28 Şubat darbesinin 22’nci yıldönümünde Eğitim Bir Sen Bursa 1 No’lu Şubesi’nde basın açıklaması yapıldı. 28 Şubat’ın, tarihin çöp tenekesinde hak ettiği yeri aldığını ifade eden Şube Başkanı Ramazan Acar, “28 Şubat defterini tamamen kapatacak olan, sorulmamış hesapların sorulması, giderilmemiş mağduriyetlerin giderilmesidir” dedi.
RAMAZAN ACAR: 28 ŞUBAT DEFTERİNİ TAMAMEN KAPATACAK OLAN, SORULMAMIŞ HESAPLARIN SORULMASI, GİDERİLMEMİŞ MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİDİR
Acar, 28 Şubat sürecinde en büyük mağduriyetleri kadınların yaşadığının altını çizerek, açıklamayı yapması için sözü Eğitim Bir Sen Bursa Kadın Kolları Başkanı Nermin Polat’a bıraktı.
Bir askeri vesayet kurumu olan Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997’de aldığı muhtıra niteliğindeki kararları Refah-Yol hükûmetine imzalaması ve uygulaması için dayattığını belirten Polat, şunları söyledi:
“Millet iradesine balans ayarı yapma gayreti olan 28 Şubat darbesi, özünde millete, milletin değerlerine ve milletin iradesine yönelmiş bir darbedir. Bütün darbeler gibi 28 Şubat da bir mühendislik projesidir ve toplumu, siyaseti, idareyi, inancı, ticareti, ekonomiyi, yargıyı, eğitimi, kısacası hayatın tüm alanlarını dizayn etmeyi amaçlamıştır. Emperyalizmin desteğini alan Batı Çalışma Grubu eliyle dışta, bir milletin uyanmasını, bağımsız politika üretmesini istemeyen irade ile içte rant ve ikbal düzenini sürdürmek isteyenler ortak çıkarda birleşerek şu üç unsuru hedef aldılar:
Batıcı politikaların bizi kopardığı gelişmekte olan doğu ülkeleriyle bizi bir araya getirecek ve siyasi, ekonomik güç potansiyeli üretecek D-8 girişimi; milletin kaynaklarını hortumlayanların kurduğu rant, faiz ve talan sisteminin önüne geçen ‘havuz sistemi’; mütedeyyin kitlelerin kamusal alan ve siyasette yer alma iradesi ile milletin güç ve öz güven aldığı inanç ve değerleri.
Esasen bu üç unsur üzerinden Yeniden Büyük Türkiye idealini yok etmeyi amaçladılar. Apoletli medya, bazı sivil görünümlü üniformalı sivil toplum kuruluşları, yargı ve YÖK gibi dönemin vesayet kurumları ise darbeye gerekçe ve malzeme üretme misyonu üstlendiler. Sonuçta millet iradesine kastedip, millet düşmanı projelerini uygulayacak siyasi kadroları başa geçirdiler. 28 Şubat darbesine açıkça destek veren, darbe ve cunta karşıtlığı ile nam salmış, özgürlük ve demokrasiyi dilinden düşürmeyen nice kişi, kurum ve çevrelerin de bu süreçte parlak makyajları döküldü ve o makyajın altında sakladıkları çirkinlikleri ortaya çıktı.”
NERMİN POLAT: DEVAM EDEN MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ VE TAZMİNİ İÇİN DE MUTLAKA YENİ BİR ÇALIŞMA BAŞLATILMALIDIR. ZİRA ADALETİN GECİKMEYE TAHAMMÜLÜ YOKTUR
28 Şubat darbesiyle milyonlarca insanın fişlendiğini ve yüz binlerce kişinin de eğitim ve çalışma hakkının elinden alındığının altını çizen Polat, şöyle devam etti:
“Milyonlarca kişinin oy verdiği Refah Partisi kapatıldı, yöneticileri siyasi yasaklı hâle getirildi ve yargılanıp mahkûm edildi. Okullara turnikeler ve ikna odaları kuruldu. Binlerce kişi hakkında davalar açıldı, mahkûm veya mağdur edildi. Mütedeyyin çevre ve sivil toplum kuruluşlarına polis ve jandarma baskınları yapıldı, yönetici ve üyeleri haksız suçlamalarla yargılanıp hapse atıldı. Birçok sivil toplum örgütü kapatıldı. ‘Yeşil sermaye’ yakıştırmasıyla müdahale edilen şirketler ekonomik olarak çökertilmek istendi. Haklarını arayan insanlar gözaltına alındı, işkence gördü, hapse atıldı. Velhasıl bu süreçte milyonlarca kişi doğrudan ya da dolaylı olarak mağdur edildi. Millet iradesi çiğnendi. İnanca ve değerlere savaş açıldı. 28 Şubat’ın paşaları yargılandı, 21’i müebbet hapse mahkûm edildi. Ancak, 22. yılına giren 28 Şubat darbesinde hesaplaşılmayan kişiler, giderilmeyen mağduriyetler ve kâmilen huzur bulmamış bir toplumsal vicdan olduğunu da söylemek zorundayız. Şöyle ki, 28 Şubat darbe davasında 10 askerin davası zaman aşımıyla düştü. Dava, darbeden 16 yıl sonra açıldığı için birçok delile ulaşılması mümkün olmadı. Dolayısıyla hesap vermesi gereken birçok kişi hesap vermemiş oldu ve darbe davası nakisalarla sonuçlandı.
Darbenin sivil ayağının yargılanmaması davanın en büyük eksiğidir. Bu kişiler maalesef bugün aramızda ‘itibarlı kişiler’miş gibi yaşamaya devam ediyor. Eksik kalan adaletin tesisi ve kamu vicdanının kâmilen rahatlatılması için diyoruz ki, davanın sivil ayağı; yargıdan medyaya, bürokrasiden siyasete, ekonomiden sivil toplum kuruluşları ayağına kadar bütün yönleriyle yargıya taşınmalı, süreçte yer alan herkesten hesap sorulmalıdır.”
Af çıktığı hâlde o dönemde hâlâ başörtüsü yasağının tam olarak kalkmadığını ve kayıt için başı açık fotoğraf istedikleri için okullarına dönemeyen kişiler ile sonradan okulunu bitirdiği hâlde KPSS engeline takılanların 28 Şubat’ın mağduru olmaya devam ettiğini belirten Polat, “Diğer bir mağduriyet kitlesini de brifingli yargının verdiği keyfî kararlarla mahkûm edilen insanlar oluşturmaktadır. Bu nedenle, devam eden mağduriyetlerin giderilmesi ve tazmini için de mutlaka yeni bir çalışma başlatılmalıdır. Zira adaletin gecikmeye tahammülü yoktur” diye konuştu.