G20 ülkeleri dünya ekonomisinin neredeyse yüzde 75’ini kontrol ediyor. Bu nedenle zirve dünya ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Ama daha çok dün uçakta gelirken eski bakanlardan birinin tespiti benim dikkatimi çekti.
Dedi ki, “Bu tür zirvelerden hemen çok şey beklememek gerekir. Asıl olan liderlerin ikili görüşmeleridir ve o görüşmelerde gelişen tavırlardır.”
Anladığım şu: G20 zirvesinin rutin toplantılarından çok daha önemlisi liderler arasındaki ikili görüşmeler. Zaten öyle olduğu içindir ki günlerdir Türkiye’de Erdoğan-Trump görüşmesine büyük anlamlar yüklendi.
Büyük anlam yüklenen görüşme Cumartesi günü Türkiye saatiyle 7.00 civarında gerçekleşecek. İki liderin gündeminde S 400’den, F35’e, Suriye’ye kadar birçok konu var. Takip edip sizlere aktarmayı umuyoruz.
***
Zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü en önemli görüşmesi Almanya Başbakanı Merkel ile. Daha sonra Endonezya Cumhurbaşanı Widodo’yla ve BM Genel Sekreteri Guterres’ ile görüşmesi var. Putin görüşmesi ise yarın Trump görüşmesinden hemen önce.
***
Türkiye aylardır seçim gündemiyle meşguldü. Hele ki İstanbul seçimlerinin yenilenmesi seçim gündemini uzatmıştı. Nihayetinde seçim atmosferi Türkiye’nin ekonomiden, dış politikaya birçok meselesini ikinci sıraya itmişti. Seçim bitti. Artık asıl gündemimize döndük.
Türkiye’nin önündeki iki mesele hayati önem taşıyor. Bunlardan biri askeri alanda yapmak istediği. Aslında yaptığı demek daha doğru. S400 hava savunma sistemini Rusya’dan aldık. Sistemin Türkiye’ye gelmesine artık haftalar var. Bu hayati hamleden sonra Amerika ile olan ilişkilerimizde şiddetli sarsıntılar yaşıyoruz. Alt kademedeki sert ifadelere rağmen Erdoğan ve Trump arasındaki iletişimse şu ana kadar kazasız sürüyor. Ne var ki S400’lerin alımı, Suriye’de Amerika’dan daha farklı tutumumuz “ekonomimize” ağır bedeller ödetiyor! Amerika’nın Türkiye’ye yaptırım tehdidi bunun en somut göstergesi. Geçtiğimiz yıl bu aylarda yaşadığımız “kur” saldırısı ise hala zihinlerimizde.
İki mesele demiştim. S400’lerin alımı üzerinden Amerika ile olan gerginlik ikinci hayati meselemizi tetikliyor. Ekonomi.
Dolar kurunun yükselmesi, faiz ve enflasyondaki artış, işsizliği tetikledi. Bütün bunların sadece iç dinamiklerden kaynaklandığını söylemek art niyetlilik olur. Zira, Amerika’dan gelen doğrudan “tehdit” dolu sözlerin ve açıklamaların Türkiye ekonomisine iç dinamiklerden çok daha fazla zarar verdiğini biliyoruz.
Hal böyle olunca Erdoğan-Trump görüşmesine belki de olduğundan çok daha büyük anlamlar yükledik. Çünkü, Amerika ile Türkiye arasındaki ilişki biçimi Trump yönetiminden sonra epeyce değişti. Yekpare bir Amerikan tutumundan söz etmek mümkün değil. Trump başka bir şey söylüyor, Pentagon başka bir şey, Senato bambaşka bir şey.
***
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dönüşte “ekonomiye ilişkin önemli açıklamalar yapacağını” söylemesi, hatta bir takım müjdeler verme ihtimali, “Acaba Osaka’daki zirve ve sonrasındaki Pekin ziyaretinde Türkiye bir şey mi koparacak” sorusunu akla getiriyor.
Bu soruyu, yıllarca kalkınmada önemli hizmetleri olmuş eski bakanlardan birine sordum. Cevabı, “Sayın Cumhurbaşkanının ekonomiye ilişkin önemli güzel haberleri G20 zirvesiyle ilgili değil” dedi.
Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Japonya-Çin ziyaretinden sonra Türkiye’de ekonomiyle ilgili yapacağı açıklamalar bu ziyaretlerden bağımsız, sadece zamanlama böyle denk gelmiş.
Şimdilik Osaka’dan bunları aktaralım. Devam edeceğiz.
Yeni Şafak