GÜNDEM – Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın ve onun içinde yer aldığı Kudüs-ü Şerif’in gönül dünyalarında ayrı bir yeri olduğunu belirterek, “İnsanlığın en eski yerleşimlerine, medeniyetlerine beşiklik eden Kudüs merkezli coğrafyadaki her kökenden ve inançtan insanlar ecdadımızın idaresinde asırlarca barış ve huzur içinde yaşamıştı. Ecdat, bölgenin dini zenginliğine El Halil Kapısı’nın üzerine ‘Lailahe illallah İbrahim halilullah’ ifadesini yazacak kadar özenle ve itinayla yaklaşmıştı. Maalesef bu bölge Birinci Dünya Savaşı’nın ardından orayı terk etmek zorunda kalmamızla birlikte kanın, gözyaşının, gerilimin, çatışmanın, işgalin eksik olmadığı bir yere dönüştü” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Filistin halkına yapılan haksızlıklar ve zulümlerin hem üç dinin kutsallarını içinde barındıran Kudüs’ün özellikle de Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine yönelik tecavüzlerin bölgeyi hep diken üstünde tuttuğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Sorunların bu kadar derinleşmesinde elbette uluslararası toplumun Filistinlilere verdiği sözleri yerine getirmemesinin de çok ciddi payı vardır. Birleşmiş Milletlerin (BM) ve diğer uluslararası kuruluşların Filistin’le ilgili aldığı kararların neredeyse hiçbiri uygulanmadı. Türkiye olarak bizim bu konudaki tavrımız en başından itibaren nettir. 1949 yılından beri İsrail devletini tanıyoruz ve kimi zaman kesintiye uğrasa da diplomatik ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğine inanıyoruz. Filistin halkını sürekli taciz ederek, can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, evlerine ve arazilerine el koyarak, altyapısını tahrip ederek kalkınmasına engel olarak bölgedeki sorunun çözülemeyeceği açıktır. Böyle bir yaklaşım sadece derinleşen huzursuzluğun yol açtığı çatışmaların artmasına, her iki tarafın da sürekli kanının dökülmesine, nihayetinde de barış arayışlarının hep hüsranla sonuçlanmasına yol açar.”
İsrail’in, Filistin halkının temel haklarını hiçe sayan yaklaşımının son olayda da görüleceği üzere kendi halkının güvenliğini de tehdit ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Biz ne İsrail topraklarında ne Filistin topraklarında tek bir masumun dahi burnunun kanamasına razı olmadığımızı hep söyledik, söylüyoruz. Bugün de aynı yerdeyiz, değişen bir şey yok. Bugün hiçbir ayrım yapmadan, inancına, kökenine bakmadan, insanı bu şekilde savunuyoruz. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara, can ve mal tehdidine de nasıl karşıysak, İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karşıyız. Hele hele Gazze’nin orantısız hava ve kara saldırılarıyla yerle yeksan edilmesi, camilerin bombalanması, bu sırada yaşanan masum çocuk, kadın, yaşlı ve sivil ölümleri asla kabul edilemez bir durumdur. İsrail şehirlerine yönelik eylemlerde benzer manzaralar ortaya çıkmışsa bunları da kesinlikle tasvip etmiyoruz.”
Her şeyin olduğu gibi savaşın da bir adabı ve ahlakı olduğunu ve tüm tarafların buna riayet etmekle mükellef bulunduğunu kaydeden Erdoğan, “Altını çizerek hep ifade ettiğimiz gibi adil bir barışın kaybedeni olmaz. Bir şiddet sarmalına girilmesi ilave acıdan başka bir şey getirmez. İsrail yönetiminden Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını, Filistinlilerden de İsrail’deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz. Bu itidalli adım barışa giden yolun kapısını da aralayacaktır. Gün, fevri değil, devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla etme günüdür. Türkiye olarak tarafların talep etmesi halinde esir takası dahil her türlü arabuluculuğa hazır olduğumuzu belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir devam eden ve son 3 gündür daha da yoğunlaştırılan diplomatik temasların artırılarak sürdürüldüğünü, bugün Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile son derece verimli telefon görüşmeleri gerçekleştirdiklerini anlattı. Her iki lidere de sivil ölümlerinden duydukları derin üzüntüyü ifade ettiğini vurgulayan Erdoğan, çatışmaların sonlandırılması ve sükunetin bir an önce sağlanması noktasında ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını dile getirdiğini söyledi.
Bugün ayrıca, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile de görüşerek akan kanın nasıl durdurabileceğini değerlendirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz. Dünya dikkatini İsrail’de yaşanan hadiselere çevirmişken, Güney Asya’nın kadim coğrafyası Afganistan’dan acı bir haber geldi. Cumartesi Afganistan’ın Herat vilayetinde meydana gelen ve en büyüğü 6,3 şiddetinde ölçülen bir dizi deprem büyük yıkıma yol açtı. İlk belirlemelere göre ölü sayısının 2 bin 500’ü, yaralı sayısının 10 bini bulduğu depremlerde hayatını kaybeden Afganistanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Türkiye olarak deprem haberini alır almaz hemen arama kurtarma, sağlık ve yardım personellerimizi, malzemelerimizi hazırladık. Ayrıca bölgede faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarımızı harekete geçirdik. Bugün itibariyle Afganistan’a ulaşan ekiplerimiz ülkenin afet yönetiminden sorumlu birimleriyle işbirliği içinde çalışmalarına başladı. Yakın zamanda çok daha büyük deprem felaketi yaşamış bir ülke olarak Afganistan’daki kardeşlerimizin yanında yer almaya, her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaya devam edeceğiz. Rabbim ülkemizi, kardeşlerimizi ve tüm dünyayı her türlü afetten muhafaza eylesin diyoruz.”
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, Gazze’yi vurdukları anları sosyal medyadan paylaşan İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “Bir gün seni de vuracaklar. Gebereceksin…” diye seslendi.
Filistin’de İsrail’e ait savaş uçakları, 4 gündür Gazze Şeridi’ni bombardımana tutuyor. Yüzlerce sivilin de ölümüne yol açan saldırıların şiddeti her geçen gün daha da artarken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan bir sosyal medya paylaşımı geldi.
Savaş uçaklarının Gazze’yi bombaladığı anların videosunu paylaşan Netanyahu, paylaşımına bir de “Tüm gücümüzle devam edelim” notunu düştü.
Netanyahu’nun saldırılara devam edileceğinin işaretini verdiği, tepki çeken bu paylaşım, Ankara’da da çok konuşulacak bir tepki aldı. Netanyahu’ya “Gebereceksin!” diye seslenen o isim Türkçe düşmanı olduğu iddia edilen Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz oldu.
Yılmaz, Netanyahu’nun sözkonusu videosunu alıntılayıp “Bir gün seni de vuracaklar. Gebereceksin…” ifadelerini kullandı.
İşte Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz’ın o paylaşımı:
Bürokraside yükselmenin yolu AKP’ye yakın olmakla geçiyor… AKP’yi kariyer zirvesine gitmek için merdiven olarak kullanan isimlerden birisi de Nazif Yılmaz oldu. Yılmaz, AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ensar Vakfı’yla ortak çalışmalar yürüttü. Ensar Vakfı Değerler Eğitim Merkezi’nde “İmam Hatip Liseleri Kur´an-ı Kerim Dersi Program Geliştirme Çalışmaları ve Alternatif Kur´an-ı Kerim Öğretim Programı”nı hazırlayan komisyonun içinde yer aldı.
Ensar Vakfı, yurtlarında yaşanan çocuk istismarı haberleriyle gündeme gelmişti.
AKP’ye yakın olan bir diğer kurum olan İlim Yayma Vakfı’yla da yakın ilişkisi olan Yılmaz, vakfın bünyesinde bulunan İrfan Okulları’nın öğretmenlerine seminerler verdi. Bakan Yardımcısı olan Nazif Yılmaz, AKP’nin önemli sivil toplum kuruluşlarından ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin Denetleme Kurulu Başkanı olarak görev yapıyor.
Çeşitli yayınlarda yazıları, röportajları çıkan Yılmaz, AKP’ye verdiği destekle bilinen Erenköy Cemaati’nin yayın organı Altınoluk Dergisi’ne de misafir oluyor.
Yılmaz, Derginin Temmuz ayındaki sayısında “Örgün eğitimle birlikte hafızlık” başlıklı bir röportaj verdi.
Aralık ayı başında, Milli Eğitim Şurası yıllar sonra tekrar toplandı. Şura’da 4-6 yaş grubu çocukların gönderildikleri Kur’an kurslarında verilen “eğitimin” de okul öncesi eğitim sayılması düzenlemesi gündeme getirildi.
Söz konusu düzenleme siyasetin de gündemine oturdu.
Gerçek Gündem’e konuşan Eğitim Uzmanı Ali Taştan, Yılmaz’ın terfisini
“Eğitimde son yıllarda artan dinselleşmesinin bir yansıması. Milli Eğitim politikaları cemaat ve tarikatlara teslim edilmişti. Artık Bakan Yardımcısı düzeyinde temsil edilecekler” diye değerlendirdi.
Taştan, Yılmaz’ın Bakan Yardımcısı yapılmasının ardından bazı soruların yanıt beklediğini belirterek
“Din Öğretimi Genel Müdürlüğünde nasıl bir başarısı oldu da Bakan Yardımcısı yapıldı? Yılmaz’ın terfisi için bazı cemaat ve tarikatların baskısı oldu mu? Yakın ilişkide olduğu sivil toplum kuruluşlarının bu terfide katkıları var mı?” dedi.
Ahmet Emre Bilgili bakan yardımcılığı görevine 6 Ağustos 2021 tarihinde atanmıştı. Görevi 5 ay sürdü.
Yerine atanan Nazif Yılmaz, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalında yaptı. Özgeçmişinde lisans eğitimi sırasında hafızlık yaptığı belirtiliyor.
Yüksek lisans çalışmasını “İmam Hatip Liselerinde Kur’anı Kerim Öğretiminde Yeni Yöntemler ve Materyal Kullanımı” adlı tez ile yaptı. Nazif Yılmaz, 2 Ocak 2014 tarihinde Din Öğretimi Genel Müdürü olarak atanmıştı.