iş birliği yapmasının önünü kesmeyi amaçlayan başkanlık kararnamesini imzalaması ise teknoloji sektöründe ciddi sarsıntıya neden oldu.
Jeopolitik riskler ikinci çeyrekte de gündemden düşmezken, ABD’nin, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) ABD’nin yabancı terör örgütleri listesine eklendiğini duyurması ve İran’ın buna karşılık ABD Merkez Kuvvetleri’ni (CENTCOM) terör örgütleri listesine alması, iki ülke arasındaki gerilimin başlangıcı olarak tarihe geçti.
ABD’nin küresel çapta jeopolitik risklerdeki artışta başrol oynaması, ülke ekonomisinde etkilerini gösterirken, ABD Merkez Bankası (Fed), ikinci çeyrek itibarıyla yılın ilk faiz indiriminin sinyalini vererek 2008 küresel ekonomik krizi sonrası uyguladığı gevşeyici politikalara geri döneceğine işaret etti.
Yurt içinde ise 31 Mart yerel seçimleri kapsamında AK Parti’nin Büyükçekmece ve tüm İstanbul için seçim sonuçlarına itiraz etmesi, iç siyasi gelişmelerin gündemde kalmasını sağladı.
Öte yandan, Trump’ın Golan Tepeleri konusundaki açıklamasının ardından ABD’yle bozulan ikili ilişkiler, ABD’nin Türkiye’ye kasım ayında gönderilmesi planlanan iki F-35 için hazırlık faaliyetlerinin ve sevkiyatların durdurulduğunu açıklamasıyla daha da gerildi.
Jeopolitik risklerin ortasında iç piyasayı canlandırmaya yönelik ekonomi yönetiminin açıkladığı teşvik paketleri, BDDK hamleleri ve TCMB’nin piyasaya hem sözle hem de repo ihaleleri yoluyla müdahaleleri sonucunda mart-mayıs döneminde pay piyasalarında görülen düşüş haziran ayında telafi edildi.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, mayıs ayında 83.535,32 puanla yılın en düşük seviyesine gerilerken, haziranda kayıplarını telafi ederek ikinci çeyreği 96.485,32 puandan tamamladı. Aynı dönemde dolar/TL ise 6,25 seviyelerinden düşüşe geçerek haziran sonunda 5,84’e geriledi.
ABD 10 yıllık tahvil faizleri, ilk çeyrekteki düşüşünü sürdürerek yüzde 2 psikolojik sınırının altına indi ve yüzde 1,97’yi gördü. Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri, mayıs ayında yüzde 21,53 ile yılın en yüksek seviyesini görmesinin ardından haziran sonunda yüzde 16,7 oldu. Altının onsu ise risk algısı artan yatırımcının güvenli limanlara yönelmesiyle ikinci çeyreği yüzde 9,1’lik artışla 1.409,60’tan tamamladı. Gram altın ise kademeli yükselişini sürdürerek haziran ayını 262,5 liradan kapattı.
Üçüncü çeyreğin ilk gününden itibaren İran yönetiminin, zenginleştirilmiş uranyum limitini nükleer anlaşmada belirtilen 300 kilogram stok limitinin üstüne çıkarması ile artan jeopolitik riskler, pay piyasalarında sert düşüşler yaşanmasına neden oldu.
Avrupa Birliği (AB) ve ABD’den İran’a tepkiler gelirken, ticaret müzakereleri tarafında da üçüncü çeyrek boyunca net bir aşama kaydedilemedi.
ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi’nin AB’ye uygulanabilecek ek vergileri kapsayan 4 milyar dolar değerindeki ürünlerin listesini yayımlaması, ABD’nin Çin’in yanı sıra Avrupa’yla da ticaret konusunda gerilim yaşamasını beraberinde getirdi. ABD Başkanı Donald Trump, bu gelişmeler sonucu Çin ve Avrupa’yı “kur manipülasyon oyunu” oynamakla suçladı. Nihayetinde Çin, ABD Ticaret Bakanlığı tarafından “kur manipülatörü” ilan edildi.
ABD’nin, üçüncü çeyrekte, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerinden “endişe duyduğunu” belirtmesi ve Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle ortaya koyduğu tutuma karşın tutuklu bulunan Hakan Atilla’yı serbest bırakması ikili ilişkilerde yılbaşından bu yana gözlenen gerilimi azalttı.
Yaşanan gelişmelerin küresel ekonomik konjonktürün daha fazla teşvike ihtiyaç duyduğunu ortaya koyması, ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi önde gelen merkez bankalarını para politikaları açısından geriye dönmek zorunda bıraktı. Bu kapsamda Fed, 11 yıl sonra ilk kez faiz indirimine gitti ve politika faizini 25 baz puan azaltarak yüzde 2-2,25 aralığına çekti. Fed’in söz konusu kararında, Trump’ın bankaya sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı “faiz indirimi” çağrılarının etkili olduğu belirtildi.
Avrupa tarafında ise gerek İngiltere gerekse de İtalya’da siyasi belirsizlikler bölge ekonomisindeki toparlanma sürecini geciktirirken, bu gelişmeler karşısında ECB, mevduat faizini yüzde eksi 0,40’tan yüzde eksi 0,50’ye düşürdü ve varlık alım programına aylık 20 milyar avro ile kasımda başlayacağını duyurdu.
Arjantin’de, 27 Ekim’de yapılacak devlet başkanlığı seçiminde piyasa ekonomisi yanlısı adayın kazanamayacağı endişeleri ülke pay piyasalarında sert düşüş yaşanmasına neden olurken, peso da dolar karşısında yüzde 22 geriledi. Siyasi gerilimin ekonomide yarattığı çöküntü sonrası Arjantin’de bankalar dahil bütün şirketlerin döviz almasına ve yurt dışına aktarmasına kısıtlama getirildi. Bugüne kadar 40 kez Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısını çalan ve mali kaynaklarını ölçüsüz harcaması ile tanınan Arjantin’de, hükümetin döviz kontrolü getirmesi derinleşen ekonomik krizi gün yüzüne çıkardı.
Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, temmuz-ağustos döneminde ikinci çeyrekteki kayıplarını telafi ederken, yılbaşında test ettiği 106.000 puana doğru hareket etti. Dolar/TL ise ağustos ayında 6,3370 ile yılın en yüksek seviyesini görmesine karşın üçüncü çeyrek sonunda düşüşe geçti ve 5,65’ten kapandı.
ABD 10 yıllık tahvil faizleri üçüncü çeyrek boyunca kademeli düşüşünü sürdürürken, eylülde yüzde 1,4290 ile yılın en düşük seviyesini gördü. Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri ise küresel çapta yatırımcıların tahvil piyasasına yönelmesi ile üçüncü çeyrekte gördüğü yüzde 19,21 seviyelerinden yüzde 13,47’ye kadar geriledi.
Yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesi ile altının onsu üçüncü çeyreği yüzde 10,3’lük artışla 1.555,17’den tamamlarken, yurt içinde gram altın da ağustosta 316,7 lira ile tarihi zirvesini görmesinin ardından eylül sonunda 267,4 lira oldu.
Yılın son çeyreğinde, TSK tarafından Fırat’ın doğusunu teröristlerden temizleyerek güvenli bölgeyi hayata geçirmek amacıyla başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nın, her ne kadar dış politika üzerinde belirsizlik yaratsa da yurt içi varlıklarda bozulma oluşmadığı ve direncin kanıtlandığı görüldü.
ABD’nin harekat sonrası Türkiye’ye yönelik yaptırım uygulaması ve Halkbank aleyhine dava açılması ile pay piyasalarında kısa süreli dalgalanma yaşansa da ekonomi yönetiminin aldığı tedbirler ve dış politikada başarılı yaklaşımın ortaya konulması ile BIST 100 endeksinde yaklaşık 20 ayın zirveleri test edildi.
Yurt dışı tarafında son çeyrekte, İran, Hong Kong, Şili ve İspanya’nın Katalonya eyaletindeki protestolar nedeniyle jeopolitik riskler tırmanışa geçti. Buna karşın Avrupa’da siyasi belirsizlikleri azaltan gelişmeler dikkati çekti. İngiltere’de yapılan erken genel seçimde Başbakan Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti, sandık çıkış anketine göre tek başına iktidara geldi. Johnson böylece Brexit’in gerçekleşmesi için tam yetkiyi elde etti.
Avrupa’da siyasi belirsizliğin azalması, Brexit çıkmazında sona yaklaşıldığına dair gelişmeler, ticaret müzakerelerinde ilk faz anlaşmasının sağlanması ve yurt içinde ekonominin dengelenme sürecine girdiğine dair veriler, piyasalarda pozitif hava yarattı.
Küresel ekonomideki resesyon endişeleri ve ABD Başkanı Donald Trump’ın faizlerin düşürülmesi gerektiği söylemlerinin gölgesinde, Fed, temmuz, ekim ve eylül aylarında 25’er baz puanlık indirim yaparak politika faizini yüzde 1,50-1,75 aralığına çekti, repo piyasasındaki ihalelerle de bilançosunu tekrar büyütmeye başladı. Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları da faiz indirimi konusunda Fed’in peşine takılırken, TCMB ise son 4 toplantıda gerçekleştirdiği 1200 baz puanlık indirimle politika faizini yılbaşında bulunduğu yüzde 24 seviyesinden yüzde 12’ye çekti.
Söz konusu gelişmelerin etkisiyle Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, son çeyrekte yukarı yönlü seyrini hızlandırarak 111.955,70 puanla Nisan 2018’den bu yana gördüğü en yüksek seviyeye ulaştı. Dolar/TL ise son çeyrekte neredeyse yatay bir seyir izlerken, 17 Aralık itibarıyla 5,86 seviyelerinde dengelendi.
ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin son çeyrekte yükselişe geçtiği görülürken, yüzde 1,86 seviyelerinde denge buldu. Türkiye’de uzun vadeli tahvil faizleri ise kasım ayında yüzde 12,19 Mart 2018’den bu yana gördüğü en düşük seviyeye gerilemesinin ardından bu ayın ilk yarısında yüzde 12,2-12,7 dar bandında yatay bir seyir izledi.
Altının onsu, ekimden aralık ortasına kadar geçen zaman diliminde ticaret müzakerelerine yönelik haber akışıyla yön bularak 1.445-1.516 dolar bandında hareket etti. Yurt içinde yataya yakın bir seyir izleyen gram altın ise son çeyreğe başladığı 267,4 lira seviyelerinden aralık ortasında 278,9 liraya yükseldi.