Fırat Üniversitesi’nde ‘Depreme Dirençli Kentler Çalıştayı’ düzenlendi. Türkiye’nin depremselliği ve depreme dirençli kentlerin inşası gibi konuların ele alındığı çalıştaya İstanbul Teknik Üniversitesi Jeolog ve Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci …
Fırat Üniversitesi’nde ‘Depreme Dirençli Kentler Çalıştayı’ düzenlendi. Türkiye’nin depremselliği ve depreme dirençli kentlerin inşası gibi konuların ele alındığı çalıştaya İstanbul Teknik Üniversitesi Jeolog ve Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Colorado Boulder Üniversitesi öğretim görevlisi sismolog Roger Bilham, Vali Ömer Toraman, AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Erol Keleş, Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
PROF. DR. GÖRÜR: 500 SENEDE BİRÇOK CİDDİ DEPREM ÜRETİYOR
Çalıştayda konuşan Prof. Dr. Naci Görür, Anadolu’nun yılda 1 santimetre batıya kaydığını ve bunun sonucunda stres biriktiren fayların ciddi depremlere neden olduğunu belirterek, “Elazığ, deprem kültürü olan bir kent olmak zorunda. Çünkü Karlıova’dan Erzincan’a doğru bir Kuzey Anadolu Fayı (KAF) geçiyor. Bu fay dünyanın en tehlikeli fayıdır. Bir de Doğu Anadolu Fayı (DAF) var, Karlıova’dan Malatya ve Hatay’a doğru gidiyor. Daha yeni depremler oldu, on binlerce insanımız öldü. Ayrıca Malatya’nın batısı ve Pülümür’den Ovacık’a giden bir fay var. Fayların hepsi aktif. Deprem her gün olacak gibi zannetmeyin. Bingöl, Elazığ ve Malatya’yı vuran Doğu Anadolu Fay hattı, yaklaşık 500 senede birçok ciddi depremler üretiyor. Yani yılda 1 santimetre hareket ediyor ve kimse o santimetrelik kaymayı duyamaz. Anadolu, yılda 1 santimetre batıya, Akdeniz’e doğru gidiyor. Biz bunu duyamayız ama bunlar orada stres biriktiriyor. Demek ki bu çevrede yaklaşık 500 senede bir meydana gelen depremin birikmiş olan stresi belirli nedenlerle açığa çıkması sonucu olan şeyler.
Dikkat edin, Elazığ her taraftan aktif faylarla çevrilmiş. Uzey Anadolu Fayı, yani Erzincan ile Karlıova arası 250 senede bir stres biriktiriyor. Özellikle belediye başkanına söylüyorum, Elazığ bir dilim üzerinde ve dilimin her tarafı faylarla çevrili. Her fay belirli bir zaman sonra Elazığ ve çevresi tamamen kırmızı çizdiğim faylarla çevrilidir. Bunlar deprem üretecek, üretirse Elazığ’ı değişik ölçekte muhakkak etkileyecektir” dedi.
‘FAY 2023’TE KIRILSAYDI, 8.2, HATTA 8.4’E KADAR ULAŞABİLİRDİ”
Sismolog Roger Bilham ise 24 Ocak 2020’de Elazığ’da meydana gelen 6.8’lik depremin yaşanmaması durumunda, 6 Şubat’taki Kahramanmaraş depremlerinin 8.4’e kadar ulaşabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Deprem ilk başta Bingöl’den başlayıp tek bir deprem olabilirdi ama olmadı. Eğer tek bir deprem olsaydı, yani 2020 depremi yaşanmasaydı ve bütün fay 2023 yılında kırılsaydı, depremin büyüklüğü 8.2 hatta 8.4’e ulaşabilirdi. Bu depremleri durduran şey, birincisi fayın uzunluğu, ikincisi fayın üzerindeki bent yan büklümler, engeller ve bariyerler, üçüncüsü ilk kez Roger Bilham ve diğer bilim insanları tarafından Doğu Anadolu Fay hattında kanıtlanan ‘krip’ hareketi ve bir diğer şey de derindeki kayaların özellikleri. Arazi çalışmalarında, kaymanın zorlaştığı yerlerde ‘Serpentinite’ mineralini sıkça gördük. Sabunsu bir yapıya sahip olan serpentinite, çok ani bir hareket üzerine etki ettiğinizde bu defa bir yapıştırıcı varmış gibi hareketi engelliyor. Yani serpantini, deprem davranışları üzerinde, depremin etkisini düşürücü etki yapıyor.
Buradan örnekler aldık ve ABD’ye analize gönderdik. Temel bir kural var, kayaların davranışlar, sıcaklık ve basınç koşulları altında değişiyor. Burada yaptığımız analizlerde eğer 100 santigrat derecede ise tıpkı serpentinite gibi kaymayı güçleştiriyor. Ancak 3 kilometre veya daha derinde ise o zaman bu etkisini kaybediyor ve kayma daha rahat bir şekilde ilerliyor. 2020 Sivrice depreminin güney ucu ile 2023 Kahramanmaraş depreminin kuzey doğusu arasında bir boşluk var. Bu iki kırık birleşmedi. Burası da az önce bahsettiğimiz ve ABD’ye gönderdiğimiz örnekteki gibi, ‘quartz schistli’ kayalardan oluşuyor. Bu kadar küçük minerallerin büyük depremleri nasıl durdurduğunu aslında söylemeye çalışıyorum.”