Doğum sonrası depresyonun kadınları ciddi şekilde etkilediği kaygı verici bir gerçekken, bu durumun nedenleri büyük ölçüde bir muamma olarak kalmıştır. Ancak yeni bir araştırma, etkilenen kadınlarda, vücut tarafından oksitosin üretiminden sorumlu genlerin eksik olabileceğine ışık tutuyor.
“Bağlanma hormonu” olarak da bilinen oksitosin, doğum sırasında, emzirme sırasında ve sarılmalara yanıt olarak salgılanır ve duygusal bağlanma duygularını uyandırır. Oksitosin, beynin hipotalamus bölgesinde üretilir ve hipofiz bezi aracılığıyla kan dolaşımına salınır.
Yetersiz oksitosin seviyeleri, yeni annelerin bebekleriyle sağlıklı bir bağ kurmalarını engelleyebilir ve bu da depresyon semptomlarına yol açabilir. Bu bağlamda, araştırmacılar yeni oksitosin ilaçlarının bu semptomları hafifletmeye yardımcı olabileceğine inanıyorlar.
Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Sadaf Farooqi, “Uzun yıllardır cevabı olmayan doğum sonrası depresyonun altında yatan biyolojik mekanizmaları ortaya çıkardığımız için heyecanlıyız. Dahası, bu bulgular, oksitosinin bazı anneler için potansiyel bir tedavi seçeneği olduğunu gösteriyor. Bu çalışma, davranışlarımızın çoğu üzerinde biyolojik faktörlerin belirleyici bir rol oynadığını bize hatırlatıyor.”
Cambridge Üniversitesi ve Baylor Tıp Fakültesi’nin liderliğindeki uluslararası bir araştırma ekibi, bu keşfi farklı ailelerden iki çocuğun genetik materyalini analiz ederek gerçekleştirdi. Her iki çocuk da ciddi obezite, kaygı, otizm spektrum bozukluğu ve davranış sorunları yaşıyordu. Araştırmacılar, çocukların her birinde TRPC5 olarak bilinen bir gende bir kusur tespit ettiler.
İlginç bir şekilde, annelerin genetik analizlerinde bu kusur bulunmadı. Bununla birlikte, her iki anne de obezdi ve doğum sonrası depresyon yaşamıştı. Fareler üzerinde yapılan sonraki çalışmalar, TRPC5 genindeki kusurlu formun, erkek farelerde de benzer sorunlara yol açtığını ortaya koydu. Bu sorunlar arasında kilo alımı, kaygı, sosyal etkileşimlere isteksizlik ve saldırganlık yer almaktaydı. Dişi fareler de benzer davranışlar sergiledi.
Cell dergisinde yayınlanan araştırmada bilim insanları, TRPC5 geninin oksitosin üreten sinir hücreleri üzerinde etkili olduğunu belirtiyorlar. Sağlıklı farelerde bu oksitosin nöronlarından TRPC5 geninin silinmesi, kaygı, aşırı yeme, sosyal becerilerde bozulma ve annelerde doğum sonrası depresyon semptomlarına benzer davranışlara yol açtı.
Araştırmacılar, TRPC5 geninde oksitosin üretimini artıran değişiklikler yaparak bu semptomları “tersine çevirebildiler”. Sonrasında fareler normal davranış sergilemeye ve kilo vermeye başladı. Bu bulgular, oksitosin seviyelerini yükselten tedavilerin insanlarda da benzer sonuçlar verebileceğini öne sürüyor.
Ek olarak, oksitosinin kaygı giderici özellikler gösterdiği, yani kaygıyı azaltmaya yardımcı olabileceği bulunmuştur. Bu nedenle, oksitosin seviyelerini artıran tedavilerin, doğum sonrası depresyonun yanı sıra kaygı bozukluklarını tedavi etmede de potansiyel bir fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Ancak, bu tedavi seçeneklerinin etkinliği ve güvenliğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.