“Nohuttan üretilmiş kızıl komünist” birini şehre belediye başkanı yaparsan olacağı budur!
O memleketin halkına hakarettir, tarihine ve kültürüne hakarettir…
En önemlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakarettir!
Olsun, bizim tatlı su solcuları için böyle adamlar daha önemli…
Milletin temeline dinamit koyacak birini mutlaka bulup kullanmayı pek severler…
“Beylikdüzü’nün Müdafa’sı”nı şimdilik gölgede bıraktı ya, o bakın siz!
Adam konuştukça batıyordu, “nohutçu kızıl” Dersim’le imdadına yetişti…
*
Tunceliler, “memleketi tarım diyarı yapmasını” beklerken…
Adam kalktı, şehri PKK’nin kucağına attı, toptan asi ilan etti…
İşi gücü bırakıp –meşrebinin gereği- şehre “Dersim” adını vermek için karar çıkarttı…
Papazı buldu tabii…
Tarihî hakikattir, bu topraklarda “Dersim” diye bir şehir hiç olmamıştır…
“Dersim” dediğin, Seyit Rıza adlı bir alçağın 1937’de Cumhuriyet ve Atatürk’e karşı ayaklanmasıdır…
Vergi vermek ve askere gitmek istemeyen “derebeyleri”nin ihanetidir…
Gece bir köprünün yıkılması, oradaki askerlerin şehit edilmesi üzerine Sabiha Gökçen’in bölgeyi bombalamasıdır…
Ve alçak hain Seyit Rıza’nın idam edilmesidir!
Yıllar sonra BDPKK’li Belediye Başkanı Edibe Şahin’in 2010’da bu alçağın heykelini dikmesidir… Hem de “Kışla Meydanı”na!
*
Ermeni dönmesi kriptoların işbaşına gelmesi hep tekerrür edecek bu topraklarda…
Cumhuriyet’e karşı derebeylerinin ilk isyanı değildi, Dersim ihaneti…
1925’te Diyarbakır’da Şeyh Sait denen Kürtçü alçak da İngiliz işbirliğinde isyan çıkardı.
Neticede yakalanıp idam edildi…
Yıllar sonra HDPKK’li Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, bu eşkıyanın heykelini dikti, asıldığı meydana onun adını verdi…
“Atatürk’ün partisi CHP”nin Kürtçüleri de Tunceli’deki toplantılarını alçak Seyit Rıza’nın heykeli önünde yapar oldular…
Hatta bırakın bu tatlı su solcularını, Memur-Sen üyeleri de MHP’li Hüseyin Sözlü hakkında bu “alçaklara hakaret ediyor” diye suç duyurusunda bile bulundular…
*
Bu topraklar bu dönme ve devşirmelerden çok çekmiştir…
Son temsilcileri de Kürtçe bile bilmeyen kızıl Marksist-Leninistlerin yönettiği…
1915 olaylarını sözde “Ermeni soykırımı” ilan etme küstahlığını gösteren HDPKK’liler…
Geçen gün TBMM’de bu alçak Seyit Rıza ve “nohutçu kızıl”ın üzerinden propaganda yapmaya kalkıştı…
Önce MHP’li Mehmet Taytak, Y-CHP’lilerin sessiz kalışına dikkat çekerek, “Ne Dersim’i kardeşim? Burası Tunceli’dir. Türkiye’de resmi olarak Dersim diye bir vilayet yoktur ve olmayacaktır” çıkışında bulundu…
Tartışma büyüyünce MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül, “Tunceli’ye Dersim adı verilmesinin hukuk dışı olduğunu, bunun CHP’nin Seyit Rıza ile Mustafa Kemal Atatürk arasındaki seçimi konusundaki netlikle çözülebilecek bir mesele ve CHP’nin o netlikten son derece uzak bulunduğunu” açıkladı.
Üç gün önce de HDPKK’li Başaran, “Tunceli’de katliam yapıldığını” iddia edince…
Üstelik de bu harekâtla, “Tedip (terbiye etme), tenkil (uzaklaştırma), taktil (parçalama), tehcir (göç ettirme), temsil (asimile etme), temdin (medenileştirme), tasfiye (arıtma) formülü devreye sokulmuştu” iftirasına girişince…
MHP’li Bülbül bu gaflet ve ihanet kokan sözlere şu cevabı yapıştırıverdi:
“Seyit Rıza feodal bir eşkıyadır, bir teröristtir!”
Sonrası MHP’li Olcay Kılavuz’dan “had bildirme sahnesi”ydi zaten!
Nohutçu kızılmış, eşkıya Seyitmiş, Dersimmiş hikâye…
Hâlâ “Kürt sorunu”ndan bahseden ve “Tunceli’yi Dersim yapmaya kalkışan bedhahlar”a verilecek cevap da ders te çok ama…
Ha gayret yiğit Mehmetçik, Kandil’e az kaldı, gerisi çorap söküğü gibi gelecek zaten…