Türkiye’de iş dünyasının acil ihtiyaçları önemli. Siyasi irade buna duyarsız gibi görünüp sadece beklentilerin düzelmesine öncelik vermiş durumda.
İyi de birader beklentilerle, dünya dönmesini bizim için durdurmuyor.
Ben ekonomist değilim ama ben bile anladım ki, bu mekanizma çalışmıyor.
Gerçeği inkar etmek Türkiye’ye bir fayda getirmez.
Ankara ekonomi konusunda daha gerçekçi olmak zorunda.
Eğer Ankara gecikirse, gerçeği itiraf edemezse, yapmam dediği her şeyi 6 ay içinde yapmak zorunda kalacak.
Bu da piyasalar açısından büyük belirsizlikler demek.
Faizler burada kalır mı? Kur burada kalır mı? Bana göre zor.
Türkiye’de enflasyon, döviz kurları, faizler, dalgalı bir biçimde yükseliş eğilimine girmiş durumda.
Bu eğilimler bu şekilde devam ederse ülkede makroekonomik düzey bozularak kırılganlık yüksek düzeyde olabilir. Dünyadaki yatırımcılar bu durumu biliyor. Ben de.
Bizim ekonomik gerçekleri bilerek daha kalıcı çözümler üretmemiz gerek.
Üç ayda üç kez ekonomik paket açıklayarak olmaz bu işler.
Zira bu durumu sokaktaki Şevket amcaya anlatamıyorum.
Hele Neriman teyze beni yakalarsa oyacak.
15 Temmuz sonrası Hükumete verdiğimiz destek sonsuz.
Lakin vatandaştan gelen şutları artık çok sert.
Kaleyi korumakta çok sıkıntı çekiyoruz.
Sağlı sollu yağmur gibi ataklarla canımıza ot tıkıyor vatandaş.
Bir de üretim cephesinde Kobiler önemli.
Kobilerin üretimdeki payları yüzde 80 90 düzeyinde.
Bunların sıkıntıları var. Aşırı bir borç yükü altına girmiş durumdalar. İçeriden ve dışarıdan sipariş almakta, maliyetlerini de satış fiyatlarını yansıtmakta çok zorlanıyorlar.
Kobilerin bilançolarında ki yıpranma giderek daha ciddi artıyor.
Tarımsal kesimde de ciddi maliyet artışları var.
Girdilerin fiyatlarındaki artış yüzde 60 ila 110 arasında değişiyor ama tarım ve gıda maddelerinin fiyatları üzerinde bir baskı var.
Hem tarımda hem Kobilerde maliyetlerin piyasa fiyatına yansıtılamaması arz daralmasına yol açar Hacılar.
Arz daralması ise korkunç bir işsizlik demektir.
Eksik rekabet koşullarının güçlenmesi demektir.
Bu da her şeyin kontrolden çıkması anlamına gelebilir.
Bunu da ben mi söyleyeyim?
Yani demem o ki, üreten kesimler üzerindeki baskının hafifletilmesi lazım.
Hükümet enflasyonla mücadele adı altında üreten kesime baskı ve ek yükler bindiriyor.
Bunu bir kere ortaya koymamız lazım…
Üretenler kesimindeki sıkıntı çok, ciddi nakit akışı sorunları var.
Yeni kredi ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar.
Çarkları nasıl döndüreceklerini bilemiyorlar.
Yeni kredi akışı olmayınca da, o vadeli satışlar ve piyasanın kredilendirmesi de çalışmıyor.
Ücretliler düzeyine gelelim.
Enflasyon çok yüksek.
Yılı yüzde 24 civarında bir enflasyonda bitireceğiz.
O zaman Asgari ücretin 2000 liraya gelmesi lazım.
Türk İş Başkanı onu söyleyip duruyor bir aydır.
Kamu da eğer destek verecekse istihdam desteklerini azaltması gerekecek.
Bu durumda iş dünyası çevresine büyük bir yük daha biniyor, yani çalışanları istihdamı korumak ve çalışanları da enflasyona altına ezdirmemek için ek bir yükü daha kaldırma güçleri yok.
Bu durum yerel seçimler öncesinde faaliyetini askıya alan şirketleri gündeme getirir bu da işsizliği patlatır.
Akabinde ve detayında sevgili kardeşlerim…
Tamam, belki bir ekonomist değilim ama Tophane’de turist de değilim.
Hadi hayırlı pazarlar.
NOKTA