7 Büyüklüğünde Deprem Her An Olabilir. Manisa ve Balıkesir çevresindeki hareketliliğe de dikkat çeken Aykan, “Bu bölgede 7’nin üzerinde deprem oluşturacak faylar var” dedi.
Türkiye’de son günlerde art arda depremler yaşanıyor. 25 Haziran’da Van’da 5.5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu deprem Saray Fayı ile Başkale Fayı arasında oldu; ondan önce 14 Haziran’da olan 5.7 büyüklüğündeki Karlıova Depremi Kuzey Anadolu Fayının üzerinde meydana gelmişti. Pütürge Depremi, Doğu Anadolu Fayı üzerinde oldu. Türkiye’de son günlerde yaşanan sarsıntılar farklı fay hatları üzerinde ve aynı zamanlarda oldu. Uzmanlara göre bunun sebebi kıta hareketlerinin yoğun olması.
Bugün 5.5 büyüklüğünde depremin yaşandığı Manisa-Saruhanlı’da 7’ye yakın deprem üretecek çok sayıda fay hattı olduğunu belirten Aysun Aykan, “5.5 büyüklüğündeki deprem burada beklenen bir depremdir. Manisa ve Akhisar arasında Ocak ayından bu yana 5 binin üzerinde deprem meydana geldi ve çoğu 4’ün üzerindeydi. Bu Bölge için Manisa , Balıkesir ve Muğla çevresinde her an deprem oluşturacak çok sayıda fay var. Bu bölgede Balıkesir ve çevresinde 7’nin üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip fay hatları var ve özellikle Balıkesir- Gökçeyazı fay Segmentinin kırılma zamanı geçmiş; dolayısıyla heran bu fay hattı üzerinde deprem olabilir; bu fay 6.5’den büyük 7.2 büyüklükte bir deprem üretme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden Balıkesir-Gökçeyazı Fay Segmentinin tehlikesine dikkat çekmemiz de gerekiyor. Genel anlamda depremler birbirini etkiliyor. Bir yerde deprem olduğu zaman hemen ucundaki yada yakınındaki faya enerji transferi oluyor; yer değiştiriyor enerji ve transfer olan yerde mutlaka eninde sonunda deprem meydana geliyor” dedi.
14 Haziran’da meydana gelen Karlıova Depremi, Bingöl- Yedisu Fayına doğru gerilim aktarımına neden olduğuna dikkat çeken Aykan, “Yedisu fayı henüz kırılmadı. Burada yapılmış olan çalışmalara göre bu fayın maksimum 7.5 büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip olduğu biliniyor. Yedisu fayı üzerindeki deprem tekrarlanma periyodunun, buradaki geçmiş depremler de göz önünde bulundurulduğunda; yaklaşık 245 55 yıl olduğu düşünüldüğünde, en son meydana gelen 1784 depreminden bu yana 236 yıl gibi bir zaman geçmiştir. Bu sonuca bakarsak fay her an kırılabilir. Marmara’dan önce Yedisu Fayında büyük bir deprem olabilir. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) üzerinde Marmara Denizi içinde var olan sismik boşluktan sonra en riskli bölge olan Yedisu Fayının sismik aktivitesinin dikkatle takip edilmesi önem taşımaktadır” diye konuştu.
Aykan, “Bugüne kadar yapılan ulusal ve uluslararası çalışmalar şunu gösteriyor; 1999 depreminden sonra yaklaşık 30 yıl içerisinde Marmara Denizinde büyük bir depremin beklendiğidir.. Aradan 20 yıl geçti, 10 yıl içerisinde 7’nin üzerinde maksimum 7.6 Büyüklüğünde bir deprem bekleniyor. İstanbul’un bulunduğu yer KAF’nın nerdeyse en batı ucu,Bingöl-Karlıova ise en doğu ucu. Geçmişe baktığımız zaman en son olan deprem doğuda 1939’da Erzincan ‘da başlayarak batıya doğru sırasıyla kırılarak 1942-1943-1944-1957-1999’da Kocaeli depremi ile Marmara Denizine kadar gelmiştir. Şimdi 14 Hazirandaki Karlıova Depremi ile fayın hareketi doğuya geçti ama batıda kırmadığı bir parça var; Marmara denizinde kalan bir parça; Bilim insanları sismik boşluk adını veriyorlar yani kırılma zamanı gelmiş ama kırılmamış parça Jeoloji Biliminde bu her an kırılacak bir parçadır. Bu yüzden Marmara denizi içerisindeki beklediğimiz depremi önemsememiz gerekiyor. Depreme hazırlık anlamında eksiklerimizi bir an önce tamamlamamız gerekiyor.
Türkiye’de depremle ilgili çalışmalar, 1999 depreminden sonra hız kazandı. İstanbul’da depreme hazırlık anlamında, 2003 yılından beri çok sayıda çalışmalar yapılıyor. Hükümetimiz, üniversiteler sürekli bu konuda çalışmalar yapıyor, Yerel Yönetimler, belediyeler depremi daha az hasar ile atlatmaları için deprem master planlarını yapıp, yeniliyorlar. Fakat ülkemizin doğusu, özellikle kırsal mahalleler yapı stoğu anlamında zayıf yerlerden oluşuyor, taşıyıcı sistem içermeyen binalardan oluştukları için en ufak bir sarsıntıda yıkılıyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki depremler dikkate alındığında çok ölüm ve hasarın doğrudan fay hatları üzerinde kurulan yerleşim birimlerinde ve mühendislik hizmeti almamış binalarda meydana geldiğini vurgulayan Aysun Aykan, “Günümüzün teknolojisine baktığımızda biz artık depreme dayanıklı bina yapabiliyoruz, alüvyonu, kötü zemini iyileştirebiliyoruz. Fakat geriye bir tek sorun kalıyor, diri fay hattı üzerine yapılaşmanın olmamasını sağlamamız gerekiyor. Bunların hepsinde aynı anda tabi ki deprem olmayacak fakat, sırası geldiği zaman depremler olacak. Buralarda yapı stokunun belirlenerek, binanın güçlendirilmesi ya da kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca; Türkiye’de Pandemi sürecinde Sağlık Bakanlığı tarafından kurulmuş ve başarılı çalışmalar yürütmüş olan ‘Sağlık Bilim Kurulu’ gibi, hem toplumun ve hem de resmi kurumların doğru bilinçlendirilmesi ve Türkiye’nin deprem araştırma politikasının belirlenmesi için “Deprem Bilim Kurulu” kurulmasında da fayda var” diye konuştu.