10 Kasım’da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 86. yılında, onun ekonomideki özverisini hatırlıyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye, üretime ve katma değer yaratmaya odaklanan, bütçe fazlası veren bir ekonomiye sahipti.
1920’lerin sonundaki küresel ekonomik krize rağmen Türkiye Cumhuriyeti bütçe fazlası veriyordu. Atatürk döneminde, Türkiye’nin milli geliri %104,8 artarken, tarım sektörü %101,3, sanayi sektörü ise %148,8 büyüdü.
Ne yazık ki bugünlerde Türkiye, Atatürk dönemindeki ekonomik başarıların çok gerisinde kalıyor. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde merkezi yönetim bütçesi 1 trilyon 74 milyar 18 milyon TL açık verdi. Bu dönemde, vergi gelirleri %69,6 oranında artarken, bütçe giderleri %81,1 oranında yükseldi.
Toplam brüt dış borç stoku, 2024 yılının ikinci çeyreğinde 511,9 milyar dolara ulaştı. Bütçe açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranı %6,4 olarak öngörülüyor.
Türkiye’nin ekonomik sorunları, üretimdeki eksiklik ve aşırı tüketimden kaynaklanıyor. Ocak-Ekim 2024 döneminde dış ticaret açığı 65,6 milyar dolara ulaştı. Geçen yıl Ekim ayında yıllık tüketim malı ithalatı 45 milyar 465 milyon dolarken, bu rakam şu anda 52 milyar 633 milyon dolara yükseldi.
2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nde bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olacağı tahmin ediliyor. Vergi gelirleri, bütçenin önemli bir kalemini oluşturuyor ve ÖTV’deki artışın %46,3 olması bekleniyor. Bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının %3,1 olması öngörülüyor.