Bursa’nın Gururu Yaşar Nurcan Hoca Beşiktaş Sinan Paşa Camine Atandı. Yaklaşık 11 yıldır Bursa Karacabey Ulucami İmamlığı görevini yürüten Yaşar Nurcan;
Çevresinde son derece saygı duyulan ve sevilen biri olarak gönüllere taht kurmuş birisi olarak anılmakta.
Yaşar Nurcan hocanın İstanbul’a atanması çevresinde hem hüzün hem sevinç yarattı. Sevenleri tarafından sevgi yağmuruna tutulan Yaşar Hoca;
Günümüz dünyasında İslam Dinini layıkıyla ifa eden, sevgi, barış, vatan ve toplumsal konularda birlik beraberlik mesajları vermesiyle anılıyordu.
Karacabeyliler tarafından çok sevilen Yaşar Hoca’ya duyulan sevgi, Bursa’nın neredeyse tüm ilçelerinde hissediliyordu.
Karacabey Ulu Camii, Bursa ilinin Karacabey ilçesinde yer alan cami. 1. Murat Hüdavendigar (1362- 1389) tarafından yaptırılmıştır. 1. Abdülhamit (1774-1789) döneminde onarım görmüştür. Yunan İşgalinde yanan cami, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1964 yılında restore edilmiştir. 2012 yılında gerçekleştirilen restorasyon sırasında çıkan yangında tarihi caminin büyük bölümü tahrip oldu.
Aslına uygun olarak restore edilen Camii, Karacabey’in nadide eserleri arasında yer alıyor.
#ELVEDA ULU MÂBED ELVEDA #ULU CAMİM)
HER VEDA HÜZÜN TAŞIR İÇİNDE. Her veda bir başlangıçtır aslında. Hazreti ALLAH insanlara yaşamı boyunca neler yaşaması, neler öğrenmesi gerektiğini göstermek için birtakım olaylar yaşatır.
Ve bunları yaşatırken de birtakım insanlarla karşılaştırır. Hepsinin aslında önemli bir nedeni vardır.
2009 yılının temmuz ayının sıcak bir yaz gününde başlayan BURSA KARACABEY hikayem 11 yıllık ama çok güzel bir serüvenin ardından sona eriyor.
Evet o güzel, sıcakkanlı, samimi, dostane şehre maalesef veda ediyorum.
Ama gönlümün, aklımın, ruhumun, kalbimin halen dahi KARACABEY ve oradaki dostlarımın yanında olduğunun bilinmesini isterim.
İnanır mısınız halen dahi ayrılacağıma inanamıyorum.
İnanmak da gelmiyor zaten içimden. Sanki her zaman olduğu gibi yine tatile çıkacakmışsım tekrar dönecek gibi hissediyorum.
Gerek BURSA da gerekse KARACABEY de gerekse civar illerden o kadar güzel, samimi ve muhteşem dostluklar kurdum, o kadar güzel insanlarla tanıştım ki bundan sonra artık nereye gidersem gideyim bu şehrin tadının alınmayacağını biliyorum.
Memleketim AYDIN dan sonra hayatta en huzurlu olduğum şehirdi KARACABEY. Sanki ikinci memleketimdi. Yürüdüğüm caddeler, sokaklar, oturduğum mekanlar, konuştuğum insanlar, sohbetlerinden çok haz aldığım değerli dostlarım halen dahi gözümün önündeler ama veda etmek zorundayım.
Her şey için Çok sağol KARACABEY. Çok sağol KARACABEY in güzel insanları, Çok sağolun değerli mesai arkadaşlarım, meslektaşlarım, çok sağolun değerli dostlarım.
Hayatın hep sizlere mutluluk, huzur ve sağlık getirmesini diliyorum. HER ŞEY IÇIN ÇOK AMA ÇOK CÂNI GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDERİM.
RABBİM hepinizden ebediyyen razi olsun. İNSAN HER ZAMAN YAŞADIKLARIYLA DEĞİL YAŞATTIKLARIYLA ANILIRMIŞ. (En çok ta yaz kurân kursu öğrencilerimi arayacağım)? Sizlerde hoş bir sadâ bırakabildiysem ne mutlu bana. İSTANBUL da beni yalnız da bırakmayın. Yüzünüzden gülücükler kalbinizden Mutluluklar Hiç bir Zaman Eksik Olmasın Herşey Gönlünüzce Olsun hoşçakalın. Yeni görev yerim İSTANBUL BEŞİKTAŞ SINAN PAŞA CAMİ. (KARACABEYİME VEDA MEKTUBUM) Sevgi ve saygılarımla.
Yaşar Nurcan
Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı ile Beşiktaş caddesinin birleştiği noktada yer alan külliye Mimar Sinan’ın eseri olup cami, medrese, mektep ve çifte hamamdan oluşmaktadır. Külliyenin bânisi Kaptanıderyâ Sinan Paşa, külliyenin inşası bitmeden ölmüş (960/1553) ve külliye onun ölümünden sonra tamamlanmıştır. Kitâbesinde bitiriliş tarihi 963 (1555-56) olarak verilmektedir. Sinan Paşa’nın büyük ihtimalle caminin yanında yapılmasını istediği türbe yapılamamış, vefatında Üsküdar Mihrimah Sultan Camii hazîresine gömülmüştür.
Cami. Edirne Üç Şerefeli Cami planının boyut ve oran farkları dışında tamamıyla tekrarlandığı camide Sinan’ın eski modelleri yeniden yorumlama çabası içinde olduğu görülmektedir. Sinan Paşa’nın külliye bitmeden ölmesi caminin devrin diğer yapılarına göre daha sade kalmasına yol açmıştır. Yapı dıştan bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla ile almaşık örgülü duvarlara sahiptir. Caminin çok sade olan girişi üzerinde sülüs hatla inşa kitâbesi yer almaktadır. Ortada büyük ve derin bir aynalı tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile örtülü beş açıklıklı son cemaat yeri Hammer’e göre harime 1749’da eklenmiştir. Bu sırada caminin kuzey duvarı büyük taşıyıcı pâyeler olacak şekilde bırakılarak yıkılmış, son cemaat yerindeki kemerli açıklıklar örülerek kapatılmıştır.
Bu bölüm ortada aynalı tonoz, iki yanda ikişer kubbeli birim ile örtülüdür. Bunun önünde de üzeri meyilli çatı ile örtülü ikinci bir son cemaat yeri vardır. Enine gelişmiş dikdörtgen planlı harimi örten 12,60 m. genişliğindeki kubbe altı ayak üzerine oturtulmuş ve kubbeye geçişler pandantiflerle sağlanmıştır.
Ayaklardan ikisi altıgen biçiminde olup doğu ve batıda serbest, kuzey ve güneyde duvar içindedir. Yan mekânlar ikişer kubbe ile örtülmüş, bu kubbelerle orta kubbe arasında kalan üçgen kısımlara birer küçük kubbe yerleştirilmiştir.
Sinan Paşa Camii’nin pencere düzeni Edirne Üç Şerefeli Cami ile aynıdır. Ancak burada boyutların daha küçük tutulması iç mekânın Üç Şerefeli Cami’ye göre daha aydınlık olmasını sağlamıştır. Kubbe kasnağına on iki pencere yerleştirilmiştir.
Yapıda kıble duvarında dördü yuvarlak olmak üzere on üç, sağda ve solda onar, kapı tarafında ise dokuz pencere bulunmaktadır. Caminin üstü mukarnaslı, alt kısmı madalyonlu, altı köşeli mermer mihrabının yanlarına geç dönemlerde kalem işleri ilâve edilmiştir.
Sade mermerden minbere geometrik süsler yapılmış, ayrıca ahşap vaaz kürsüsünün altına sonradan mermer konulmuştur. Sağ tarafta yer alan tek şerefeli kurşun külâhlı minareye geçiş içeridendir. Şerefesinin korkulukları mukarnaslar ve kabartmalarla tezyin edilmiştir. İki kapılı avlunun ortasında yer alan yekpâre beyaz mermerden yapılmış dört sütunlu şadırvanın zarif bir saçağı bulunmaktadır. Su haznesinin dört yüzünde Reîsülküttâb Mehmed Sıhhî Efendi’nin kitâbesi yer alır. Bu kitâbede de külliyenin tarihi 963 (1555-56) olarak verilmektedir. Caminin batısında külliyeye ait olan ve zaman içinde oluşan bir hazîre mevcuttur.
Mimar Sinan, Sinan Paşa Camii’nde ilk defa avlu revaklarının arkasına medrese odaları yerleştirmiştir. On iki odası bulunan medrese çeşitli dönemlerde onarımlar görmüş olup kiremit kaplı çatı ile örtülüdür. Sonuçta revak düzeni değişmiş, medrese odalarının önü madenî bir doğrama ile kapatıldığı için yapı özgün durumunu yitirmiştir.
Hadîkatü’l-cevâmi‘de caminin avlusunda bulunan 1051 (1641-42) tarihli mektebin Kösem Sultan tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Mektebin iç avlu ortasında yer alması söz konusu olmayacağına göre vaktiyle caminin bir de dış avlusu bulunduğu düşünülebilir. Külliyede cami ve medresenin doğu yönünde Şeyh Neccârzâde Mustafa Rızâ Efendi Türbesi ve bir hazîre bulunmaktadır.
Külliyeyi oluşturan diğer yapılardan oldukça uzakta yer alan hamamın Sinan Paşa’nın ölümünden sonra bitirildiği kabul edilir. Tezkiretü’l-bünyân’da, Beşiktaş’ta Sinan Paşa Hamamı adıyla kayıtlı olan yapı Beşiktaş caddesiyle Hayreddin İskelesi sokağının birleştiği yerde inşa edilmiştir.
Beşiktaş deresinin altından geçtiği bir köprünün yanında yapıldığı için Köprü Hamamı diye de adlandırılan hamam 1957 yılında Tophane-Beşiktaş yolu genişletilirken yıktırılmıştır. Çifte hamam olarak düzenlenmiş yapının kuzeyinde erkekler kısmı, güneyinde kadınlar kısmı yer almaktadır. Eski haritalarda külhanla birlikte 600 m2 bir alana sahip olduğu görülen Sinan Paşa Hamamı, Sinan’ın 954’te (1547) Samatya’da yapmış olduğu Yâkub Ağa Hamamı’na boyut ve plan olarak benzemektedir.
Külliye çeşitli dönemlerde onarımlar görmüştür. XIX. yüzyılda cami iç mekânındaki kalem işleri yenilenmiş, 1936-1937 civarında Vakıflar İdaresi tarafından gerçekleştirilen onarımda kuzey girişinde bazı değişiklikler yapılmış, yine bu onarımda caminin kıble duvarının doğu tarafına bitişik olarak yer alan ve tarihi belli olmayan meşruta yıktırılmıştır.
1972-1974’te avluda ve medrese odalarında restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiş, bu çalışmalar sırasında caminin seçmeci üslûpta yapılmış XIX. yüzyıla ait bezemeleri klasik üslûpta bir bezeme ile değiştirilmiştir.
Sinan Paşa Beşiktaş’ta bir de mescid inşa ettirmiş, ancak minberini Çömlekçizâde Mehmed Efendi’nin koydurduğu bu mescid günümüze ulaşmamıştır.
Sinan Paşa’nın ayrıca sur içinde iki mescidi daha olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri Fatih’ten şimdi üzerinde Vatan caddesi bulunan Bayrampaşa deresine inen yamaçtaki mahallelerden birinin içinde bulunuyordu. 1918 yangınında tamamen yok olan bu mescidin sadece baca biçiminde olan küçük minaresinin bir resmi Gurlitt’in eserinde bir çizgi resim olarak görülmektedir.
Haliç kıyısında Ayakapı’da vaktiyle yer alan diğer mescid aslında son devir Bizans mimarisinin özelliklerini gösteren bir Bizans şapeli idi. Dış cephesindeki tuğla bezemelerinden dolayı Kızıl Mescid olarak da bilinen mescidin eski bir gravürü 1877’de basılan Paspatis’in Rumca kitabında yer almaktadır.