Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Wimmer: İlişkilerimiz sağlamdır, güçlü tarihi köklere sahiptir”. Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Johannes Wimmer, ikili siyasi ilişkilerdeki anlaşmazlıkların,
Türkiye ve Avusturya’yı her iki ülke için önemli konularda iş birliği yapmaktan alıkoymayacağını belirterek, genel anlamda ilişkilerin sağlam ve güçlü tarihi köklere sahip olduğunu söyledi.
Büyükelçi Wimmer, iki ülke arasında 3 Aralık’ta düzenlenen siyasi istişarelerin ardından, Türkiye-Avusturya ilişkilerini AA muhabirine yazılı olarak değerlendirdi.
Yürütülen istişarelerin ilişkilere yansımasına değinen Wimmer,
“Elbette ikili siyasi ilişkilerimizde anlaşmazlıklar yok değil ancak bu, Avusturya ve Türkiye’yi her iki taraf için de önemli konularda iş birliği yapmaktan alıkoymaz.” ifadesini kullandı.
Wimmer, söz konusu siyasi istişarelerin uzun süre önce planlandığını, iki ülke arasında devam eden diyaloğun bir parçası olduğunu belirterek,
“Genel anlamda ilişkilerimiz sağlamdır ve güçlü tarihi köklere sahiptir. Avusturya ve Türkiye, ekonomi ve turizm, güvenlik, çok taraflı iş birliği, akademik değişim ve kültür dahil olmak üzere birçok alanda onlarca yıldır birlikte çalışıyor.
Zorluklar var, evet ancak iş birliğimiz için de iyi beklentiler var.” değerlendirmesinde bulundu.
Ticaret ve ekonomi alanında bugüne kadar atılan adımları ve bu alandaki potansiyeli değerlendiren Wimmer, “Ticaret ve ekonomi alanlarında
Avusturya-Türkiye iş birliği güçlü ve istikrarlıdır.
Türkiye’de yaklaşık 250 Avusturyalı şirket faaliyet göstermektedir ve Avusturya, doğrudan yabancı yatırımlar açısından 2002’den 2020’ye kadarki dönemde dördüncü sırada yer almaktadır.” ifadesine yer verdi.
Wimmer, iki ülke arasındaki mal ve hizmet ticaretinin hacminin yılda yaklaşık 4 milyar avro olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu çok olumlu rakamlara rağmen orta ve uzun vadede ekonomik iş birliğimizi yoğunlaştırma ve artırma konusunda hala önemli bir potansiyel olduğuna inanıyoruz.
Türkiye ekonomisi çok güçlü ve istikrarlı üretim sektörüne dayanmaktadır. Avusturyalı ve Türk işletmeler arasında altyapı, yenilenebilir enerji, bilgi teknolojisi ve çevre teknolojisi gibi alanlarda iş birliğine dair birçok fırsat ve şans olduğunu görüyoruz.”
Wimmer, iki ülke arasında 1964’te imzalanan ikili iş gücü anlaşmasının ardından özellikle iş gücü kıtlığının yüksek olduğu sektörlerde çalışmak üzere binlerce Türk vatandaşının Avusturya’ya gittiğini hatırlatarak, Türkiye’den gelerek Avusturya’da çalışan insanların neredeyse 60 yıldır Avusturya’nın ekonomik başarı öyküsüne önemli katkı sunduğunu vurguladı.
Ancak bunun, “entegrasyonla ilgili herhangi bir sorun olmadığı anlamına gelmediğine” dikkati çeken Wimmer, “Topluluğun bazı kısımlarını kutuplaştırmaya ve hatta radikalleştirmeye yönelik, dışarıdan da gelen girişimlerden özellikle endişe duyuyoruz.
Bununla birlikte Avusturya’ya Türkiye’den gelen insanlar toplumlarımız ve kültürlerimiz arasındaki alışverişin ve genel olarak ikili ilişkilerimizin ana unsuru olmalarının yanı sıra ülkelerimiz arasındaki canlı bağı oluşturuyor.” ifadesini kullandı.
Büyükelçi Wimmer, gelecek dönemde bilim ve eğitim alanında atılacak yeni iş birliği adımlarının olup olmadığına ilişkin ise şunları kaydetti:
“Avusturya ve Türkiye kısa süre önce 2022’nin iki ülke arasında Bilim Diyaloğu Yılı olmasında anlaştı ve 2022 için bilim ve araştırma alanlarında bir dizi projeyi birlikte planlayacak.
Ayrıca Avusturyalı ve Türk öğrencilerin yanı sıra akademisyenlerin de Avrupa Birliği’nin (AB) Erasmus programının sağladığı fırsatlara olumlu yanıt vermeye devam etmesini umuyoruz.”
Wimmer, Erasmus programının, Türkiye’nin katılımından bu yana ikili akademik değişime büyük katkı sağladığını vurguladı.
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) küresel çapta ve iki ülkenin karşılıklı turizmine etkilerini de değerlendiren Wimmer, şöyle devam etti:
“Türkiye için olduğu gibi Avusturya için de turizm ekonominin kilit sektörüdür. Bu yıl turizmin geçici olarak durması ve gerilemesi, ülkelerimiz için benzeri görülmemiş bir zorluk oluşturdu ancak Avusturya ve Türkiye’deki turizm sektörleri, geçmişte de karşı karşıya kaldığı krizlere büyük bir direnç göstermiştir.
Ülkelerimiz arasındaki turizm açısından da toparlanma kapasitelerini bir kez daha kanıtlayacaklarına eminim.”
Büyükelçi Wimmer, göç konusuna ilişkin ise “Türkiye’ye başta Suriye’den olmak üzere milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığı için saygı duyuyoruz.
Ayrıca, Avrupa Birliği ve Türkiye’nin 2016’daki açıklamasıyla, AB’nin Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Aracı’nın (FRIT) her iki taraf için de olumlu katkılar sağladığını düşünüyorum.” ifadesini kullandı.
Bu konuda güveni güçlendirmenin ve bu güveni aşındıracak adımlardan kaçınmanın önemine dikkati çeken Wimmer, mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin çaresiz durumunun
AB’ye karşı bir baskı aracı olarak kötüye kullanılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğunu belirtti.
Wimmer, Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen silahlı saldırıya ilişkin, şunları kaydetti:
“Avusturya için, Viyana’da 2 Kasım’da düzenlenen korkunç terör saldırısının ardından Türkiye’den gelen, acımızı paylaşan dayanışma ifadeleri değerlidir. O zor zamanda gelen böylesi bir destek için çok müteşekkiriz. Terör saldırısının hemen sonrasında ilgili Türk güvenlik yetkililerinin verdiği yanıt ve destek için de minnettarız. Terörizm ve organize suçla mücadelede mevcut ikili iş birliğimiz sağlamdır.”
Wimmer, iki ülkenin düzenli istişareleri sürdürerek bu alandaki iş birliğini geliştirmeye devam edeceğini vurguladı.
Viyana’daki terör saldırısında yaralanmasına rağmen bir polise ve vatandaşlara yardım eden Recep Tayyip Gültekin ve arkadaşı
Mikail Özen’e ilişkin de Wimmer, saldırının olduğu gece ve daha sonra Türk asıllı iki genç Avusturyalı da dahil, pek çok kişinin tehlikede olanlara yardıma hazır ve cesur olma örneği sergilediğini belirterek,
“Bunu görmek çok cesaret vericiydi.” ifadesini kullandı.
Çağdaş toplumlarda kimliklerin çok yönlü ve çeşitli olduğuna dikkati çeken Wimmer, şunları kaydetti:
“Ancak geçmiş deneyimlerimizi nasıl değerlendirdiğimizden bağımsız olarak, sonunda gerçekten önemli olanın, insan olarak birliğimiz ve birbirimizi önemsememiz olduğuna inanıyorum. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un, terör saldırısının ertesi günü söylediği gibi; ‘Bu, Hristiyanlarla Müslümanlar arasında veya Avusturyalılarla göçmenler arasında bir ihtilaf değil. Bu, barışa inanan çok sayıdaki insan ile savaş isteyen az sayıdaki insan arasındaki bir kavgadır.'”