BURSA – “Gölge Ordu – SADAT’ın Sır Perdesi Aralanıyor” kitabının yazarları Ersin Eroğlu ve Caner Taşpınar Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
M. Birol Güger: Kitabınız son haftalarda çokça konuşuldu, tartışıldı. Öncelikle kitap projesinden başlayalım… Nasıl ortaya çıktı?
Caner Taşpınar: Hem ben hem de Ersin, Odatv’de SADAT’la ilgili haberler yapıyorduk. Dolayısıyla bir arşivimiz vardı. Yaklaşık altı ay önce bu konunun üzerine gitmemiz gerektiğini düşünerek çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Onlarca kişiyle görüştük, arşivimizi taradık. Yeni bilgi ve belgelere ulaştık. Sonunda ise “Gölge Ordu” ortaya çıktı.
SADAT ve SADAT eğitmeni tarafından yapılan açıklamalarda kitabın adının kendilerini incittiği ifade edildi. Size soralım, neden “Gölge Ordu”?
Ersin Eroğlu: SADAT her ne kadar bir savunma danışmanlık şirketi olsa da şeffaf bir yapıya sahip değil. SADAT hakkında büyük bir gizem, cevaplanması gereken sorular var. Bu soruların cevap bulamaması hem bilgi kirliliğine neden oluyor hem de SADAT’ın gizemini daha da büyütüyor. Dolayısıyla karşımızda bir “gölge” var… Biz bu kitapla o gölgenin üzerine gittik. Ayrıca Adnan Tanrıverdi’nin ASRİKA adlı bir projesi var. Bu proje kapsamında bir Konfederal İslami Devletler Birliği ve o birliğe de bir çatı ordu öneriyor. Biz de buradan yola çıkarak kitabın adının “Gölge Ordu” olması gerektiğine karar verdik.
Kitap, Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun yıllara dayanan dostluğuyla başlıyor. Burada kamuoyunun bilmediği detaylar karşımıza çıkıyor. Biraz açar mısınız?
C.T: Adnan Tanrıverdi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanışıklığı Tanrıverdi’nin tugay komutanı, Erdoğan’ın ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olduğu döneme dayanıyor. Erdoğan, rakipleri sahada seçim çalışması yaparken dönemin Samandıra Belediye Başkanı Mehmet Sekmen aracılığıyla tugaya giderek Tanrıverdi’yle tanışıyor. Sonrasında, Pınarhisar Cezaevi’ne girdiğinde Tanrıverdi kendisini ziyaret ediyor ve Erdoğan orada, kuracağı yeni partiye Tanrıverdi’yi davet ediyor. Bu dostluk uzun yıllar devam ediyor. 15 Temmuz sonrası ise Erdoğan, Tanrıvedi’yi Cumhurbaşkanı başdanışmanı olarak atıyor. Tanrıverdi’nin “Mehdi’nin geleceği gün için hazırlık yapıyoruz” açıklamasına kadar başdanışmanlık devam ediyor.
SADAT’ın kuruluşuna gelelim… Nasıl kuruldu SADAT? Kurucuları kimlerdi?
E.E: SADAT, 28 Şubat muhtırasından tam 15 yıl sonra, 28 Şubat 2012 tarihinde kuruldu. Şirketi kuranların tamamı 28 Şubat döneminde TSK’den tasfiye edilenler… SADAT’ın kuruluşunda yasalar böyle bir şirketin kurulmasına onay vermiyordu. İstanbul Ticaret Odası’nda çalışan bir kişi, SADAT kurucularına “Siz bu yetkiyi nereden alıyorsunuz” diye soruyor. Sonrasında Tanrıverdi’nin siyasilerle ilişkilerinden dolayı dosya İstanbul Ticaret Odası’ndan Ticaret Bakanlığı’na, Milli Savunma Bakanlığı’na ve Genelkurmay Başkanlığı’na gidiyor. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, SADAT Başkanı Tanrıverdi’yi Ankara’ya çağırarak bir toplantı gerçekleştiriyor. Orada “Ooo paşam ordular kurup, silahlar yapıyormuşsunuz” ifadelerini kullanıyor. Sonrasında ise yanındaki çeşitli bakanlıklardan danışmanlara dönerek “Bizim devlet geleneğimizde böyle bir şey var mı” diye soruyor. Danışmanlar ise “Yok” cevabını veriyor. Tanrıverdi bu görüşmelerle siyasileri ikna ediyor ve gerekli yasalar çıkarılıyor. Sonrasında SADAT’ın kuruluşu gerçekleşiyor.
Adnan Tanrıverdi röportajlarında sık sık devletten hiç destek almadıklarını ifade ediyor. Ancak siz aldıklarını belgeleriyle ortaya çıkardınız. Neydi aldıkları destekler?
C.T: Belgelediğimiz iki devlet desteği var. İlki SADAT’ın 2012 yılı “Hizmete Özel Faaliyet Raporu”nda yer alıyor. SADAT’ın 2012 faaliyet raporuna, 17-21 Şubat 2013 tarihleri arasında Abu Dabi’de yapılacak IDEX 2013 Fuarı’na katılmak için yaptığı hazırlıklar da yansıdı. İşin sorumlusu, SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi’nin oğlu Melih Tanrıverdi’ydi. 28 Şubat 2012 tarihinde kurulan SADAT, ilk devlet desteğini de bu fuar için aldı. Adnan Tanrıverdi’nin “hiçbir destek almadık” sözünü bizzat SADAT’ın faaliyet raporu yalanlıyordu. SADAT’ın 2012 raporuna göre, stand alanlarının Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından ücretsiz tahsis edildiği ifade ediliyordu. Metrekare fiyatı 715 dolar olan 16 metrekare standın maliyeti 11 bin 440 dolar ve köşe standlar için eklenen 200 dolar ile birlikte toplamda 11 bin 640 dolar devlet desteği kullandıkları raporlarına yansıyordu. Diğer taraftan İstanbul’da düzenlenen; hukuku şeriat, dili Arapça ve başkenti İstanbul olarak planlanan İslam Konfederal Devletler Birliği Kongreleri’nin sponsorluğunu Ziraat Katılım, Vakıf Katılım, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, HAVELSAN, AKP dönemi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi, Bahçelievler Belediyesi, Esenler Belediyesi ve Sancaktepe Belediyesi gibi kamu kurumları üstleniyordu.
Kamuoyunda çokça tartışılan bir konu vardı. Tanrıverdi bir açıklamasında anayasaya dair önerdikleri çoğu şeyin 15 Temmuz sonrası hayata geçtiğini ifade ediyordu. Bu konuyu biraz açar mısınız?
E.E: SADAT, ASDER ve ASSAM 28 Aralık 2011 tarihinde bir anayasa taslağı hazırladı. Adnan Tanrıverdi imzasıyla yayımlanan bu taslak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderildi. Bu anayasa taslağında yer alan bazı öneriler 15 Temmuz sonrası hayata geçti. Örneğin; “Başkanlık Sistemi gelmelidir”, “Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır”, “Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlanmalıdır”, “Yüksek Askeri Şûra’nın yapısı değiştirilmeli ve bütün kararlar yargıya açık olmalıdır”, “Yüksek Askeri Yargı kaldırılmalıdır”, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit değerlendirmeleri kaldırılmalı” gibi öneriler hayata geçti. Bir de hazırladıkları anayasa taslağında hayata geçmeyen öneriler var. Bunlar, “Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır”, “Anayasada değişmez maddeler bulunmamalıdır”, “Laiklik ilkesi anayasadan çıkarılmalıdır”, “Anadilde eğitim imkânı sağlanmalıdır”, “Türkiye federasyonlara ayrılmalıdır”. Hayata geçen ve geçmeyen önerilere bakıldığında da sanırım tehlikenin ne kadar büyük olduğu ortaya çıkıyor.
Kısa bir süre önce SADAT’ın psikolojik harp danışmanı Nevzat Tarhan, kitabınızla ilgili toplatma talebinde bulundu. Süreç ne durumda?
EE: Yayınevimiz Kırmızı Kedi’ye ihtarname gönderdiler. Kitabın toplatılmasını talep ettiler. Yayınevimiz ise geri adım atmadı. Yargı yoluna başvuracaklarmış, bekliyoruz. Ben Nevzat Tarhan’ın yerinde olsam kitaptan değil, Ergenekon duruşmalarında FETÖ’cü savcılarla işbirliği yaparak “Ergenekon’un bir kitabı var adı da Talmut” ifadelerimden rahatsız olurdum. İyi ki Nevzat Tarhan’ın yerinde değilim.
CT: İlk kitabım Damat’ın toplatılmasını istediler, başaramadılar. Şimdi de Gölge Ordu kitabının toplatılmasını istiyorlar. Bu ülkede gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyecegiz.
Kitapla ilgili son sözlerinizi alarak bitirelim…
C.T: SADAT gizemini koruyan savunma, danışmanlık şirketiydi. SADAT hakkında bir kitap dosyası da yoktu. Gölge Ordu, bu korku döneminde bir cesaret ışığı olsun.
E.E: Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuku şeriat, dili Arapça olacak İslam Konfederal Devletler Birliği toplantıları yapıyorlar. Gölge Ordu, umarım şeriatçılığa karşı bir laiklik çığlığı olur.