GÜNDEM – Evden eve nakliyat yapan şeref amca haftalığına 1500 verdiği Afganların gitmesini ister miydi?
Evinin her odasını dörder Afgan bekara 5’er bin liradan verip bir evden 20 bin kazanan ve kira piyasasını belirleyen Süleyman abiler ister mi hiç?
Kocası idlib’de savaşan Suriyeli kadına çökmek isteyen Halil dayı Suriyelilerin gitmesini ister miydi?
80’inde 25’lik Suriyeli genç kız almak isteyen Abdülkadir Mele sen ister misin Suriyelilerin gitmesini?
Antepli baklava ustasına haftada beş bin vereceğime Halepli ustaya 3.500 verir sigorta da yapmam diyen baklavacı Ali amca hiç ister mi gitmelerini?
Doğudan kamyon kasalarına doldurduğu Pakistanlıları İstanbul Güngören’de, Kartal’ın, Samandıra’nın ara sokaklarına boşaltan şoför Serkan hiç ister mi tek seferde 50 bin kazanma fırsatının yanmasını?
Ege kıyılarında zodiac ve can yeleği satan av malzemecisi Hüseyin abi ister mi?
Üzerinde Bulgar’ı durdurduğumuz Çatalca sırtlarını Katarlı müşterileri için çeviren arsa simsarı Ayhan abi ister mi?
Camlı binalarda, plaza ve kulelerde körfezli Araplara DAM pazarlayan dam satıcısı, emlak satıcısı abiler hiç ister mi?
Onların yaptığı işin esas ekmeğini yiyen Ankara’daki yağlı abiler hiç ister mi?
Bayrampaşa kuru gıda halinde, organize sanayi bölgelerinde üç kuruş az verip sigorta ödememek için Mehmet’imin yerine tercih edilen Nawazuddin bu topraklar için hiç ölür mü?
Dağları emanet ettiğiniz Afgan çoban, Trabzonlu Eren gibi tehlikeyi görüp hiç ölüme yürür mü?
Erenler ölecek, Mehmetler ölecek yine.
Ekmeğini yemediği, emeğinin karşılığını alamadığı ülkesi için o ölecek.
Giremediği kıyıları korumak için ölecek, manzarasını bile bilmediği ada manzaralı rezidans mahalleleri düşmesin diye o ölecek.
Giremediği otellere girilsin diye, otel katları kulağı kulaklıklı korumalarla dolsun, içlerinde keyif yapılsın diye o ölecek. Mehmet ölecek ki başkalarının dölü yürüsün.
Fakir ölecek ki zenginin namı duyulsun.
Milletin düzeni yerine milleti düzenler yaşasın.
Askere de, Suriye’ye de Mehmet gidecek, soyu kuruyacak, nesli tükenecek ki Ali abi, şoför Serkan, Ayhan abi, Halil dayı rahat etsin.
Yurtdışında PKK’lısı fetösü, mağduru oynasın mazlum gibi kanallarda, salonlarda, konferanslarda ağlasın.
Ülkenin gerçek mazlumlarının adı duyulmasın istenir tabi.
Kaybedeni de cennetle müjdelenir, bir ömür öyle avunur.
Mehmet’in anası damı akan briket bir gecekonduda oğlunun kokusu yerine yaktığı tezekle bekler ölümü, dışarı asılmış bayrakla avunur.
Tabii ki Kâbilli Nawazuddin değil, Rakkalı faddal değil Mehmetler gidecek ki şehitler ölmez vatan bölünmez korosu devam etsin.
Sonuçta yan gelip yatmayacak, yüzü kıbleye bakacak şehit düşünce…
Mehmet’in kaderidir düşmek. Medine’de düştü, Kumanovo’da düştü, Plevne’de, Şipka’da düştü, Ahıska’da, Kırım’da, Kut’ta, Filistin’de, Gelibolu’da, Sakarya’da bile düşmüş… yine düşer nasılsa…
Bayrağa bak desin birisi, Mehmet’ten bahsetsin, bu devran böyle yürüsün…
Mehmet sen bu ülkenin en Ömür’üsün.
Anan vatan, baban millet. Yoksa millet, sen tabii ki Ömür’üsün…
“İyi ki varsın Mehmet, iyi ki varsın Eren…” derken, iyi ki varsın kelimesine hep bu düşüncelerle baktım. Bugün de o düşüncelerimi döktüm bu satırlara…
İyi ki varsınız Mehmetler, Erenler…
Siz var olun, ölmeyin daha…
Başkaları şehit düşsün. Tüm saydıklarım da biraz sizin yerinize düşsün. Düşsün de memleket az da olsa gün görsün… Güzel günleri görsün…
Selam ve saygılarımla.
Dr. Yüksel Hoş
Beşeri & Ekonomik Coğrafyacı Akademisyen.