Ecdadın emanetleri omuzlarımızda, geleceğe yürüyoruz. Asla durmayacağız.
Cumhuriyet’in kazanımlarıyla, şerefli mazimizin anılarıyla büyüyoruz. Buna kararlılıkla devam edeceğiz.
Millet Aklı’yla Cumhur İttifakı’na can veriyoruz, ruh katıyoruz.
Diyoruz ki, Cumhur İttifakı Millet Aklı, Güven ve Huzurun Teminatı.
Aklımızda hep Türkiye, her zaman Türklüğün bekası var.
Vicdanımız Türk, vatanımız Türk, milletimiz Türk, devletimiz Türk.
Bugün, “Milletvekili Aday Tanıtımı” ve “Seçim Beyannamemizi Takdim” maksadıyla bu salonda toplandık.
Bu vesileyle hepinizi övgüyle, özlemle selamlıyorum.
Yurdumun dört bir tarafında dava ve demokrasi mücadelesi veren siz değerli arkadaşlarıma en iyi dileklerimi, yürekten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Şu anda televizyonları başında bizleri izleyen, buradan çıkacak mesajlara kulak veren aziz vatandaşlarımı şükran ve hasretle kucaklıyorum.
Ayırmadan, farklı görmeden milletimizin tüm evlatlarını bağrıma basıyorum.
24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinin ülkemize, milletimize, partimize, Türk demokrasi hayatına kutlu olmasını diliyorum.
Onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerifimizin tekraren mübarek olmasını, Yüce Allah’tan tuttuğumuz oruçların, ettiğimiz ibadetlerin kabulünü niyaz ve temenni ediyorum.
Hepinize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
Değerli Milletvekili Adaylarımız,
Muhterem Arkadaşlarım,
Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum görülmez bir elma bahçesidir.
Ancak, bu tohum bir kayaya denk gelirse oradan hiçbir şey çıkmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yarım asırlık onurlu mücadelemizde nice imtihanlarla sınandık.
Nice badirelerden geçtik.
Nice belalarla karşılaştık.
Hamd olsun, kaya çıksa da önümüze ya itekleyip aradan sıyrıldık, ya da kayanın içini imanla yarıp, filiz filiz büyüyüp çınarlaşmayı bildik.
Yapacağımıza inandık, başaracağımıza iman ettik.
Dağları yerinden oynatmak kuvvetten önce inanç işidir, bunu da aklımızdan hiç çıkarmadık.
Kendimize güvendik, fikriyatımıza tutunduk.
Umutsuzluğun koyu sisi ufkumuzu perdeleyemedi.
Denizimizde yaşayıp dereleriyle övünenler oldu, bunlara gülüp geçtik.
Hilallerimizin altında sinsi sinsi yıldız iddiasında olanlar çıktı, niyet sahiplerini gördük, lahavle, ya sabır dedik.
Zaman zaman yüreklerimiz volkan olsa da, avuçlarımızda yine de güller açtı, yüzlerimiz yine de ümitle gülücükler saçtı.
Geveze dilleriyle beyhude yere konuşanlara değil, suskun, ama vakur ve temiz kalpleriyle bakanlara itimat ettik, ihtiram gösterdik.
Nereye gittiğimizi biliyoruz.
Ne yaptığımızı biliyoruz.
Ne yapacağımızı da biliyoruz.
Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgâr tayin edermiş, çok şükür biz dalımızdan savrulmadık, kökümüzden de hiçbir zaman, hiçbir şart altında Allah şahit ki ayrılmadık.
Tereddüt göstermedik, aksi olsaydı, sözümüzü kesmekle kalmazlar, hem ömrümüzü kırparlar hem de önümüzü kapatırlardı.
Umut fakirin ekmeği dense de, yanlış bir teşhis, isabetsiz bir telmihtir.
Hayat ve hakikat olduğu müddetçe umut olacak, müreffeh ve muzaffer günlere duyduğumuz gönülden bağlılık inşallah zayıflık göstermeyecektir.
Geçmişte yaşanılan en kötü anlarda, en müşkül durumlarda bile aziz milletimiz sinesinden, öz kaynağından istikbalini parlatacak, bekasını ve beraberliğini palazlandıracak saygıdeğer evlatlarını çıkarmayı başarmıştır.
Milletine el veren bu cevherler, yarım asırlık halkaların kopmasına hep engel olmuş, birbirini tamamlayan ve bütünleyen bir terkiple bugüne kadar bir sevdayla taşınmıştır.
Bilge Kağan’dan, Alparslan’a;
Osman Gazi’den Fatih’e,
Kanuni’den Mustafa Kemal’e;
Osman Bölükbaşı’dan, Başbuğumuz Türkeş Bey’e kadar elleri öpülesi isimli isimsiz sayısız ecdadımız, bugün devam eden varlığımızın gerçek sahipleridir.
Ve onların hepsi şanımıza şan katmışlardır.
Taş duvarları medreseye çeviren Yusuf yüzlüler,
Vatan uğruna ha kurşun yemişim ha ekmek diyen kefensiz şehitlerimiz sayesinde buradayız, Allah’ın izniyle de her daim olacağız.
Şayet bugün varsak bunun şeref payesi onlardır.
“Devlet-i ebed müddet” onlarla yaşamıştır.
“Millet-i ebed müddet” onlarla bugünlere gelmiştir.
Diyorum ki, mekânları Cennet, ruhları şad olsun.
Cenab-ı Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun.
Birileri açısından imkânsız gibi görülen tarihsel yolculuğumuz, başta kurucu Genel Başkanımız Türkeş Bey olmak üzere, sayısız ülkü ve gönül adamının ve onların izinden giden kadroların inançları ile bugünlere ulaşmıştır.
Çay ve simit paralarının bile ödenmekte müşkülat yaşandığı,
Bıçak gibi ayazlarda iki kişinin bir paltoyu paylaştığı,
Yurt odalarında, dumanlı kahvehanelerde heyecanlı tartışmaların yapıldığı;
Mütevazı yemeklerle yalnızca karınların değil sohbetlerle gönüllerin de doyurulmaya çalışıldığı;
Tükenmeyen bir arzuyla çarpan yüreklerde milletimize yükseliş yollarının arandığı o yılların tanıkları hala yaşamaktadır ve çok şükür ki aramızdadır.
İşte Milliyetçi Hareket, işte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte fedakarlık, işte mertlik, işte adam gibi adamlık.
Şimdi soruyorum sizlere;
Başarmaya var mısınız? (Evet)
Zafere hazır mısınız? (Evet)
Oyunları bozacak mısınız? (Evet)
İftiraları, ithamları, ihanetleri 24 Haziran’da ezip geçecek misiniz? (Evet)
Başkaları gibi zihinlerimiz ipotekli değildir.
Vicdanlarımız rehin değildir.
İrademiz zincirli değildir.
Dün olduğu gibi bugün de neye inanırsak onu söyleriz.
Ne görürsek onu anlatırız.
Göründüğümüz gibi oluruz, olduğumuz gibi de görünürüz.
Milliyetçi Hareket Partisi, gücünü mukaddesattan, inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden alır.
Türkiye’nin faydasına olmadığına inandığı her hareket karşısında tek başına da olsa sonuna kadar durur.
Milletimizin kefilliğiyle bugüne kadar da durmuştur.
Böylesi bir son karar anı geldiğinde kimsenin desteğini ve himayesini aramak gibi bir yanlış içine düşmez, düşmemiştir.
Geçmişimiz tanıktır: Yeri gelir Yunus olur gönüllerle buluşuruz, yeri gelir Yavuz olur hainlerle kıyasıya, kıran kırana uğraşır, onları perişan ederiz.
Bizim safımız Türk milletidir.
Bizim yönümüz Türkiye ve Türk-İslam dünyasıdır.
Orhun’dan gelen buyrukların sorumluluğuyla hareket ediyoruz.
Ötüken şuuruyla mücadelemizi sürdürüyoruz.
Söğüt denildi mi, herhangi bir ağaç türünü değil, devasa bir medeniyet ve müstesna bir kaynaşma ve kardeşlik kültürünü anlıyoruz.
Büyük ülkülerimiz var.
Büyük bir ülkemiz var.
Gönüllerimizde Kızılelma Ülküsü, göğsümüzde Ülkücü olmanın şeref nişanesi var.
Türklük boynu bükük durmasın istiyoruz.
Yüce dinimiz İslam solmasın, sinmesin, sönmesin çabasındayız.
Milliyetçilik horlanmasın, millet dağılmasın, vatan parçalanmasın azmindeyiz.
Bin yıllık kardeşliğimiz tahrip ve talan olmasın iradesindeyiz.
Bu itibarla milli bekayı ön şartsız müdafaa ediyoruz.
Türkiye’nin aç hürler, tok esirler ülkesi olmaması için çalışıyor, çırpınıyoruz.
Gönlümüzde millet sevgisi, yüreğimizde Allah aşkı, şuurumuzda tükenmeyen dava sevdasıyla daha güçlü bir Türkiye’yi amaçlıyoruz.
Daha huzurlu, daha gelişmiş, daha yükselmiş bir millet varlığının arayış ve arzusu içindeyiz.
Tanı ağarmayan gecelerde, şafağı sökmeyen gündüzlerde,
Bitmeyen tükenmeyen bir mücadelenin içinde,
Bazen gönüllerimiz incinse de, bazen hayallerimiz incelse de,
İlkelerimizden ödün vermedik, vermiyoruz.
Ülkülerimizin yörüngesinden çıkmadık, çıkmayacağız.
Yeri geldi sevindik, yeri geldi üzüldük.
Yorulduk, dinlendik, ama davamızdan dönmedik.
Hesabi değil, hasbi davrandık.
Çıkarlarımızı, günübirlik hevesleri, saman alevi gibi yanıp sönen heyecanları değil, milli ve manevi değerleri düşündük.
Kaygımız belliydi, kavgamız haklıydı.
Ülkücü doğduk, ülkücü yaşadık, ülkücü ölmeye de ant içtik.
Haklı mücadelemizde karşımıza geçip zindan dediler, vatan sağ olsun dedik.
İdam dediler, Allah’ın takdiri kabul ettik.
Gözyaşlarımızı içimize akıtıp kederlensek de kadere başkaldırmadık.
Katran dökmüş gecelerde ayazları yenmekle kalmadık, ahlaksız ve arsız tertiplere direndik.
Zaman oldu merhum Necip Fazıl’ın dediği gibi “sükût kadar kimsesiz” kaldık, ama küsmedik, her zaman “çığlık kadar hür” olduk.
Gün geldi unutulduk, gün geldi unuttuk sandılar.
Ne var ki, unutulsak da, unutmadık, unutturmadık, bundan sonra da unutturmayacağız.
Gelişmeler karşısında ne mağrur olduk, ne mahcup.
Ne zulme mağlup olduk, ne de zalimlere mecbur.
Dile kolay 49 yılı onca saldırı, onca kumpas, onca tezgâh ve tuzaklara rağmen gururla yaşadık, milletimize feda edilmiş ömürlerle destan destan yükseldik.
Önümüzde yeni ve tarihi bir imtihan vardır.
Geleceğin Türkiye’sinin temelleri cumhurun ittifak ruhuyla atılacaktır.
İstiklalimize pranga vurmaya çalışan ilkesiz ve iradesiz güruh cumhurun ittifak duruşuyla kazınacak ve kaybedecektir.
Büyük Türk milleti, 24 Haziran 2018’de hem 13’üncü Cumhurbaşkanı’nı hem de 27’nci Dönem TBMM’nin muhterem üyelerini aracısız seçecektir.
24 Haziran seçimleri Cumhuriyet tarihinin en kritik, en stratejik, en mühim karar anlarından birisine tekabül ve tesadüf edecektir.
Siz söyleyiniz, şu sorularıma çok yüksek bir sesle cevap veriniz:
24 Haziran’a hazır mısınız? (Evet)
Cumhur İttifakı için mücadeleye var mısınız? (Evet)
MHP’yi eritmek, indirmek, güçsüzleştirmek için kuyruğa girmiş alçaklara şamarı indirmeye yeminli misiniz? (Evet)
Mesele budur, doğrusu budur, verdiğiniz coşkulu ve korkusuz mesaj son derece açık, son derece cesurdur.
Hepinizden Allah razı olsun.
Varlığınız dosta güven, düşmana korku salıyor. Bu nedenle hainler kaçacak ve saklanacak yer arıyor.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
İnanıyorum ki, 24 Haziran’da Türkiye ‘Al Bayrak Sistemi’nde buluşacak, ‘Üç Hilal’de uzlaşacak, ‘Cumhur İttifakı’nda kucaklaşacaktır.
24 Haziran Türkiye’nin kader anı, tünelden önceki son çıkışıdır.
Geride kalan yıllarda, mükâfatı çile, madalyası yara, armağanı şehadet olan Milliyetçi-Ülkücü Hareket, Türkiye’nin geleceğinde artık tam ve kesin söz sahibi olacaktır.
Emperyalist ve muhasım odaklar ülkemizi köşeye sıkıştırmak istiyor.
Milletimizden intikam almak için fırsat kolluyorlar.
Türklükle kapanmamış hesaplarını görmek için sipere yatıyorlar.
Siyaseti kullanıyorlar. İşbirlikçilerini tembihliyorlar.
Ekonomik tetikçilerini devreye sokuyorlar.
Küresel baskı ve dayatmalarla sonuca gitmeyi umuyorlar.
Her tarafımız çevrelenmiştir.
Eşkıya teyakkuzdadır.
Hıyanet tetiktedir.
Kerkük hüzünlü, Kudüs işgal altındadır.
Türk ve İslam beldeleri hüsran yumağındadır.
Teröristler, Türk ve Türkiye düşmanları tedavüldedir.
Özellikle son 10 yıldır süregelen, devamlı ağırlaşan, devamlı derinleşen vahim bir operasyon süreciyle Türkiye’nin zehirlenmesi, milli birlik ve dayanışma ruhunun zedelenmesi hedeflenmektedir.
Terör örgütleri bu maksatla öne çıkarılmaktadır.
Bölgesel ve küresel senaryolar Türkiye’nin sırtını yere getirmek için sahnededir.
Sanal darbe davalarıyla denediler, başaramadılar.
Gezi olaylarıyla denediler, başaramadılar.
Çukur ve hendek terörüyle denediler, başaramadılar.
15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüyle son kozlarını oynadılar, yine başaramadılar.
Ancak zalimler dur durak bilmiyor.
Hainler fren tutmuyor.
Sınırlarımızın dibinde terör devleti kurmak için başlatılan karanlık ve kahredici mesai halen sürüyor.
PKK-FETÖ-IŞİD-PYD-YPG-DHKP-C birbiriyle paslaşıp Haçlı emellerini canlı tutuyorlar.
Amaç bellidir, Türk milletiyle hesaplaşmak, tarihi ve kanlı Şark Meselesi’ni canice tamamlamaktır.
Amaç bellidir, vatanımıza çöreklenmek, bizi birbirimize düşürmektir.
15 Temmuz’da son iki asrın en vahşi işgal girişimlerinden birisine maruz kaldık.
Neredeyse Mondros şartlarına sürükleniyorduk.
Neredeyse yeni bir Sevr melanetini yaşayacaktık.
Türkiye yutulacak, Türk milleti iç savaş ve kargaşaya mahkûm edilecekti.
FETÖ, zalimlerin namluya sürülmüş kurşunuydu, nihayetinde üzerimize ateş yağdırdı.
251 vatan evladı şehit düştü.
2 bin 194 vatan evladı gazi oldu.
FETÖ, PKK gibi proje terör örgütüdür.
Maalesef yıllar içinde devlet ve toplum hayatına kademe kademe yerleşmiş, yuvalanmıştır.
Kaleyi içten düşürmek isteyen küresel vandallık; dinsiz, imansız, vatansız, iblis terör örgütünü silah gibi kullandı.
15 Temmuz’da netice alamadılar, çünkü Türk milleti kutlu bir ayaklanışla, muazzam bir dirilişle tanklara, toplara, mermi ve bomba fırlatan helikopterlerle uçaklara göğsünü gerdi.
İşgal planları yerle yeksan edildi.
Hain ve hasmane niyetler bitti mi, elbette hayır.
Vazgeçtiler mi, elbette asla.
Zaaf anımızı bekliyorlar.
Yumuşak karnımızı yokluyorlar, rehavetimizi gözlüyorlar.
Mesele vatan meselesidir.
Mesele bağımsızlık meselesidir.
Gerçekten mesele milli bekamızın korunmasında düğümlenmektedir.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe diyeceğiz.
Ya var olacağız, ya da mezarımızı kazacağız.
Ya olacağız, ya da yok olacağız.
Artık başka çare ve seçenek kalmamıştır.
Türkiye’nin içine düştüğü tehlikeli durum karşısında siyasetimizi ve stratejik duruşumuzu tekrar gözden geçirmeliydik.
15 Temmuz öncesi gibi olamazdık, davranamazdık, böylesi bir siyaset takip edemezdik.
Lütfen sorgulayınız, 1918’de işgal altındaki İstanbul’da kolları sırmalı, göğsü madalya ve nişanlarla dolu bir nazır olmak mı evladır, yoksa tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin dağlarında koyun otlatan bir çoban olmak mı revadır?
Tutsak bir makam ve şöhret sahibi olmak mı makbuldür, yoksa hiçbir mihraka mihnet etmeyen, hiçbir çevreye aman dilenmeyen onurlu, dik başlı, bağlantısız sıradan bir insan olmak mı makuldür?
Türkiye, eğer yeni bir rezil deneme olmazsa, 15 Temmuz’un enkaz ve sosyal maliyetini önümüzdeki 10 yılda ancak kaldırabilecektir.
Mermi sandıklarından yapılmış minberlerde edilen dualarla, isli gaz lambalarının altında alınan ve sararmış kâğıtlara yazılan kararlarla, iman varsa imkân da vardır diyen muhteşem asaletle, zillet karşısında millet şerefiyle hareket eden mücadele ahlakıyla bu aziz vatan korunmuş, kurtarılmıştır.
Çarıksız kalınsa da yarınsız kalınmadı.
Aşsız, işsiz, ekmeksiz kalınsa da istiklale leke sürdürülmedi.
Kafanızı çevirip bakınız Çanakkale’ye bunu görürsünüz.
Bakınız Sakarya’ya, Dumlupınar’a aynısını fark edersiniz.
Evet, bugüne karşı ihmal edemeyeceğimiz sorumluluklarımız vardır ve ortadadır.
Fakat aynı sorumluluğu istikbale duymayacak mıyız?
Aynı sorumluluğu geçmişin miras ve ruhunu muhafaza için harekete geçirmeyecek miyiz?
Dedim ya, vatan gittikten, millet dağıldıktan, devlet yıkıldıktan sonra neyin siyasetini, ne için yapacağız?
Milliyetçi Hareket Partisi Türk tarihinin haklarını savunuyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ruh kökünü, öz değerlerini, milli kimliğini çiğnenemez namus sayıyor.
Bu maksatla, 15 Temmuz sonrasında milli birlik ve beraberlik hukukunun hâkim ve hadim olmasını arzu ettik.
Normalleşme sağlanasıya, huzur ve istikrar temin edilesiye kadar verdiğimiz sözlerden, gösterdiğimiz sağlam duruştan caymama iradesini ispatladık.
Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben diyoruz.
Biz bu ülkeyi, bu vatanı, bu milleti karşılık beklemeden, ödül, iltifat ummadan sevdik.
Sevmekten de yorulmayacağız, gönülleri kazanma mücadelemizden sapma göstermeyeceğiz.
Kimsesizlerin sesi, mazlumların sözü, garibanların eli, masumların nefesi, mağdurların yumruğu olacağız.
Başaracağız, başaracağız, Milliyetçi Hareket Partisi’ni TBMM’de çok daha güçlü, layık olduğu sözü geçen bir mevkie mutlaka taşıyacağız.
Muhterem Arkadaşlarım,
Bu anlattığım tablo karşısında 7 Ağustos Yenikapı Ruhu tecelli etmiştir.
Türkiye’nin muhatap kaldığı risk ve tehditler karşısında hükümet sisteminin revize ve reformu mecburi olmuştur.
Çünkü, kriz ve kaos halinde seri kararlar almak lazımdı.
Kısır ve sığ tartışmaları engellemek gerekiyordu.
Sistemin tıkanmaması, aktif ve faal halde sorunlara müdahil olması şarttı.
Kuvvetler ayrımının netleşmesi, görev ve yetki karmaşasının bitmesi için elimizi taşın altına koyduk.
Yeni bir hükümet mimarisiyle yürütmenin daha güçlü, Meclis’in daha etkili, yargının daha bağımsız ve tarafsız olmasını amaçladık.
16 Nisan Halkoylamasıyla aziz milletimiz inşa ettiğimiz ve altına imza attığımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne evet demiştir.
Bu gelişme Cumhuriyet tarihinin yepyeni bir aşaması, bir üst ve üçüncü evresidir.
Milletimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini 16 Nisan 2017’de kabul ettiğine göre, 24 Haziran’da da bu iradesinin tamamlayıcı adımı olarak gereğini ahlaken yapacak, tutarlılık ve süreklilik dersini küresel şer odaklarının eteğinden tutan zillet ittifakına mutlaka verecektir.
24 Haziran’da Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçilecektir, aynı zamanda da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oylanacaktır.
Türk milleti, 16 Nisan’daki iradesine imanla ifade ediyorum ki, daha yüksek bir seviyede sahip çıkacaktır.
Zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bizzat Türk milletinin eseridir.
Türkiye, sorun çıkaran, kriz üreten, anlamsız tartışmalarla boğan ve boğulan bir önceki sistemin değişmesiyle derlenmiş, toparlanmış, uyuyan dev gözünü açmıştır.
Artık yönetimde çift başlılıktan bahsetmek mümkün değildir.
TBMM Gazilik unvanına yakışır şekilde, asli görev, fonksiyon ve sorumluluk sahasında daha tesirli, daha verimli, daha muharrik, daha bağımsız hale gelmiştir.
Kanun tekliflerini sadece milletvekilleri verecek, yürütmenin vesayeti sonlanacaktır.
Yeni sistemle birlikte, hükümetin kanun tasarısı hazırlama ve Meclis’e getirme yetkisi olmayacak, yetki kanunuyla Kanun Hükmünde Kararname çıkarma hakkı da bulunmayacaktır.
Meclis, denge ve denetleme göreviyle hükümetin idari ve siyasi tasarruflarını Meclis Araştırması, Meclis Soruşturması, Genel Görüşme ve Yazılı Soru gibi vasıtalarla değerlendirecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tarihi tecrübelerimize uygundur.
Milletimizin beklenti ve talepleriyle örtüşmektedir.
Kararlar hızlı alınacak, icraatlar hızlı olacak, yönetim verimli ve etkin bir hüviyete kavuşacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 81 milyon Türk vatandaşına huzur, istikrar, refah, güven ve selamet getirecektir.
1946’dan bu tarafa sistem tartışmalarıyla gerilen, gerginliklere neden olan ve enerjisi gün be gün tükenen devlet çarkı daha hızlı dönecek, daha çabuk işleyecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Cumhuriyet’in başarısı, cumhurun irade ve istikbalidir.
Bundan geri dönüş yoktur.
Önümüzdeki yüz yılın sistemsel tasarım ve dizaynı demokrasinin referans ilkeleri çerçevesinde yapılmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi, böylesi bir sistemin oluşumuna katkı ve destek vermiştir.
Biz bu sistemin ilke, esas ve kurumlarıyla yerleşmesine, tam manasıyla kurumsallaşmasına, kökleşmesine, oturmasına sonuna kadar çalışıp hizmet edeceğiz.
Müsterih bir vicdanla söylemek isterim ki, gün olup bugünün tarihi yazıldığında inanıyorum ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin hakkı da teslim edilmiş olacaktır.
Kaldı ki yapılan ve yaptığımız büyük bir iştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ihanete karşı güvenlik duvarıdır.
Ecdadımıza, şühedaya hürmet ve sadakat nişanesidir.
Nasırlı elleriyle dua eden dedelere, ninelere; kınalı elleriyle vatan nöbetine giden yiğitlere, sevdiğinin hasretini çeken gelinlere, analık yüreğiyle çocuklarına güzel bir gelecek hayali kuran analara, babalara, bıyığı terlememiş evlatlarımıza, henüz doğmamış yavrularımıza umut ve ufuk aydınlığıdır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kesintisiz Türk tarihinin sıçrayış ve yükseliş hamlesidir.
Tarihi mirasımıza da muvafıktır.
Aynı şekilde birlik ve beraberliğimizin teminatı, beka ve güvenliğimizin muhafızı ve mükâfatıdır.
Soruyorum sizlere;
Kalan 28 günde, ev ev, kapı kapı, sokak sokak gezip, gönüllere girip yeni hükümet sistemini anlatacak mısınız? (Evet)
Türkiye’nin doğruluşunu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğuşunu nazik bir dille, kucaklayıcı bir üslupla ve bunun içinde partimizin vatan ve millet için yaptığı fedakârlıkları herkesle paylaşacak mısınız? (Evet)
Yeni sistemin yepyeni bir dönemin kapısını aralarken, TBMM’de sayısal ve siyasal olarak çok güçlü bir MHP’nin desteğini almak için var gücünüzle mücadele edecek misiniz? (Evet)
Buradan bir hususun altını kalın olarak çizmek istiyorum:
Partimizin milletvekili adayları, yöneticileri ve samimi ülküdaşlarım üzerinde spekülasyon yapan, karalamalara tevessül eden, itibar cellatlığına soyunan, küçücük akıllarıyla gazete, televizyon ve sosyal medyadan dedikodu üreten kim varsa alçaktır, haindir, kripto damarın can çekişen son kalıntılarıdır.
Bunları not ediyoruz. Bunlarla ilgili gereğini 24 Haziran’dan sonra muhakkak surette yapacağız.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminin normal tarihi 3 Kasım 2019’du.
Ancak, Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmişti.
Küresel ve bölgesel ayak oyunları fazlalaşmıştı.
3 Kasım yüksek bir belirsizliğin markajındaydı.
16 Nisan’da milletimiz tarafından tescil edilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir an önce uygulamaya geçilmesi elzemdi.
İşte görüyorsunuz, son günlerde döviz üzerinde çok ciddi ve fahiş bir oyun vardır.
Spekülatörler, ederi ve gideri bir dolar olan namussuzlar döviz kurunu suni şekilde yükselterek 24 Haziran üzerine ambargo koymaya çalışıyorlar.
Üstelik dövizin inmesini OHAL’in kalkmasına bağlayan şuursuzlar, Türkiye karşıtlarına el sallayan çapulcular türemiştir.
Bu karanlık senaryolar hep aynı mahfillerin işidir.
Tezgâh bildik, figüranlar tanıdık, iç ve dış düşmanlar karşımızdadır.
Ekonomik çöküntüden, döviz kurunun tırmanmasından memnuniyet duyup bunu siyasi ranta çevirme hazırlığı içinde olan kim varsa, buradan açık açık söylüyorum, alayı vatan hainidir.
Türkiye Cumhuriyeti dövizle kurulmadı, dövizle yıkılmaz, yıkmaya da kimsenin gücü yetmez.
Türk milleti inen çıkan dolarla var olmadı, onsuz da bir şey kaybetmez.
FETÖ’cüler, kendini İP’e asan CHP yönetimi, soluk borusu Kandil olan siyasi teröristler, irili ufaklı diğer husumet odakları ve arkalarındaki şer güçler ne yapsalar, nereye gitseler yararsız ve nafiledir.
Türk milleti 24 Haziran’da oyunları boşa çıkaracak, bunların heveslerini kursaklarında bırakacaktır.
17 Nisan’daki son grup toplantımızda ayrıntısıyla açıkladığım gibi, 3 Kasım seçimlerinin erkene çekilmesi mecburiyet halini almıştı.
18 Nisan’da Sayın Cumhurbaşkanıyla konuştuk, anlaştık ve 24 Haziran üzerinde mutabakata vardık.
Sonuç itibariyle, kurduğumuz, yasal temeli olan, her partinin kendi hükmü şahsiyeti, amblemi, ilkeleri ve kurallarını ihtiva eden Cumhur İttifakı’yla seçimlere girmeye karar verdik.
Baktık ki, ısrarla ittifakı reddeden, ittifaka yanaşmayacaklarını dile getiren beş benzemez birden bire Millet İttifakı’nda buluşmuş.
Düzeltiyorum, bunlarınki millet değil zillet ve illet ittifakıdır.
Ne ara görüştünüz, ne ara anlaştınız, nerede düşüp, hangi mahzende ittifaka karar verdiniz?
Güneşte üşüyüp gölgede terleyenler layık oldukları cevabı, çok değil, 28 gün sonra Türk milletinden alacaklardır.
Biz ittifak dediğimizde avaz avaz bağırıp, müfterilik nöbetine giren siyaset yobazları, siyasi kaçkınlar, Türkiye muhalifliğinde marka olan dönek ve kiralık zihniyetler ele ele tutuşmuş, telaşla sahneye çıkmışlardır.
Bunlar siyaseti devre mülke çevirdiler.
18 gün süreyle kiralık milletvekili sezonu açtılar.
Varsın yapsınlar, varsın FETÖ ve PKK’nın kurşun askeri olsunlar, nasıl olsa boyunları eğik şekilde geldikleri yere geri dönecekler, döndükleri yerde de millet vicdanına çatır çatır hesap vereceklerdir.
Vay gafiller vay, İyi Parti de dahil alayı PKK’lı Demirtaş’ın, Mehmetçik katillerinin affını istiyor.
Aklı bir vesileyle çelinmiş, duyguları istismar edilmiş, bir ara içimizdeyken yanılıp yenilip aramızdan çıkıp gitmiş kardeşlerimize eziyet ediyorlar.
Hatta Başbuğ Türkeş Bey’in anılmasına, Bozkurt yapılmasına yasak koyuyorlar.
Buradan diyorum, pişmanlık yaşayan, samimi bir şekilde özeleştiri yapan, hatasını anlayan her kardeşimle, her ülküdaşımla kucaklaşmaya hazırım.
Bir başka tuhaf benzerlikse hepsinin birden sözde Kürt sorunundan bahsetmesidir.
Biz ise cezaevindeki ülküdaşlarımız, ülke ve ülkü sevdalısı kardeşlerimizle birlikte kader mahkûmları için af istediğimizde sırtı kabarmış kediye dönüyorlar, adeta çıldırıyorlar.
Kimin heybesinde ne varsa onu yermiş.
Kim hatırında ve hedefinde ne varsa ondan bahsedermiş.
Biz vatan, millet, bayrak, ülkü diyoruz; onlar Pensilvanya’nın, Kandil’in, Türk düşmanlarının peşinden koşuyor, onların borusunu öttürüyorlar.
Ama yanlarına kalmayacak, ödeyecekleri bedel yarınlara da bırakılmayacaktır.
Cumhur İttifakı, Türkiye’nin kurtuluş ümididir.
Bu ittifak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurucusu ve ana siyasi ögesidir.
Ve Cumhurbaşkanı adayımız da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Niye, çünkü yeni hükümet sisteminin kurulması, devamlılığı, istikrar içinde varlığı için Sayın Erdoğan’ın görevini sürdürmesi millet ve devlet menfaatleri bakımından şu ağır dönemde aciliyet ve öncelik kesbediyordu.
Niye, çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iki ana paydaşından olan Sayın Erdoğan’ın, yeni sistemin ruhu, doğası ve güvenliği açısından mutlaka görevine devamı gerekiyordu.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhurbaşkanı adayımızın yüksek bir destek ve oyla seçileceğine inanıyor, bunu şimdiden görüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağlıklı bir şekilde temin ve tezahürü için Milliyetçi Hareket Partisi’nin TBMM’de güçlü bir şekilde temsil edilmesi, denge ve denetleme görevini üstlenmesi tarihi bir olgu ve sorumluluktur.
İcazetli, görevli ve provakatör anket şirketleri bizim oy oranımızı yüzde 3-4’e yaklaştırdılar. Allah’tan henüz yüzde 1 diyemediler. Merak etmeyin, Türk düşmanları bunu da yapacaktır.
Ancak, kulun hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı, milletin de bir bildiği vardır.
Her seçim döneminde aynı kumpas dolaşıma sokulmaktadır.
Bıkmadınız mı çirkefliklerden?
Yorulmadınız mı yalanlardan, dolanlardan, sahtekarlıklardan?
Türk milleti bunları yutmuyor, Türkiye düşmanlarının dibinde hırlayan anketçilere prim vermiyor, itibar etmiyor.
Yapamayacaksınız, başaramayacaksınız, Türk-İslam Sancağını asla indiremeyeceksiniz.
Şehitler kervanını durduramayacaksınız, Milliyetçi Hareket Partisi’nin yükselişine mani olamayacaksınız.
MHP, engelleri aşa aşa, barajları önüne katıp yıka yıka geliyor.
TBMM’de çok güçlü bir MHP grubunun sesi şimdiden duyuluyor.
Elbette TBMM’de yapacaklarımız çoktur.
Demokrasi standartlarının yükselmesi, kişisel özgürlük alanlarının genişlemesi, denge ve denetleme işlevinin süratli çalışması için her mücadeleyi, üstlendiğimiz millet vekâletinin her görevini yerine getireceğiz.
Buna evet mi? (Evet)
Söz veriyor musunuz? (Evet)
Güçlü bir irade gösteriyor musunuz? (Evet)
Bugün ayrıca Seçim Beyannamemizi de açıklıyoruz.
Bu vesileyle özet halinde diyebilirim ki;
Ülkemize yönelik toplu göçlerin kaynağında çözülmesi ve sığınmacıların vatanlarına kavuşturulmaları yönündeki politikalarımız aynen sürdürülecektir.
İlaveten 7 Haziran ve 1 Kasım Seçim Beyannamelerimizde bir kısmının yer bulduğu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde gerçekleşmesi için mücadele edeceğimiz söz ve vaatlerimiz ana başlıklar halinde şu şekildedir:
Teröristler, çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri hariç olmak üzere, kader kurbanlarına af çıkarılması,
Vatandaşlarımızın, kredi ve kredi kartı borçları ve yüksek faiz sarmalının neden olduğu yoksulluk tuzağından kurtarılması,
Ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformların hızla gerçekleştirilmesi,
Esnaf ve çiftçilerimizin vergi ve prim yükünün hafifletilmesi,
AVM yasasının yeniden düzenlenmesi, esnafı yok eden AVM ve zincir marketler ile belediye işletmelerine yönelik tedbirler alınması,
Esnaf ve sanatkârlarımızın geçmiş hizmetlerine borçlanma hakkı tanınması,
Staj ve çıraklık sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması,
Yük ve yolcu taşımacılığı yapan esnafımıza vergisiz akaryakıt sağlanması,
Şoför esnafımıza yıpranma payı hakkı temin edilmesi,
Çiftçilerimizin kullandığı mazot üzerindeki vergilerin kaldırılması,
Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrikten KDV alınmaması, tohum, fide ve ilaç gibi girdilerin vergi yükünün düşürülmesi,
İşsiz her aileden bir kişiye asgari ücretin yarısı kadar aile desteği yardımı verilmesi,
Gençlerimizin, iş bulana kadar ailelerinin sağlık sigortasından yararlanması ve öğrenim kredisi borçlarından faiz alınmaması,
Ön lisans mezunlarına lisans tamamlama imkanı sağlanması,
Üniversiteye giriş sınavının kaldırılması,
Askerlik süresinin prim ödemeksizin emeklilik hizmetine sayılması,
Emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin giderilmesi, refah payının yükseltilmesi,
Emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin mağduriyetinin giderilmesi,
Kadınlarımıza sigortalılık öncesi doğumları için borçlanma hakkı tanınması,
Kadına şiddet ve çocuk istismarının önlenmesi, kadına ve çocuğa karşı suçlarda cezaların ağırlaştırılması, adli yardım desteği sağlanması, dava açma zaman aşımının kaldırılması,
Asgari ücretten vergi alınmaması, ücretlilerin asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılması,
Kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B’li, vekil, sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışanların kadroya alınması,
Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların, genel idari hizmetlere geçirilmesi,
Kamu çalışanlarının tüm ek ödemelerinin emekli aylığına yansıtılması,
Sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkı verilmesi,
Yardımcı sağlık personelinin istihdamının yaygınlaştırılması,
Mühendislerin özlük haklarının iyileştirilmesi,
Öğretmenlerimizin ek göstergesinin 3600’e çıkarılması,
Atanamayan öğretmenlerimizin tamamının kademeli olarak atanması için kadro ihdas edilmesi,
Maliye ve gelir idaresi çalışanlarımıza kurum içi uzmanlık sınavı açılması,
Mübaşir, zabıt kâtibi ve diğer adalet çalışanlarımızın özlük haklarının iyileştirilmesi,
Kahraman ve fedakâr Uzman Çavuşlarımızın tümünün kadroya alınması, özlük haklarıyla birlikte mali ve sosyal durumlarının iyileştirilmesi,
Emniyet çalışanlarımızın özlük haklarının düzeltilmesi, polislerimizin ek göstergesinin 3600’e yükseltilmesi, haftada 40 saatin üzerindeki hizmetler için fazla mesai verilmesi,
Engelli ve engelli yakını aylığının yükseltilmesi ve engelli aylığı ödenmesinde, aile geliri yerine kendi gelirlerinin esas alınması,
Doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanların, malul şartlarından yararlandırılması,
Muharip gazi şeref aylığının artırılması ve hepsine aynı tutarda ödenmesi,
Şehit anne ve babalarının aldıkları maaşın artırılması,
Şehit yetimlerinin tamamına iş hakkı verilmesi,
Terörle mücadele gazilerine ikinci istihdam imkânı sağlanması,
Ordu ve polis vazife malullerinin maaşlarının iyileştirilmesi,
Gazilerimize ÖTV’siz araç imkânı getirilmesi,
Malul sayılmayan gazilere “Gazilik” unvanı verilmesi için gerekli yasaların çıkarılması konusunda bütün gayret ve samimiyetimizle mücadele edeceğiz, inşallah da başaracağız.
2023’te, büyükşehirleri kapsayacak şekilde yüz il, bin ilçeden oluşan bir idarî sistemle, ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla Türkiye bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de sözü dinlenen bir ülke seviyesine mutlaka ulaşacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin TBMM’de etkin konumda olması, bir yandan yürütmenin adalet ve hakkaniyet anlayışı içinde denetlenmesini, diğer yandan da ekonomik ve sosyal politikalara yön vermesini sağlayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi bütün Türkiye’ye;
Daha adil bir paylaşım,
Daha çok fırsat eşitliği,
Daha üretken bir ekonomi,
Daha tutumlu bir toplum,
Daha fazla yatırım ve istihdam,
Daha huzurlu bir millet,
Daha ahlaklı bir kazanç,
Daha doymuş aile,
Daha sağlıklı bir insana ulaşmak için çağrıda bulunmaktadır.
Çağrımız adalete ve hakkaniyetedir.
Çağrımız bekaya ve birliğedir.
Çağrımız cumhurun ittifakına, Cumhuriyet’in iradesinedir.
Çağrımız, huzura ve mutluluğadır.
Çağrımız, refaha ve esenliğedir.
Çağrımız, kardeşliğe ve paylaşmayadır.
“Komşusu açken tok yatmayacak” yüksek vicdanların,
“Fırat kenarında otlayan kuzunun” vebalini duyacak tertemiz gönüllerin,
“Aç iken doyurdum, çıplak iken giydirdim, az milleti çok kıldım” diyenlerin bulunacağı inançlı, erdemli ve adaletli bir topluma çağrıdır bizim çağrımız.
Milliyetçi Hareket varsa, çare bitmemiştir.
Milliyetçi Hareket varsa, gelecek aydınlık, Türkiye emniyettedir.
Diyorum ki, Cumhur İttifakı, Millet Aklı, Geleceğin Teminatı.
Cumhur İttifakı, Millet Aklı, Bin Yıllık Kardeşliğin Teminatı.
Kürt kökenli kardeşlerim, bozgunculara, fitnecilere aldırmayanız.
Siz bizsiniz, biz de siziz. Hep birlikte güçlü Türkiye’yiz.
Siz yoksanız, bir eksiğiz, varsanız, millet olarak ebediyete kadar yaşayacağız.
Sözlerime son verirken, her milletvekili adayımıza başarılar diliyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Aziz vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Tüm ülküdaşlarıma, tüm teşkilatlarımıza mücadelelerinde kolaylıklar temenni ediyorum.
Sizleri 25 Haziran’da Ankara’da görmek istiyorum.
Gazamız mübarek olsun diyorum.
Seferimiz hayırlı olsun, zaferimiz ise mukadder olsun niyazındayım.
Yolunuz, bahtınız, alnınız açık olsun.
Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun.
Sağ olun, var olun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.