Karınlarından konuşurlar.
Karınlarından konuştuklarını duymuyorsanız, kabahatli siz olursunuz.
“Tavşana kaç tazıya tut” derler.
Tavşanın kaçmasını, tazının tutmasını başkalarının istediğini söylerler. Oysa “senarist” ta kendileridir.
Kendi tasarruflarıyla yaptıkları olumsuz eylemlerin, daima “üst merciden” geldiğini söylerler!
Zeytinyağına benzerler dersek; o kutsal yağa hakaret etmiş oluruz!
Kendileri “dünya tatlısı” sanki bir “melek”tir.
Sürekli olarak “önemli işler peşinde koştuklarını” söylerler.
Hep ama hep “çok yoğundurlar”
“Diplomatiktirler” anında çark edebilirler.
Sahte sözlere inanırlar, yalanlarına bir müddet sonra kendileri de inanırlar.
Sürekli “makamlarına” sığınır! Ve hep “makamlarını” konuştururlar!
Yöneticilik onlar için bir “emzik” gibidir! Emziği ellerinden alınırsa “düşürmüştüm” derler!
Birbirlerini satmakta üzerilerine yoktur.
Bunu da demokrasi-adalet diye kakalamaya kalkarlar.
Kendilerinden başka herkesi koyun görürler.
Dünyanın en akıllı insanları kendileri sanırlar.
Onlar için diğerleri cahil, yobazik takımıdır.
Yönetmeye çalışmalarını “mecbur kaldıkları için” yaptıklarını söylerler.
Çevresindekilerle arayı pek “bozmamaya” çalışırlar! Nesine lazım; gün gelir işlerine yarayabilirsiniz.
“Takiye yapmakta” ellerine kimse su dökemez.
Etraflarında yalakaları da çok olur. “Kendilerinin ne muhteşem bir şahsiyet olduklarını” söylemelerinden büyük keyif alırlar.
Ve bütün bunları yaparken de kimsenin bir şey anlamadığı, fark etmediğini zannederler.
Çünkü “tek akıllı” kendileridir.
Gözünüzün içine baka baka pkk ile işbirliği yaparlar ama yapmadık derler.
İflah olurlar mı bilemiyorum!
Çünkü becerilerinin neredeyse tamamı “doğuştan” gelmektedir.
Şimdi birader;
Papazı neden saldın diye feryat ederler ama kendi vekillerinin salınmasına gıkları çıkmaz.
“Bu konunun Bursa ile ne ilgisi vardır?” diye sorabilirsiniz.
Elbette Bursa ile hiçbir ilgisi yoktur!
“O zaman niye böyle bir yazı yazdın?” diye sorarsanız, cevabım:
Maksat muhabbet olsun!
Not: ‘’Yine geniş bir kitleye oynadım… Hayırlısı bakalım.’’
Hadi bana eyvallah.
Murat Doruk